MUTLULUK ARAYIŞLARI – 1
DEĞER, DENGE AHLAK VE ADALET = MUTLULUK
Mutluluk arayışlarına devam edelim, Mutluluğun bir denge hali olduğunu düşünerek başlayalım mı? Ne dengesi derseniz, Beden Nefis, İdealler (Ülküler) Gerçekler, Sorumluluklar hobiler, Özgürlükler sınırlar, Sevilen, seven sevgisi, Yoksulluk varsıllık, Doğallık yapaylık, Samimiyet yapmacıklık, Değerler, doğal yaşam (adalet, ahlak, dürüstlük erdem, olgunluk) Cesaret önlem, Atılganlık, düşünmek için durağanlık, Düşünce uygulama, bunları çoğaltabiliriz. Bütün bunların en azından yarısından çoğun da bir denge hali yaklarsak, mutluluğu yakalarız gibi geliyor… Bütün bunları denge hali içinde kötülüklere, çirkinliklere, acılara, kederlere neden olan ister istek ve arzu, ister abartılı ihtiyaç, nefret, fanatizm, hak, hukuk tanımamazlık gibi adaletsizliğe ve ahlaksızlığa neden olan kötülük kaynaklarını önce kendimizde, sonra da toplumumuz da en aza indirmeye başarırsak mutluluğumuzun önünde ki engelleri yıkmış oluruz. İşte bu nedenle akıl ruh, maneviyat, maddiyat dengesi için sık sık aklımıza başvuracağız… Akıl rehberimiz olacak ki, neyi nasıl anlayacağız sorusunun da cevabını bulmuş olalım… Bu akıl bilgiyle, görgüyle eğitimli bir akıldır, sonra rast gele akıl bizi rast gele yere götürür… Bizim amacımız en üstün iyi ve bu yolla mutluluğu yakalamaktır…
En üstün iyinin insanı mutlu ettiği ortadadır, bu da insanın önce kendine karşı ahlaklı, adaletli, dürüst olmasıyla başlar, sonra içinde yaşadığı toplum da bu değerlerin yaşanması için çalışır, başardıkça mutluluklar yaşanır, başaramadıkça da mutsuzluklar.. Biz kesin kararlıyız mutlu olmaya çalıştığımız kadar mutlu etmeye de çalışacağız… Yani bakın bir denge daha çıktı karşımızı mutluluk talep ediyorsak, mutluluk vereceğiz, hatta biz daha çok vereceğiz ki, burada mutluluk lehine, mutsuzluk aleyhine dengeyi bozarsak daha çok mutluluk verir, daha iyi bir insan oluruz…
Bunları yapabilmek için değerler sistemimizi gözden geçirmeliyiz, bu ne demek derseniz? Sizce ne değerli? Yada reklamla, modayla, magazinle, markayla yaratılan değerli sanısı, yanılgısı yaratılan sahte değerlileri yok sayarak işe başlamalıyız.. Yoksa onları değer sanır, bu sanıyla hem kendimizi hem de çevremizi mutsuz ederiz… Mutlu olmak ve mutluluğu yaymak isteyenler bu değersiz değerler, sahte değerler peşin de koşmaz… Bizi değer yanılgısına düşüren nedir dersek? İstek ve arzularla, gerçek İhtiyaçların karışıklığına neden olan, günümüz tüketim toplumudur, bu tuzağı gördün mü, mutluluğumuzun üzerinde ki karabulutları dağıtabiliriz düşüncesindeyim…
Şimdi bize değer bilinci verecek bir sıralama yapmak gerekirse, öncelikle ne işe yarar sorusu sormalıyız, sonra buna benim ihtiyacım varmı, ne kadar ihtiyacım var, buna kesin ihtiyacım var derseniz… O zaman nasıl ekonomik temin edebilirimi ekonomik temin ederken kalite ekonomi dengesini nasıl gözetmeliyiz gibi yaklaşımlarla devam edelim… Sonra estetik mi, yani güzel mi diyerek seçimlerimizi yaparız… Bu maddi seçimlerimizde bize değer verecek yöntemdir. Manevi seçimlerimiz de ise, inanç, inanç değerleri, felsefe ve felsefi ilkeler üzere olan değerler(Ahlak, Adalet, erdem, Olgunluk) bize yol gösterecektir ki… Biz bunu yaşam tarzı haline getirirsek, değerler üzerine inşaa ettiğimiz ahlak ve adalet ilkeleri bizde vicdani bir adalet ve ahlaka, merhamete, sevgiye, paylaşmaya dayalı değerlere neden olacak ve bu değerlerle mutluluk verirken mutlu da olacağız… Bizim gibi insanların sayısı arttıkça da toplum da mutluluk yayılacaktır, umuduyla…
Bunları yapamazsak ki günümüz toplumları ve biz yapamıyoruz, bunu yapamazsak tüketerek mutlu olmayı tercih ederiz ki, bu da tüketirken çok paraya ulaşma zorunluluğunu ortaya çıkaracak, adalet ve ahlak ilkeleriyle de çok paraya ulaşılamayacağına göre bu sınırlar aşılacak… Aşıldıkça, değerler düzenimiz bozulacak, bu bozuluş ve hızlı tüketim, bizi de tüketecektir… Yani değişim aracı olan para, amaç haline gelecek, bu amaca ulaşmak için de saçma sapan işler yapacağız, yapıyormuyuz yoksa? Bu saçma işler, araçla amacın karışması biz de karakteristik zafiyetler ortaya çıkaracak ve tüketirken daha çok tüketme ihtiyacı ortaya çıkacak daha çok tüketim, bizi daha çok araçlaştıracak ve amaçlarımız kayboldukça kaybolacak, araçlarla amaçlar karıştıkça karışacak bu yanılgıyla sürekli tüketirken aynı zaman da tükeneceğiz de… Kısacası bu yol bizi hep mutsuzluğa götürecek… Bu yolda ısrarcı olmaya devam edecekmiyiz? Evet tüketme hazzı, anlık yaşama odaklanmalar, an gelecek dengesinin, an adına yok edilmesi, araçların amaçlaştırılmasından bu anlaşılıyor… O zaman bende, diyorum ki mutluluk araç değil, amaçtır, araçlarla gerçekleşmez..
Mutluluk bir amaçtır ve bu amacımıza ulaşmak için araçlar bizi değil, biz araçları kullanacağız, bunun için araçlarla amaçları karıştırmadan dengeli bir şekilde yaşamalıyız… Dilerim bu dengelerle mutluluğa ulaşırız umuduyla… Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil - 11.04.2016 09:24 --- www.vatandasfikri.com
|