|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
DÜŞÜNCE DÜŞÜNME |
DÜŞÜNCE-DÜŞÜNME
Düşünce düşünmeyelim, düşmeden düşünelim. Fikri Adil
Düşünce zihinsel bir faaliyettir, Şuandaki bilgimizle sadece insana has bir özelliktir de diyebiliriz. Zihinsel bir olgunun dışında düşünce mensupları da dediğimiz bir kimse ve topluluğun kabul ettiği hayatı yorumlama şeklide(ideolojide) diyebileceğimiz yöntemdir düşünce. Başka bir düşünceyi ifade eden durumsa yapmayı tasarladığımız şeylerdir de diyebiliriz. Bütün bunlara ilave olarak sevgi, kaygı, üzüntü, nefrette düşünme biçimleri diyebileceğimiz insani hallerdir.
Bütün bunların temelinde insanın olayları anlama ve bu anladığı bilgilerle bir sonuç çıkarma işidir düşünmek. Sıralama şöyle olursa sanırım sağlıklı düşünmüş olacağız. Farkına varmak, farkındalıkla ilgili bilgi sahibi olmak, bu bilgilerden doğru düşüce ve sonuçlar çıkarmak bir anlamda soru sormayı gerektiriyor. Bu aşamalardan sonra ortaya çıkacak duruma düşün yani düşüncenin ürünü sonucu diyebiliriz. Her şartta bizi düşünmeye sevk edecek temel bilgi/ bilgiler gerekir.
Bilmeden düşünülmez, kitap, deneme, makale, bilgisayar her neyse bir bilgi gerektiriyor. Bunların hepsi bizde bir şeyler çağrıştırıyor. Kitabı ele alalım, kâğıttan yapılan, sayfaların üst üste getirilmesiyle oluşan, konusu olan roman, hikaye, deneme, ders kitabı gibi çeşitleri bulunan bir nesnedir. Bunu bilmezsek böyle düşünemeyiz. Düşünmemiz için bilginin gerekliliğini anlarız.
Düşüncenin/düşünebilmenin kaynağı bilgidir. Fikri Adil
Bilgisiz düşünülürse ne olur? Düşünülemez, ya da yanlış düşünülür, yanlış düşünme düşünme midir? Bence değildir, ama yanlış da olsa düşünüyor eylemini yaptığı için düşünüyor sayanlar olabilir. Ben düşüncenin insana bir yol göstermesi gerektiğini düşünenlerdenim. Bu nedenle bilgilenmek düşünmenin temeli desek yanlış demiş olmayız sanırım. İkinci temel de düşünmedir, bilgilerle düşündük ve bir çıktı ortaya koyduk ve uygulama ise düşüncenin üçüncü boyutudur.
Biz toplum olarak bilgilenmeden düşünüyormuş gibi yaparız, sonra kötü, istenmeyen sonuçlarla karşılaşınca düşünmeye başlarız. Bu durum düşünmemenin sonucudur. Elimizde önceki hemcinslerimizden kalan hazır düşünce, düşünüş tecrübeleri var, bunları kullanabiliriz. Ayrıca bunlardan çıkarımlarda bulunabiliriz, bunların dışında çok nadir de olsa kendimiz düşünce ortaya koyabiliriz. Bütün bunları es geçip düşünmemezlik ediyorsak sonuçları olan olumsuzluklarla baş edebilecek sabır, azim, cesaret sahibi olmamız gerekir bunlardan en az ikisi yoksa sonumuz buhran, bunalım falan…
Aslında düşünmek geriden geleni, yapıla geleni yapmak demek değildir, geriden gelenleri kullanarak ileriye gitmektir. Yani düşünmek elimizdeki düşünce ürünlerinin, mevcudun üzerine bir şeyler ilave etmek demektir. Yoksa alışılagelmişleri yapmak düşünmeden çok pratik etmek, uygulama yapmaktır. Bazı okullarımızda sürekli denenmiş deneyler yapıldığı gibi bizde bize bırakılan düşünceleri tekrarlayıp durmayalım yeni düşüncelerle, deneyimlerle hayatımıza yeni düşünler katalım.
Yapıla gelen, yani moda düşünce yöntemlerinden yararlanalım ama o olmayalım derim. O olduğumuzda kendi aklımızla düşünmüyoruz demektir. Bize söyleneni, gösterileni sorgusuz, sualsiz tartmadan, deneylemeden, kendi kültürel bünyemize uygunluğunu ölçmeden kabul etmek bizden, benden vazgeçmektir. Sırf başkasının, bilgisiyle aklıyla düşünenler için el şeyiyle ….. deyimi vardır bizim Kastamonu yöresinde. Bizden vazgeçiş üzerinde az düşünsek bile bağımsızlığımızdan vazgeçiş olduğunu anlarız. Bu bireyler için o kadar önemli değildir, toplumlar için o kadar önemlidir ki millet olarak kalabilme veya kalmama gibi iki uç durumdur. Biz millet olarak, bağımsız ülke olarak kalmak istiyorsak kendi bilgi, düşünce havuzumuzu oluşturmalıyız. Bu havuzdan aldığımız bilgilerle düşünmek bizce düşünmektir. Gerisi yönlendirmeden ve sonuç olarak yönlendirenlere hizmet etmekten ibarettir.
Atalarımız ısrarla kendini tanı demişlerdir; bu tanıyış önce birey, sonra toplum sonrada insanlığın tanınmasıdır. Bu sıralamayı önce insanlık sonra toplum daha sonrada kişiye indirdiğimizde olaylar karma karışık olur. Sen kendini ne/nasılla ile ifade edeceksin? Kendini ifadenin ve dünyayı yorumlamanın yolu önce kendini tanımaktan geçer ki bana göre sağlıklı olanda budur. Kendini tanımaktaki kastımız ise hangi bilgilerle, hangi yeteneklerle, sorunlara yaklaştığın ve konuları değerlendirmen, diyebileceğimiz gibi kendi konularını iyi tahlil etmekte diyebiliriz. Dünyaya bakış açında denilebileceği gibi, ne yapıp ne yapmaman gerektiğinin bilinci de diyebiliriz, kendini tanımaya. Bir ben vardır benden içeri derken beni oluşturan bilinçten söz etmiş olamaz mı bu düşünürümüz. Bensiz, yorumlamakta, yaşamakta sorunlu yaşamaktır, oysaki düşünmenin temel nedeni sorunları öngörmek, sorunlara çözüm üretmektir.
Diğer türlü yaşamak sorunlarla yaşamaktır ki bu da mutsuz yaşamaktır, hiçbir insanda mutsuz yaşamayı düşünmez, planlamaz, istemez. Sigara alışkanlığı buna çok güzel bir örnektir. Yanlış olduğunu biliriz, buna rağmen o zehirli dumanı ciğerimize çekeriz. Çekilen bu duman aldığımız oksijenle birlikte kana karışır kana karışan duman zerreleri damarlarımıza yapışır. Kılcal damarlardan başlayarak daha hayati damarları da sırayla daraltır. Bu daralmayla birlikte kalp daha fazla çalışmak zorunda kalır ve kalp hastalıklarına adım attınız demektir. Eksik oksijen alan vücut düşünme yeteneği dahil bir çok yeteneğini yavaş yavaş kaybeder. Bu gelişme çok yavaş olduğu için fark edilmesi uzun zaman alır, fark edildiğinde genellikle geriye dönüş zor olmaktadır. Bu çok yaşanılan ve görülen durum bile düşünüp önlem almamızı sağlamaz. İşte düşünmemenin sonucu budur.
Başka bir düşünme hikâyesi anlatayım da, biraz ciddiyetten uzaklaşalım. Bir arkadaşın biri tuvalet temizliyor, bu temizlik aşamasında lüzumundan fazla kimyasal deterjan kullandığını gördüm, kendisine neden bu kadar deterjan kullandığını sorduğumda ne olacak kurumun, bu koca kurum bu deterjanla mı iflas edecek dedi. Ben ekonomiyi bırakalım, bu deterjanların çevreye kirliliğini düşünmesi gerektiğini, kanalizasyona karışan her şeyin uçup gitmediğini, hatta suyun buharlaşarak bu kirliliklerden ayrıldığını, söz konusu kirleticilerin toprakta kaldığını anlattım. Bana acıyarak baktı ve abiy sen iyi kafayı yemiyorsun dedi. Oysaki düşünmek değil düşünmemek kafayı yedirtir. Bu durumu ne kadar çok insanımıza anlatabilirsek o kadar çok sağlıklı bir toplum oluruz kanaatindeyim.
Düşünmek önemi konusunda ne desek azdır, ilk uçmayı düşünenler kuşları örnek almış olabilirler, ama insan uçamazı aşan bir düşünce ortaya koydukları için mevcudu aşan bir düşüncedir ve saygıyı hak eder. Saygıya değer düşünce ortaya koymak düşeni/düşmeyi uçuyor sanmamaktan geçmektedir. Düşene değil uçmayı düşüneni ve uçana saygı duymak gerekir. Gördüğümüz gibi düşünenler ikiye ayrılırlar, biri yaratıcı, diğeri atlayıcı/atıcı. Başka nasıl yapılabilirden hareketle düşünsel ürünler ortaya koymayı becerenlere saygılar. Çünkü bunlar yaşama hevesini ve niteliğini artıran düşünme tarzlarıdır ve insanlığa katkıları vardır. Ne mutlu insanların mutluluklarına katkı sunanlara.
Düşünmek zihinde bir faaliyetin uyanması demiştik. Yani zihinde bir bilgi var ise uyanır, yani öncelikle bizim zihnimizde bir faaliyet olsun istiyor isek bilgilenmemiz gerekiyor bu küçük mülazadan onu anlıyoruz. Zihindeki bilgilerle düşünüp kararlar alırız. Ya bilgi yoksa işte o zaman işimiz harap demektir. İşimiz harap olsun istemiyorsak bilgiler üzerinden düşünelim.
Bizi düşünmeye iten bilgiyse o zaman konularımızı seçerek bilgilenelim der, düşmeden düşünmeyi öğrenmemiz gerektiğini anladığımızda sorunlarımızı aşacağımızı umut ederek herkese selam ve sevgiler…
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|