KÜLTÜREL SİYASİ TERCİHDEN, SİYASAL SİYASİ TERCİHE GEÇİŞ
Biz toplum olarak her şeyi karıştırmayı severiz, günümüz de bir sorunu tartışırken mutlaka anladığımız tarihselliği, tarihi kişilikleri günün sorunu içe katarak tartışırız… Her olayı, olayın neden sonuç ilişkisi bazında düşünmek yerine, zaman ve mekan için de düşünmek yerine, ucu havada kalan, ama bizim hoşumuza gidecek olan duygusal ve kültürel olanı doğru sanısıyla olaylarda taraf oluyoruz… İnsanız duyularımızla hareket ederiz, diyebilirsiniz, ama olayların sizin duygunuzdan haberdar olmadığını bilemezseniz, yanılırsınız, yanılırız, istemediğimiz sonuçlarla karşılaşırız… Örnegin…
Öte yandan ekonominin gereğini dikkate almayan duygularıyla hareket eden esnaf nasıl batıyorsa, siyaset alanında da duygularla hareket bize zarar verebilir, vermektedir… Bu zararlar Suriye, Mısır, Libya, Rusya politikaların da görüldü… Buralarda hem ekonomik zarar gördük hem de başarısızlıkla sonuçlanan politikalar yaşandı…. Ama duygu ağırlıklı değerlendirmeler, bunların sorumlularını da eleştirmemizi engellemektedir… Kültürel siyasal tercihlerin siyasetimizi böylece tıkadığına tanık oluyoruz…
Oysa aldığımız borçlarla yol yapma kararı siyasal bir karardır, yol direk üretime katkı sunmaz: aldığımız borçlarla fabrika yapsak, tarımda, üretilen ürün üzerinden teşvikle tarım ve hayvancılık alanlarında üretime neden olacak yatırımlar yapmasaydık… Teknoloji üretimi için ar-Ge paylarını artırsaydık… Yol yapmak yerine araba marka ve modelleri üretseydik aldığımız borçları daha rahat ürettiklerimizle öderdik… Şimdi yolumuz var, borcumuz var üretim seviyemiz düşük, borçları nasıl ödeyeceğiz? Hangi alanı ele alsak sıkıntı var, duygu ağırlıklı, akıldan, alanın gerçekliklerinden uzak kararlar bize pahalıya malolmaktadır… Biz kültürel tercihle siyasal tercihi karıştıran, akrabası %100 bile haksız olsa yine yüksek perdeden onu destekleyen bir toplumuz… Bunlar yanlış karar, ama çok da yüksek perdeden konuşmayalım ayıp olmasın, karşı tarafa koz vermeyelim… Agız birliği yapalım ki, karşı taraf bizi güçlü görsün derken… Tüm iç denetim ve eleştiri yollarını tıkarsak hatalarımızı bize kim söyleyecek, muhalefet söyler, onu da zaten dinlemiyoruz… İşte kültür ağırlıklı siyasetin bizi getirdiği nokta…
Siyasal alan da kültürel tavırlar ancak kültür alanda alınabilir, bu bile sınırlı olmalıdır, çünkü bu alana siyasal müdahaleler tek tipçi kültürel yapı oluşturur ve bu kültürün doğal alanını yok eder… Siyaset ve sermaye bu alanda düzenleyici değil destekleyici olmak zorundadır… Aynı şey kültür için de geçerlidir, siyaset ve ekonomi alanın da kültür düzenleyici değil destekleyici olmalıdır… Bunu akademik alanda, bilimsel alanda da düşünebiliriz… Hayatın gerçeklikleri bizim kültürünüzden habersiz işler, kültür bizim olandır, ama ister doğal olaylar, ister ekonomik olaylar, ister siyasal olaylar, ister uluslararası ilişkiler bizim kültürünüzü bizim tanıdığınız kadar, bizim kabul ettiğimiz kadar, etmezler, tanımazlar… Biz bizim gibi hareket etsin dediğimiz her olayı yanlış değerlendiririz… Bir hücre, bir gen, bir maddenin kültürü onun kendi doğal işleyişidir, bunu anlar ve ona, onun doğasına uygun, onun kültürüne uygun önerilerle yaklaşırsak, doğru sonuçlar alırız… Yoksa yanılırız ve bilimsel gelişmeleri maddenin kültürünü anlayan yapar, biz de onların ürettiği teknolojiyi kullanırız… Teknoloji üreten değil kullanan toplum oluruz, yoksa öylemiyiz? 11 yüz yıl dan bu yana ne yazık ki böyleyiz, elimize biraz para geçince ya cami yapıyoruz, yada lüks tüketime başlıyoruz, yada köprü, işin garibi cami cemaat varsa yapılır, biz sırf yapmak için yaptığımız içi boş camiler, hepimiz görüyoruz, üzerinden araç geçmeyen köprülerin maliyetlerini, milyonlarca lira harcayarak yaptığımız yollar da bizim kendi araba markalarımızın geçememesini düşünmüyoruz bile… Neden?
Bizim kültürel taraftarlarımız yapıyor, kötü de yapıyorsa bizim çocuklar yapıyor, ekonomi mantığına tersse de bizim adamlar yapıyor, uluslararası ilişkiler de biz dünya lideriyiz, bir biz, dünyaya bedeliz… Bedelmiyiz, bu tartışmalıdır… Dünyanın etkin devletlerine bakıyoruz, bilimsel bilgi üretiyorlar eğitimleriyle, ekonomik olarak güçlüler, Siyasal olarak istikrarlılar, silahlı kuvvet olarak güçlüler, kurumsal yapılarıyla adalet, sağlık, ulaşım, iletişim gibi sorunları aşmışlar ve insan hakları ve özgürlükleri konusun da çok titizler… Bunları yaparken de siyasi kararlarla kültürel kararları pek karıştırmıyorlar, kendi kültürel değerlerine sahip çıkan bireyler yetiştirmeyi de ihmal etmiyorlar…
Nihai olarak kültürel bir bilimsel tercih olamayacağı, bilim gereklerinin bilim kültürü olması gerektiğini bildiğimiz de, siyasal ve ekonomik kararların kültürel değil kendi gerçeklikleri içinde alınması gerektiğini, siyasal tercih de bulunurken kültürümüzü yok sayamayız ama sadece kültürle de hareket etmememiz gerektiğini anladığımız da, yaşamın doğasını anlar karşılaştığımız sorunları daha kolay çözeriz.. Daha da önemlisi bazı sorunları öngörerek, daha henüz karşılaşmadan önlem alabiliriz… Bunun için ilk yapacağımız şey kültür alanı ile bilimsel alanın, ekonomik alanın, siyasal alanın sınırlarını iyi tahlil etmemiz geregini hatırlatır… Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – 14.6.17 --- vatandasfikri.com
|