|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
POLİKRİZ'E ACIK DÜNYA |
“” POLİKRİZ !!! ””
İNSANLIĞIN, ELİYLE, KENDİNİ KRİZE ACIK HALE GETİRMESİ!!!
Dünya tarihi çok sayıda uygarlığın kuruluşuna, yükselişine, duraklamasına ve çöküşüne tanıklık etmiştir. Bugün Batı uygarlığının da benzer sonu yaşayacağına ilişkin çok sayıda düşünsel çalışma vardır. Fakat son yıllarda uygarlıkların çöküş nedenleri tek tek ve ayrıntılı bir şekilde inceleyen bilim insanları, bunların artık eskisi kadar kolay yok olmadıklarını ve çöküşe karşı direnç kazandıklarını ileri sürmektedirler… Toplumlar krizleri ustaca manevralarla atlatabildikleri gibi, küreselleşmenin dayattığı koşullarda, anlaşma ve sözleşmelerle bağlı olunan durumlara dayalı olarak da, oluşan şartlar, gelişen işletişim ve ulaşım eskisi kadar çöküşe kolay izin vermiyor.
Antik Mısır, Roma imparatorluğu, Mayalar Çin'in Oin Hanedanlığı gibi dünya tarihinde kalıcı izler bırakmış uygarlıkların… Çağdaş uygarlıklar düzeyinde erişmemizin bunların rolü büyük, ne var ki hiçbiri parlak dönemlerini sürdüremeyip çöktüler, hiçbir kültür medeniyet, bu kaderden kaçamadı… Günümüze geldiğimiz de çok sayıda bilim insanı Batı uygarlığının da aynı kaderi paylaşacağını düşünüyor… Hem de çok uzak olmayan bir gelecekte ekonomik eşitsizlikler, politikacıların oluşturduğu siyasi kutuplaşmaların neden olduğu ayrışmalara dayalı toplumsal yapılar… Devamında oluşan şiddetli toplumsal çatışmalar beslenerek, polikrizlere kapı açmaktadır… İklim değişimine dayalı olarak artan doğal afetlerin de bariz bir şekilde ekolojik, ekonomik krizleri tetikleyeceği ve bunların birleşerek polikriz olarak toplumlara yansıdığı, yansıyacağı öngörülüyor… Bu gidişat çağdaş toplumlar için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor ve buna küresel polikriz deniyor… Umut ediyorum ki, insanlık bu krizleri öngörerek önlemlerle daha az zararla aşılabilir…
Dünyada çok sayıda toplum uzun süre incelendi nasıl krizlerle karşılaştılar görüldü, analiz edildi, bunlardan başlıcalar şunlar olduğu görülmüştür.
1* nüfusta azalma 2* nüfusta çöküş %50 oranında azalma 3* epidemi, yani bulaşıcı salgın hastalıkların etkisi, 4* Elit entelektüel seviyesi yüksek kişilerde güç, etki kaybı, 5* Elit tabakanın yok olması… 6* Halk ayaklanması 7* iç savaş 8* Uzun süren iç savaş 50-100 yıl süren 9* Bütünden Bölgesel Ayrılma, bölünme, parçalanma 10* Başkentin kaybı ve terk edilmesi, etkisinin azalması 11* Dışarıdan ülkenin işgal edilmesi 12* Demokratik hukuk sistemi yokken tek adamın arz edilmesi 13* Demokratik sistem yokken tek adamın, yöneticinin katledilmesi 14* Demokrasilerde seçilen yönetimin meşruiyetini seçmeyenlerin kabul etmemesi.. 15* Demokrasilerde seçilen yönetimlerin Anayasayı, kanunları dikkate almaması
Bir ülkenin polikriz seviyesi şunlarla anlaşılıyor
Polikriz seviyesi kamu borçları ve vatandaşların genel borçluluk oranlarının artması… Devleti yöneten hükümetin, hukuk kurallarını çiğnemesi, sosyal ve siyasal grupların karşılıklı güven yitirmesi, nefret ve kindarlığın belirgin hale gelmesi… Ülke dışından gelen jeopolitik ve jeoekonomik baskıların artması… Polikrize acık bir toplum göstergesi sayılabilir..
Krizler temelde iç sorunlara bağlı olarak ortaya çıksa da hiçbir ülke tam bir izolasyon içinde yaşayamaz dolayısıyla jeopolitik ekonomik ve kültürel etkilere bağlı olarak da krizlere acık hale gelinebilir… Bu tip krizler diğer ülkelerle çatışmalar, kutuplaşmalar şeklinde kendini gösterir, uyuşmazlıklar çağı adıda verdiğimiz son 200 yılda, devrim çağı da yaşıyoruz Çin, Rusya, ABD gibi ülkelerin yakın tarihindeki ayaklanmalar da buna dahildir… Aslında bütün büyük uluslar bu istikrarsızlık dalgasından nasibini almıştır… Hali hazırda yaşamakta olduğumuz uyuşmazlıklar çağı, bir öncekine göre daha pozitif bir nitelik taşıyor… 5000 yılın analizlerinden elde edilen bulgulara göre ilk kurulan devletler bu uyuşmazlıklardan daha sert şekilde etkilenirken, günümüze yaklaştıkça sosyal ve politik çöküntünün daha yumuşak geçiştirildiği görülüyor…
Karmaşa ve istikrar uzun tarih analizleri sonucu ulaşılan bulguya göre insan topluluklarının çöküşe karşı daha dirençli olmalarına yardım etmektedir… Öte yandan bu bulgu önceki çalışmalardan elde edilen bulgularla çatışmaktadır, karmaşık toplumların çöküşe daha eğimli olduğu iddia ederken, ne yazık ki son çalışmalar onun tam aksini göstermeye başlamıştır… Günümüz toplumlarının karmaşık bir yapıya sahip olmaları beklide krizlere karşı daha dayanıklı kılabilir… Günümüz toplumlarının karmaşık bir yapıya sahip olmaları beklide krizlere karşı daha dayanıklı kılabilir… Başkent ile uzaklaştıkça bölgelerdeki ayrılıkçı eğilimler artar, çoklu etnik köken toplumda gerilimlere neden olur, dikkat edilmezse toplum daha kırılgan hale gelir, krize acık hal alabilir…
Günümüz devletlerinde devletin gücü dengeli kullanılabilmesi için güçler ayrılığına ayrılmıştır. Meclis yasa yapar, yargı yasalarla yargılar, yürütme yargı ve meclis denetiminde devleti idare eder… Bu yapı karmaşıklık gibi görünse de genel olarak yönetime istikrar verir, krizden korur…
Günümüzün kutuplaşmaları genel olarak iki nedene bağlanabilir, ekonomik eşitsizliklerden ve siyasetçilerin karşılıklı birbirlerini düşmanlaştırmaktan, siyasal ve sosyal grupların karşılıklı nefret dili kullanmaktan kaynaklı polikrizler görüldüğü söylenebilir… Oysa…
Araştırmalara göre insanlar bir tartışmanın zıt kutuplarında yer alabilir ve her iki tarafta rasyonel (akılcı) olabilir insanlar bilgiyi önceki inançlarına dayanak yapacak şekilde incelerler…. Siyasal görüş farklılıklarını açıklarken insanların rasyonel olmadıklarını söylemek yerine, farklı düşündüklerini kabul ederek yaklaşmak daha doğrudur, bu da kutuplaşmayı engellemeye başlamanın ilk adımıdır…
Farklı siyasi görüşlerdeki kişilerin, rasyonel kutuplaşma kavramına göre anlaşılması zor olabilir… Karışık ve belirsiz siyasal bilgiyi kendince veya grubunun önyargılarına göre farklı yorumlayabilir… Böylece farklı yol ve farklı sonuçlara ulaşıyorlar, bu görüş siyasal düşüncelerin tamamen duygusal ve yanlış bilgiye dayandığı görüşüne karşı çıkıyor. İnsan okudukları yaşadıkları ve duygularıyla sentez yapar, kendi grubunun dışında bile düşünebilir. O zaman farklı düşünce mensuplarına karşı kullanacağımız dil düşmanlaştırıcı, nefret dili, fitneci bir dil olmamalıdır ki toplumsal kutuplaşmalar yaşanmasın.
Bazı ülkelere bakıldığında yoğun bir kutuplaşma içinde oldukları görülür, bu genelde mantıksızlığın bir ürünü olarak düşünülebilir, insanlar ayrımcı olabilirler akranlarının etkisinde kalabilirler… Gruplarının etkisinde kalabilirler bazen de doğruluğu kuşku götüren kaynaklardan bilgi alırlar, yanlış bilgilerle yanlış bir düşünsel çıkarımda bulunurlar, bunları siyasi tehcirleri yaparlar.
İçinde bulundukları siyasal grubun değer yargılarını hiçbir araştırmaya tabi tutmadan kabul etmeleri ve algı yaratmak üzere üretilmiş eksik veya yanlış bilgilendirme günümüzdeki kutuplaşmanın kaynaklarını oluşturmaktadır…
Hepimiz biliriz ki insanlar akılcı düşündükleri ortak bilgi kaynağından beslendikleri halde farklı düşüncelere sahip olabiliyorlar bu insanları duygusal irrasyonel, akıl dışı olmakla mı suçlayacağız hayır...
Birinci neden kutuplaşmalardan sosyolojik ayrılıklardan beslenen siyasilerin bu durumu kullanmak için ortaya attıkları manipülasyonlardan (hileyle yönlendirmeden) kaynaklanan bir ayrışma kutuplaşma vardır. Bunu fark edemeyen toplumlar kendi vatandaşlarını düşman ilan edebilirler çok dikkat edilmelidir.
Bize ulaşan bilgileri ön yargısız incelemeliyiz, bizim kaynaktan gelenlere doğru kabul etmek, başka kaynaktan gelenleri yanlış diye dikkate almamak sık yapılan hatalardan biridir. Oysa bilginin doğruluğu, yanlışlığı sosyolojik ise toplumdan topluma durumdan duruma değişebilmektedir… Bu değişkenleri dikkate alarak bilgilere yaklaşmak gerekmektedir…
Biz siyasi dini etnik kutuplaşmalar yerine, akılcılığa, hoş görüye, uzlaşıya, barışa dayalı bilgilerle, akılcı kutuplaşmalar inşa edebilmeliyiz… Akla dayalı kutuplaşmalar akla dayalı bilgi ile çatışırlar… Buna ise akılcı rekabet bile denilebilir…
Bunun için siyasi ve dini inançlarımızı düşüncelerimizi geçmişin bilgisi ile günün bilgisini geleceğe doğru taşırken, üzerlerine iyice düşünerek güncellemeliyiz ki, gelecek krizlere karşı önlemler alabilecek dini inanç ve siyasal düşünce, insanlar olarak ortaya koyabilmeliyiz..
Bu tabii ki Kolay değildir bunun için entelektüel seviyesi yüksek Aydınlar gerekmektedir, bu da yeterli değildir aydınları ile bağı kopmamış aydınlarını dinleyen bir toplum, insanlar da gerekir.
Siyaseti akılcı değerlendirmediğimizde akıl dışılık siyasete hakim olur, onun üzerinden toplumsal fitne bozulma çıkar. Daha iyi arayışı daha iyi bir yönetim arayışı olan siyasette sanki insanlar beyinlerini kapatmışlar başka organlarıyla düşünmeye başlamışlar gibi algılanan bir durum ortaya çıkabilir. Bugünün olaylarını 1000 yıl önceki olaylar gibi tartışırlar, 1000 Yıl öncenin olaylarını bugünkü olaylar gibi tartışırlar. Dünya savaşları zamanlarını bugünlerle kıyaslarlar, haklı çıkmak için doğruluğa, yanlışlığa bakılmaksızın, her türlü argümanı kullanırlar… İnandırmak için her türlü gücü kullanırlar daha iyi yönetim yerine toplumları vasatlığa düşürebilirler, siyasi akılcılık ve akla dayanmış siyaset, aydınların güncel bilgisine dayalı siyaset ile toplumlarda krizlerden uzak tutulabilir…
Zaman daralıyor, ekolojik bir kriz bekleniyor, zaman daralıyor göç hareketlerine ve yanlış siyasi, ekonomik kararlara dayalı sosyal krizler çıkabilir.. Akıl, bilgi, düşünce ile önlemler almak gerekir, bunun en önemlisi siyasal nefret dilinden vazgeçilerek siyaset üzerinden toplumsal bağlar koparılmamalıdır… Ekonomik eşitsizliklere dayalı %3-4 vatandaş grubunun aşırı lüks yaşamasına, %15-20 vatandaşın aşırı yoksullaşmasına dayalı ekonomik bölücülüğe karşı önlemler alınmalıdır, yoksa kendi elimizle kendi krizlerimizi yaratırız… Yaratmamak için Akademik, Aydın, Entelektüel uzman akıl kullanılabilirse, aydınlar, eğitim kurumları, akademisyenler, din adamları, siyasiler toplumlarını ortak akla dayalı ortak amaçlar da birleştirirlerse, krizlere karşı savunma, krizlerle başa çıkma yeteneği kazanabilirler… Kazandırarak çevreyle ilgili, ekonomik, sosyal ve toplamda polikrizden uzak insanlık olarak, ülke olarak durabiliriz, uzak durmak dileğiyle… Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – vatandasfikri.com 25.1.2024
Kaynak: Reyhan Oskay - Herkese Bilim Teknoloji Dergisi 406 sayı
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|