KİMLİKLERİMİZLE, ROLLRİMİZLE YAŞARIZ
KİMLİKLERİMİZİN /ROLLERİMİZİN HAKKINI VERMEK
Biz insanlar toplumsal hayatın için de çeşitli roller/kimlikler taşırız, bunlar aynı zaman da bizim sorumluluklarımızdır, bunun aslında hepimiz farkındayız… Nasıl mı?
Ben bir ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlıysam, o ülkenin vatandaşlık rolünü kabul etmişim demektir, bize bunun üzerine vatandaşlık kimliği verilir ve biz o ülkenin yasalarına uymakla mükellef olduğumuzu biliriz… Yani vatandaşsak bizim rolümüzün senaryosu Anayasal, yasal haklar ve görevlerdir…. Bu bilinçle vatandaşlığımızı yaşarsak içinde yaşadığımız topluma katkılarımız olur, vatandaşı olduğumuz ülkeyi imar ederiz ülkemiz dünyanın gelişmiş ülkeleri arasına girer… Böyle mi oluyor? Siz kendinizi yargılayın, katkınız nedir, çıkardığınız sorun nedir, yada üretime katkınız, tüketime katkınız nedir, kendi kendimizi sorgulayalım ve karar verelim… Bunu bir öz eleştiri olarak da düşünebiliriz, ne kadar nimete neden olduk, ne kadar külfete soralım bakalım…
Sonra kişisel rollerimiz vardır, erkek//kadın, Ana/baba, Kardeş, arkadaş, akraba, komşu, karı/koca, sevgili, mesleki roller gibi, hangisini ele alalım dersiniz? Valla siz kendiniz birini ele alın bende birini ele alıyım bakalım ne durumdayız?
Ben topluma katkısı olan mı, yoksa toplumun ürettiklerinden yararlanan mı kedimi yargıladım, toplumun ürettiklerinden alan yani tüketici biri olduğuma karar verdim, üreten tüketen ilişkisin de tüketiciyim, ya tüketici sayısı çoksa toplum da, ne olur? Türkiye gibi ithalatı, ihracatından büyük toplum ortaya çıkar… Demek ki ülkemiz de üretenler az, demek ki üretenlerin sayısı artıracağız…
Sonra kendimi bir Müslüman olarak değerlendirdim, ibadet tarafımın zayıf olduğunu gördüm, ama ahlak ve adalet tarafımın güçlü olduğunu düşünüyor, dilerim bu, ibadet tarafımın açığını ahlak ve adalet tarafımın gücüyle kapatır, Tanrının rızasını kazanmayı umut edebilirim…
Sonra komşuluk ilişkilerime baktım, bu alanda zayıfın biraz üzerindeyim, anladım ki komşuluk ilişkilerimi biraz daha önemsemeliyim… Davetlere icap ederim, selamı daha iyi bir selamla karşılarım, ama buna rağmen zayıf olduğumu düşürüm… Neden, yeteri kadar hem zaman, hem mekan, hem de maddi paylaşımlar, dayanışmalar da bulunamam da ondan….
İster dini, ister siyasi, ister yasal olmayan hakların peşin de koşmam, buna rağmen vasat bir vatandaş oluşumun nedenini sorguladım… Ben bir yıl için de yıl sonu hesaplarımı yaparım, bunun için bir A4 kağıdı tam ortasından boylamasına çizerim, bir yanda toplumsal hayata katkılarımı, diğer yandan toplumsal hayattan aldıklarımı yazarım… Katkılarım genel olarak az çıkar üzülürüm… O zaman aldıklarımı bari tasarruflu kullanmalıyım der, tüketimimi azaltmaya çalışırım ki, vasat vatandaşlıktan kurtulabileyim…
Bunu her alan da yapabilirsiniz, arkadaşlarımızla olsun, aile ile olan ilişkilerimiz de, akrabalık ilişkilerimiz de olsun ne kattın, ne yaptın, ne bekliyorsun sorularını soralım derim… Tabiki imkan işi, birçok iş ama biraz da imkanları zorlamak gerekmez mi? Ancak imkanları zorlayarak yeni ve güzel şeyler yapılabilir, yoksa sen bana bakarsın, ben sana bakarım hiçbir şey yapamaz hale geliriz.. Yani ilk adımı hep karşı taraftan beklersek, ya adım atmazsa, olduğumuz yere çakılır kalırız… Son olarak siyasal vasatlığın nedeni üzerine bir cümle yazalım mı?
Siyasal vasatlığımızın birçok nedenini sayabiliriz, ama temel nedeni toplumsal faydayla, bireysel faydayı karıştırmaktır diye özetleyebilirim… Toplum adına seçilmiş biri topluluklar veya bireyler için çalışırsa sonuç vasatlıktan da aşağı olacaktır.
İster kişisel, ister toplumsal rollerimizin, kimliklerimizin hakkını vererek yaşarsak toplumsal hayatımızın da kişisel hayatımızın da iyi olacağı kanaatindeyim… Yani toplumsal işleyişin bir parçası olduğumuz bilinciyle toplumsal hayatın için de yer alırsak sağlıklı, huzurlu bir toplum, mutlu kişiler olabiliriz umuduyla, selam ve sevgilerimle…
Fikri adil --- 18.9.16 – www.vatandasfikri.com
|