KÜLTÜRSÜZLÜĞÜN, BİZE YANSIMASI
Her mesleğin bir kültürü olduğu gibi toplumların da kültürü vardır, bunlar meslek mensubu kişilere, toplumlara bazı şeyleri iyi, güzel, doğru yapılması gereken, bazı şeyleri de kötü, çirkin, yanlış diye göstererek kişilere Ve toplumlara kültür aracılığıyla rehberlik eder… İster dış etkilerden, ister iç yozlaşmalardan kültürünü kaybetmeyle yüz yüze kalmış toplumlar, adeta kendilerini kaybederler… Neden?
Kültür kişiye, topluma bir özgünlük, kendine has bir duruş verir, bu kaybedildiğimizde, biz kendimiz olmaktan vaz geçtik demektir ki… Bu kaybediş topluma, kişilere yansır, topluma yansır bir kültürel anomi (Kültür Kriz) vardır, bu kaotik sosyal durum, toplumun enerjisini iyi, güzel, doğru, faydalı işlere değil, birbirleriyle sosyolojik rekabete dönüşür ki… Bütün enerjisini sosyolojik rekabete harcarlar… Senin meshebin kötü, benim ki iyi, benim kabilem iyi senin kötü, birazda coğrafi şartlarında, devleti yönetenlerin de tarafgir olmasıyla, devlet sistemin de desteğiyle bu rekabet çatışmaya dönüşür se… Birçok Ortadoğu toplumun da bu yaşanmaktadır, iktidarı, devlet gücünü, sistemini ele geçiren geçiremeyenlere karşı adaletsizlik yapma hakkını ele geçirmiş gibi davranır, böylece aradaki kültürsüzlüğün verdiği rekabet gerilime, gerilim ilk kıvılcım da çatışmaya döner… Biz toplum olarak tam sınırdayız, Ortadoğu yada, batılı oturmuş kültürlere de yakınız… Bir tarafla dini alışverişimiz, diğer tarafla siyasal alışverişimiz var, bunun çatışmasını da zaman zaman yaşıyoruz…. Dini yorumlarımıza ortodoğunun otoriter yönetimlerinin yönlendirmesiyle oluşan fıkıhçılara dayalı, din yorumunun yansımasını görüyoruz… Diger taraftan da son 150 yıla yakın modern devlet teorilerinin siyasetimize yansımasını görüyoruz… Dindarlar kendi aralarında sünnet, fıkıh, hadis mi öncelikli olacak, Yoksa Kuran mı tartışmaları yaparken… Siyaset alanında Osmanlı hayranlığına dayalı Muhafazakar kesimle, Ulusalcı Cumhuriyetçiler, biraz daha evrenselci olan sosyal demokrat ve sosyalistler düşünsel çatışmaya firen olamayan bir üst kültür inşa edememişiz, olan da gün be gün erezyona uğruyor… Böylece biz toplum olarak, sosyolojik, siyasal çatışmalara acık hale geliyoruz… Zaten istesek de istemesek de üretim, paylaşım ilişkisine dayalı bir ekonomik çatışma içindeyiz, bu zamanla da artacak gibi, çünkü refahını en eşitsizlikçi paylaşan dünya toplumları arasındayız… Bütün bunlar bizde kültürsüzlüğün yapısını barınıyor…
Bunlar bina yapılarına da sirayet ediyor, beş kata izin verilen arsalar, arsa sahiplerinden beş katken alınarak, teknik, coğrafi şartlara, yapılara dikkat etmeden 12-13 hatta 18-20 kata kadar, inşaat alanları iki katına kadar çıkarılabiliyor.. Bana kalırsa kültürsüzlüğün en büyük göstergesi bina abartmalarında ve abartılı lüks arabalarda topluma yansımış durum da… En yakın akraban, hatta kardeşin ekonomik zorluklar içindeyken sen en pahalı arabaya biniyor, birde ona havada atıyorsan, ciddi kültürsüzlük hastalığına yakalanmışsın demektir… Yanın da çalışan biri 1600 lira alıyorken sen 500.000 liralık araba alıyor, onun 312-313 aylık, kısaca 26 yıllık bir iş ömrü içinde hiç harcamadan biriktirebileceği maaşı, sen sadece arabaya veriyorsan, ki verenler toplumumuzda çokça… Bunu fark eden işçinde ne sana, ne işletmeye nede topluma aidiyet içinde olmayı, sadakat içinde kalmayı bekleme… Hele, hele ülkeyi adilce, hukuk kuralarına göre yönetmek için gelenler, ayrıcalıklılar yaratırsa, devletin imkanlarını sadece kendi destekçilerine akıtırsa… İşte kültürsüzlüğün fitnesi, yapısı, topluma yansıması böyle olur diyebiliriz.. Hazinin imkanlarıyla lüks yaşar, kamu kaynaklarını hizmete değil kamu binaları yapımına ve kamu görevlilerine harcarsa, bu toplum da kültürsüzlük hâkim olmuş diyebiliriz… Umarım..
Bu kültürsüzlüğün bize yaptırdıkların dan, toplumumuza daha çok zarar vermeden kurtulabiliriz, kültüre dayalı, işin, şartların gereklerinin farkında olan, kültürel değer ölçüleriyle ölçen, kültürün yapısını toplumsal yapı da, kişilerde şuur edinmiş bir toplum olmak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil ---30.9.18 – vatandasfikri.com
|