KUTUPLAŞMA!!
(Toplumsal kırılmalar)
Bizim toplum o hale geldi ki biri her hangi bir şey dese, üç grup da farklı anlıyor, bu farklı anlayışlarımız dünyayı yorumlamamıza ve anlamlandırmamıza bağlı olarak degişiyor. İkisi itiraz ediyor, hangi kavramı ve durumu ele alırsak alalım durum degişmiyor… Örnegin en çok tartışılan, yanlış anlaşılan kavramlardan biri Laiklik bunun üzerin de durarak bu kutuplaşma nedenleri üzerine sohbetimize devam edelim… Demokrasi de aynı biz kazanırsak demokrasi tecelli ediyor başkaları kazanırsa otokrasi tecelli ediyor.. Biz laikligi ele alalım…
Laiklik dediğimiz dini bilgi ile bilimsel bilgiyi karıştırmama, devletin inançlar karşısın da tarafsızlığı algılanabilir. Gel gör ki aynı laikligi dinsizlik diye algılayanların olduğu kadar, dinden toplumun uzaklaştırılması diye de algılayanlar var… Olabilir de ama bu iki grup üyelerinin toplumsal tabanı çok genişse, yani bu düşünceler %4-5’i geçmişse toplumsal soruna neden olur… Aslında laiklik, bilgi alanın da, bilimsel bilgi ile, dini bilginin karıştırılmaması ve siyasal alan da devletin inançlar karşısında tarafsızlığıdır…. Laiklik bireysel alanda ise dini inancını başkasına dayatmayan, farklı inançlara saygı duymaktır… Zaten din tercihi, meshep tercihi gönüllü olmalıdır ki dinde zorlama yoktur, senin dinin sana, benim dinim bana düsturları hayata geçebilsin… Laikliğin bile dinsel tartışmalara neden olduğunu görüyor, toplumsal barışı desteklemek gibi çok önemli bir görevi olan laikliği bile kutuplaştırmaları besler hale getirebiliyoruz… Öte yandan siyasetin nefret üreten, saldırgan bizim dışımızda ki herkes düşmandır söylemi de kutuplaşmaları besliyor…
Bizim ülkemiz de siyaset, başka bir kutuplaşma aracıdır, nasıl A partisi iktidara geldi mi, hak edip etmediğine bakmadan A partililer görev alır, ihale alır, kısaca kamusal alanda geçiş üstünlüğünü iktidara gelmekle hak eder. Adalet ne oldu, tatile çıktı? Bu son iktidara haksızlık yapmayalım ben 50 yaşındayım her dönem de böyle oldu, olmaya da devam ediyor… Sanki devleti vatandaşa hizmet ettirmek için degil, ayrıcalıklar yaratmak için iktidar talep ediyor siyasilerimiz… Bu son iktidar da bundan nasibini aldı… Şimdi diyelim ki B partililer geldi, ne yapacak iktidarla birlikte ayrıcalıklı sınıf da degişecek Adalet ne olacak, tatilde ya?? İki de bir adaleti hatırlatıp durma, Adalet kimin umurun da….. Belki de bu nedenle söylemler saldırganlık kokuyor…
Adaletle hak aramayanlar, güçün zoruyla hak ararlar. Fikri Adil
Haklılığım adaletden, hukuktan degil güçümden gelir, demek adaletin adilliğinin kaybedilmesi demektir. Fikri Adil
Ahlak, Adalet, Evrensel demokratik hukuk kuralları, ya sen sıyırdın mı arkadaş nelerden bahsediyorsun… Karşı taraf da hainler var biz bunlarla hukuk için de mücadele edemeyiz hukuksuzluğa, adaletsizlige ihtiyacımız var diyenleri duyar gidiyim… Ben de onlara adaletsizligin zulüm olduğunu söyler devam ederim… Toplumsal güveni öldüren adaletsizligin zulmüdür. Fikri Adil Adaletsizligin zulüm olduğunu bilmeyenlerin kamusal alanda boy göstermemesi gerekir… Allah bu topluma aklı selim nasip etsin, Adalet, Ahlak dan ayırmasın… İhaleleri iktidar partisi mensubuna ver, bürokrasi de tercüye kıdeme, bilgiye birikime, egitime diplomaya, yetenege, dürüstlüge önem vermek yerine bizim adam mı degil mi diye sormayı yeterli bul… Her mikrofon gördüğün de söylemlerinle düşman yarat ve saldır… Bu gerilimli ortamda kim ne yapmış, kim ne yapacak mış önemsizleştir karampolden oy al, kolay bir siyaset yöntemi… İktidarı da muhalefeti de gerilime ve kutuplaşmaya dayalı siyaseti acilen terk etmelidir…
Yıllar önce bir seçimi hatırlıyorum, Refah Partisi iktidara aday oy oranları yükseliyor, yarın sistem degişikliği var gibi bir gerilim, hava var ortalık da, Anayasa, demokrasi, laiklik Refah Partisi iktidara gelirse askıya alınacak diye bir hava estiriliyor ki, sorma gitsin… Bu gerilimler bizi zorunlu olarak bir partiye kanalize etme çalışmaları olduğunu anladığımız da toplumsal gerilimleri besleyen siyasetcilerin foyası ortaya çıkacaktır.
Bugün, düne göre bu hava tersin den esiyor, demek ki iktidarı korumak için gerilimler, kutuplaştırmalar, düşmanlıklar gerekiyor… Oysa ki benim bildiğim siyaset çatışma gerektirdiği kadar uzlaşma ve muzakere, eleştiri, ortak aklı kullanmayı da gerektiriyor… Kürt sorunu bu yöntemle çözülmeye çalışılıyor, kötü de olmuyor…
İyi de toplumsal gerilimler, kutuplaşmayı, kutuplaşmalar da çatışmayı, çatışmalar demokratik sınırlar için de kontrol edilemezse toplumsal barışın bozulmasına neden olmaz mı? Ben ce olur, ama gerilimler den beslenen siyasetciler için demek ki toplumsal kutuplaşmalar ve gerilim önemli degil oy önemli…
İster kültürel, ister siyasal baskılar toplumsal olarak birilerini öteki ilan etmeyle başlar, oysaki demokrasi temel olarak neye dayanır derseniz, ben vatandaşlık haklarına dayanır derim. Bu vatandaşlık hakları da kim iktidar da olursa olsun daim olur… Kamu hizmetine girmek mi, bütün vatandaşların hakkıdır, Kamu ihalesini almak mı yapılacak işin gereklerine uygun her vatandaş kamudan ihale alabilir… Biz de kamu hizmetlerine girenler, kamu ihalelerini alanlar genel olarak iktidar partisiyle organik bagı olanlardan olmuştur. Devletin kültürel destegi ise sadece iktidarın dayandığı tabana olursa burada da sorun olur, devlet bütün vatandaşlarına eşit bir şekil de kültürel hizmet götürmekle görevlidir… Bunu yaparken vatandaşının kültürel algısını dikkate alarak yapar… Yoksa kültürel alanda ki kopmalar ve kutuplaşmalar siyasal alanda ki kutuplaşmalardan daha derin olur, daha uzun süreli olur, çatışmaları da buna göre daha sert olur…
İşte iktidardan beslenme de diyebilecegimiz bu durum, iktidara ulaşmayı daha cazip hale getirmekte ve siyasal çatışmalar da demokrasi sınırları dışına taşacak kadar toplumsal kutuplaşmalara neden olmaktadır… Oysa ki iktidarı, hakkaniyete, adalete, hukuk kurallarına göre demokratik sınırlar için de kalarak, güçler ayrılığı ilkesinine saygı duyarak devletin idare edilmesi olarak düşünülürse iktidara gelme aslında büyük bir sorumluluk yükler insana, iktidara gelmenin cazibesi kaybolur… İster iktidarı ele gecirme yarışından kaynaklı olsun, ister inanç algılaması farklılıklardan olsun, ister kültürel özelliklerden olsun kutuplaşmaları en aza indirmenin yollarını aramalıyız, bulmalıyız… Suriye, Yemen, Irak, Libya, Afganistan, Mısır bize hem coğrafi hem de kültürel olarak çok uzak degiller…
Vatandaşlarımızın ve siyasilerin dikkatine sunar, daha barışcıl siyaset için daha adalet ve ahlak ilkelerine riayet eden vatandaşlarla/siyasilerle, bu kutuplaşmayı engelleyecegimizi umut eder… Buna tüm tarafların katılmasını, ahlak, adalet ve demokratik hukuk kurallarına riayet etmesi gerektiğini belirtir… Sadece bizim kültürel, siyasal farklılıklarımıza dayalı çatışma olsa, amenna… Bizim dışımızdan, bizim bu kutuplaşmamızı ve kopuşlarımızı çatışmaya çevirmek için bekleyen güçlerin de olduğunu unutmayalım der, demokratik, laik, hukuk düzeni için de eşit vatandaşlık temelli ahlak ve adalet üzere bir toplumsal uzlaşı (konsessüs) sağlama umudu ile selam, sevgilerimle…
Fikri Adil – Mayıs 15 – www.vatandasfikri.com
|