SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA
(Doğayla Uyumlu Toplumsal Düzen)
Ekonomik bir kavram gibi görünseler de sosyal yaşamı etkilediklerinden, bu konu üzerine sosyologlar da durmaktadır… Sürdürülebilir Kalkınma nedir? Gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmasıyla küresel doğal çevrenin uzun vadeli korunmasının birlikte düşünülmesini, ön gören yaklaşımıdır, diyebiliriz…
Gelişme (ekonomik gelişme)
Ekonomik gelişme, aslında ekonomik kalkınmadan çok farklı bir kavram değildir. Daha çok kalkınma aşamasını tamamlamış ve yapısal değişim içine girmiş ekonomilerin durumunu anlatmak için kullanılır. Gelir ve refah sorununu bir anlamda çözmüş olan ekonomilerin, sosyal alanlarda, eğitimde, hukuk alanında, demokraside, kültürel yaşamda ilerlemesini tanımlamakta kullanılır. Birleşmiş Milletlerin “insani gelişmişlik endeksi” bu kavramdaki ilerlemeyi ölçmekte de kullanılır. Kalkınmayı ve gelişmeyi ölçmekte kullanılabilecek bir başka veri seti de Dünya ekonomik Forumu tarafından açıklanan “küresel rekabet” raporudur… Tüm teknolojik, ekonomik dinamikleri dikkate alan ama ekolojik dinamikleri dikkate almayan ülke ve yönetimleri ne kadar gelişmiştir ki? İşte sürdürülebilir kalkınma bu sorunun cevabını bize aratan bir kavramdır..
Büyüme
Sanal değerle reel değer arasındaki farkın sanal olanı lehine giderek büyümesine balon gibi ya da köpüklü, son zamanlarda hormonlu diyorlar büyüme deniyor. Balon patladı mı, köpük söndü mü, hormon verilmedi mi gerçek gün yüzüne çıkacaktır, sanırım dünya virüse dayalı ekonomik sorunlarda bu durumu yaşıyor…
Ekonomik büyüme, bir ülkede ya da bölgede insan ihtiyaçlarını karşılayacak olan araçlarda ve ürünlerdeki artış olarak tanımlanıyor. Bunu ölçmenin en kestirme yolu bir ekonominin ürettiği ölçülebilir bütün değerlerin piyasa fiyatından karşılığını ifade eden GSYH’da bir dönemden diğerine reel (fiyat artışlarından arındırılmış) bir artış olup olmadığına bakmaktır. Öyle durumlar olur ki, sayılar büyür ama milli gelir, enflasyon gibi, nüfus artışı, döviz fiyatlarının yükselmesine bağlı gibi nedenlerden dolayı azabilir.. İşte bunun ilacı büyüme değil kalkınmadır…
Kalkınma
Ekonomik kalkınma, bir ülkede ya da bölgede yaşam standartlarının yükselmesidir. Yaşam standartları dediğimiz zaman gelir, tüketim ve tasarruf gücü gibi maddi kavramların yanı sıra eğitim, sağlık, kaliteli yiyecek ve su gibi genel kavramları da kastediyoruz. Bunu ölçmek için önerilen birçok endeks arasında en çok kabul göreni Birleşmiş Milletler tarafından yayımlanan “insani gelişmişlik endeksi” dir. İnsani gelişme sağlayalım derken, büyüyelim, kalkınalım derken bu seferde çevreyi kirletirsek ki kirletiyoruz, O zaman büyümede, kalkınmada kalıcı olmaz, o zaman ite sürdürülebilir kalınma modelini dünya tercih etmek zorunda… Bu zorunluluk çevresel, doğal olayların zorlamasıyla mı olacak, yoksa biz insanlar akılla, bilgiyle, öngörüyle, öngöreceğimiz önlemler mi alacağız? Daha henüz bu belli değil, neden işte şu nedenlerle…
Gösteriş Tüketiminden, İhtiyaç Tüketimine Geçmenin Tam zamanı mı? Gösteriş tüketimi nedir?
Kendisini başkalarına zengin gösterme amacına yönelik tüketime gösteriş tüketimi deniyor. İlk kez Thorstein Veblen tarafından kullanılmıştır. Veblen’e göre, zengin sınıfların pahalı eğlenceleri, yat gezileri, balo düzenlemeleri gösteriş tüketimi amaçlıdır. Düşük gelir gruplarında yer alanlar bile, kendi ölçüleri içinde, çevreyi etkilemek amacıyla pahalı mallar satın alır ve kullanırlar. Sosyal statü kazanmak için gösteriş tüketiminin gelişme yolundaki ülkelerde gelişmiş ülkelere göre daha yaygın olduğunu görüyoruz. Günümüzde geçimini zorlukla karşılayan kişilerin bile çok pahalı cep telefonu kullanmaları gösteriş tüketiminin en görünür örneğidir. Öte yandan sürdürülebilir kalkınma da gösteriş tüketimi minimuma indirilmektedir… Oysa İhtiyaç Gidermeyle Gösteriş İçin Tüketim Çok Farklıdır…
Bunu azda olsa korona virüsü bize hatırlattı, her şeye rağmen büyüme, her şeye rağmen rant, her şeye rağmen, her şeyin ticarete açmanın, insanı ve doğayı ekonominin aracı haline getirmenin nasıl da yanlış olduğunu gösterdi, gördük mü? Onu gelecekte davranışlarımız belli edecek… Virüs olmasaydı, öngörüler tüm teknik ve teknolojik yöntemlere rağmen 2100 de bu ekonomik büyüme modelinin tıkanacağı tahmin ediliyordu, şimdi virüs bunu ne kadar öne aldı bunu göreceğiz… İşte bu nedenler fen ve sosyal bilimlere ve bilimcilere çok iş düşüyor, bize düşen ise, siyasetçileri, din adamlarını dinlediğimiz kadar, bilim insanlarını da dinlemek düşüyor… Geri dönüşümün %60-70 hatta %80-90’lara varacak bir şekilde organize edilmesi, yenilebilir enerjinin yine enerji kullanımında %80-90’lara çıkarılması, sürdürülebilir kalkınma için olduğu kadar, sürdürülebilir dünya yaşam için gerekli hatta zorunlu görünmektedir… Herkes üzerine düşeni yaparak, hep tüketime odaklanmak yerine doğal hayatın korunmasına, insanlar arasında ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin kaldırılmasına odaklanmamız gerekmektedir… İnsanlık olarak umut ederim ki bunu başarırız… Aslında sürdürülebilir kalkınmayı, doğayla barışık bir şekilde yaşamayı başarmak zorundayız… Başarmak dileğiyle…
Fikri Adil – vatandasfikri.com – 30.4.2020
Kaynak: Sosyolojide Temel Kavramlar – Antony Gıddens – Phılıp W.Sutton
|