HÜKÜMET ETME TARTIŞMALARI!
Hükümet etme işine bazı taraflar müdahil olur, bunların müdahil olma hakları yasaldır, yani anayasadan kaynaklıdır.
Yargı denetlemek maksadıyla müdahil olur, Yasama denetlemek ve yasal düzenlemelerle müdahil olur, muhalefet denetlemek için müdahil olur, keza Cumhurbaşkanlığının nerede duracagı da yasalar da yazılıdır. İstisnai bir durum vardır, bu yeni durum ise Cumhurbaşkanını Cumhurun direk seçmesidir ve kendisi de her fırsatta aktif bir Cumhurbaşkanı olacagını beyan etmiştir, ama yasalar da yazılı olan farklıdır ve nihai olarak nasıl hükümet edilecegine yasalar karar verir. Bu yasalar Hükümet dahil her tarafı bağlar… Bağlamaması için ne yapılır yasal düzenlemeler, bu durum da yine yeni yasalar baglar, bunu da yaparken, Anayasaya ve sistemin temel dinamiklerine dikkat ederek yapmak durumu vardır yoksa ya siyaseten yada toplumsal çatışmalar çıkar. Bu genel görünümdür son tartışmaya geldiğimiz de ise... Tartışmak da ki amacımız bizim ne yapma istediğimizi ortaya çıkarır, acaba sadece haklı olmak için mi tartışıyoruz, yoksa doğruyu ortak akılla bulmak için mi? Tartışma ne için yapılırsa fayda ne için yapılırsa zarar verir, bunları düşünerek tartışmak dilegiyle bu son tartışmaları degerlendirmeye çalışalım…
Arınç yasal durumu savunduğu için haklıdır, yasal olarak sorumluluk hükümettedir, biraz acıklamalarını kişiselleştirdiği için haklılığına gölge düşmüştür, Gökcek haksızdır, hem siyaseten hem hiyerarşik olarak senden daha kidemli, daha üst basamaklardaki, makamlarda ki birini istifaya davet etme yanlışlığını yapmıştır. Üstelik de paralelci gibi luzumsuz suçlamalar da bulunmuştur, paralelcilik de zaten suçmudur ki? Daha dün hepimiz paralelci degilmiydik...
Cumhurbaşkanımız yasalara rağmen fiili müdahale durumun da ısrar etmemelidir, dış, borçlar, dış ticaret acıgı, döviz ihtiyacı, tasarruf oranlarında ki düşüklük, kaynakları iyi kullanamamanın, üretememenin sıkıntıları nedeniyle kırılgan bir ekonomik durumla mücadele ederken, bu tartışmaların ülkemize hem siyaseten, hem ekonomik, hemde sosyolojik zarar verme ihtimali olan tartışmalardır ki... Üstelik de kamuoyu önün de yapılması yanlıştır. Tartışanlar da kişisel alanımı genişletelim derken, daha geniş alan olan toplumsal alanlara zarar verilmesin dilerim...
Muhalefetin de bu tartışmalardan siyasal rant sağlamaya çalışması, yanlış olacaktır, bu nedenle makuliyet hem tartışan taraflar için hemde vatandaşlar olarak hepimizin yararınadır. Tartışma olmamalımıdır, hayır tartışma mutlaka omalıdır, hem de daha yüksek perdeden… Nasıl yapılmalıdır işte sorunumuz da tam budur… Tartışma nasıl yapılır… Ortak akılla daha iyi olan, düşünceyi bulmak için yapılmalıdır…
Bir konumuz olur, bir sorunumuz olur, bir tercih durumu ile karşılaşırız bunları aşmak için tartışma yapılabilir...
Evet bir konu vardır, nedir, izleme komisyonu kurulsun mu, kurulmasın mı, kim karar verecek yasal olarak hükümet, fiili olarak Cumhurbaşkanı, yasal sorumlu kim hükümet… O zaman, bana göre bu işe hükümetin karar vermesi uygundur… Aktif Cumhurbaşkanı ne olacak şuan için yasal sınırlar da duracak gibi görünüyor..
Efendim parlementer sistem degişmeli, degişirse ülkemiz ucacakmış bunlara fazla takılmayalım biz bir şey yapmak istedik de parlementer sistem mi tuttu elimizi kolumuzu… Üstelikte parlementodan istediğimiz yasayı istediğimiz şekilde çıkarabilirken…
Bir sorunumuz var yıllar yılı Kürtler rahatsızlıklarını terörle ifade ediyor ve silahlı bir güç oluşturmuşlar, bu gücü silahlamı karşılayacagız, bu gücle diyalogamı gececegiz, görüşmeler mi yapacagız… Karar verildi diyaloga gecilecek ve gecildi…
O zaman şartlar degişti, silahlı mücadeleden her iki taraf da vazgececek, bunun da ilk yolu yasadışı olan silahlı unsurların silah bırakmasıdır… Bu tartışılıyor ve silahı degil de kullanmayı bırakmaya söz veriyor silahlı unsurlar… Ne kadar güvenilir işte ona Hükümet, güvenlik ğüçleri, güvenlik uzmanları tartışarak karar verecek ve nihai olarak da Cumhurbaşkanımız, kamuoyuna, yani Cumhura bakacak,Cumhur barış istiyor mu, yasalar engeller varmı, yok mu ona bakacak ve bunu onaylayacak yada ret edecek… Şuan Cumhurbaşkanlığının pozisyonu bu, yarın degiştirilir yeni durumlar da yeni tavırlar sergilenir…
Ayrıca her tartışma da paralel hikayesi de kabak tadı vermeye başladı, dün herkesin sempatiyle baktığı bu hizmet nasıl bu kadar kolay vebalı ilan edildi anlaşılır gibi degil… Dün cemaatin önü bu kadar acılmamalı diyenlere karşı gelenler, bugün fanatik cemaat düşmanı oldular… Gerekceleri nedir? Öyle olaylar yaşanıyor ki, aha bu paralelci dendin mi akan sular duruyor... Ya bir yerde hiyerarşik ilerle sorunu var rekabet içinde olanlar saf dışı bırakmak istediklerini paralelcilikle suçlamaya başladılarsa ve bu paralelciligin de yasalar da suç olmadığına göre artık bu işle uğraşmamak lazımdır diye düşünüyorum.. Arkadaşlar biz toplum olarak insan haklarını ve vatandaşlık haklarını çok kolay yok sayıyoruz... Suçlu dahi olsa insan ve vatandaşlık hakların nasıl yararlanması gerektiği evrensel sözleşmeler de ve yasalar da yazar, sınırlarımız bu olsun...
Çözüm süreci tartışmaları ise savaşalım mı, barışalım mı tartışmalarıdır ki tabi ki barışalım, tabiki enerjimizi birbirimizle kavgaya degil gelişmeye ayıralım ama bunu yaparken devlet gelenegine, hükümet etmenin yasal zeminlerine, vatandaşlık haklarına, yasalar durumlara dikkate alarak yapalım der tartışırken amacımızın üzüm yemek olması gerektiğini hatırlatır, herkese selam ve saygılarımı sunarım…
Fikri Adil – Mart 15 – vatandasfikri.com
|