ERİTME KABIMIZ VAR MI?
(((Neyle Kültürel Uyum Saglıyoruz?)))
Toplumlar neyle ayakta dururlar kendilerine özgü kültürleriyle, her toplumun kendine göre kültürü vardır ve o topluma onlar olma özeliğini verir… Bu ilk dille başlar, isimlerle, dinle, felsefeyle devam eder, bu devam ediş aşamalarında üretilen bilgiler, düşünceler, teknikler, manevi/maddi, soyut/somut kültürel ürün üretimi en sonunda eritme kabında toplumun yazarı çizeri tarafından sürekli işlenir… Bu işleniş de ister bizim ürettiğimiz bilgi, düşünce inanış olsun, ister nereden gelirse gelsin artık o bizim teknede erimiş bizim olması gerekir, beklenir… Olmalıdır deriz ama bunu eritme kabımızın olup olmadığını, varsa gerektiği gibi kullanılıp kullanılmadığını da düşünürüm neden?
Biz, biz olarak yaşarken, istesek de istemesek de bir başka kültürle karşılaşıyoruz, bu kültürlerle bu karşılaşmalar anında kendimizi kaybedersek, kültürümüzle bağımızı koparırsak ki, bizde kısmen böyle olmuştur… Kişi olarak adımızı kaybederiz, bunun devamında toplum olarak adımızı kaybederiz, işte kültürel beka sorunu böyle ortaya çıkar… Neredeyse bu bizde böyle olmuş, milli olanlar kaybolmuş, biz başka kültür ve inançları kendi kültür ve inancımızın eritme kabında eritmeden, bize uygun hale getirmeden almaya devam etmişiz… Bu tam ilk meşruiyet dönemlerine kadar bu böyle olmuş, sonra bunun yanlış olduğu kısmen anlaşılmış ama… Bu sefer de kültürel bölünme olmuş, yani siyasal bölünmeler kolay telafi edilebilecekken kültürel bölünmüşlük ciddi sosyal sorunlara neden olabileceğini aydınlar/alimler, siyasetçiler/yöneticiler bu durumu anlayamamış, anlayanları da çatlak ses kabul edip susturmuşlar… Hala da anladıkları şüphem devam ediyor… İşte bu durumların günümüze yansıması laikçi, dinci, Osmanlıcı, Cumhuriyetçi, gelenekçi modernist, eski yönetim şekli olan padişahlığa özenen farklılıklar olarak kısmen toplumda yaşamaya devam etmektedir… Kimsede sorunu çözme taraftarı da değildir, taraf olarak kendi mahallesinden oy almayı, alkışlanmayı yeterli bulmaktadır…
Oysa bu alkışlar, yine ister vatandaş, ister dindaş, ister millet olarak biz olan, karşı tarafla aramızı açacak alkışlarsa, hemen durup düşünmemiz gerekmez mi? Allah korusun, biz bilgiyle, akılla, düşünceyle kişisel ve toplumsal hareket etmezsek Allah bizi korur mu? İşte bu nedenlerle eritme kabı çok önemlidir, örneğin isimlendirmeyle devam edelim, tanıdığınız kaç kişinin ismi Türkçe, kaç kişinin adı Arab’ca bir araştıralım mı? Ben araştırdım 10 kişide bir, bile değil, demek ki biz, biz değiliz… Tüm düşünsel, kültürel, toplumsal sorunların temelinde biz olmayan bizlerle, biz olan bizlerin çatışması var…. Yani eritme kabında kültürel uyumu gerçekleştirmeden aldığımız bilgiler, düşünceler, inanç yorumları bizde toplumsal ayrışmalara neden olmaktadır… Allah tan toplumumuz ufak tefek sorunlara rağmen aşırı bir çatışma içine girmedi… Girmeyecek de, biz aklıselim davrananlar eritme teknemizi Şehir meydanlarına koyacağız, zihnimizi kirleten her fitneyle, her fesatla, her türlü kültürsüzlükle, her türlü kin ve nefretle mücadele edeceğiz… Her grubun yobazını, fanatiğini çatışmaya neden olan sivri dillilerini, bu arada varsa aramızdakileri de, toplumsal barış teknesinde eriterek, kendi kalarak onu bize eklemeyi başaracağız… Bu ülkenin, bu toplumun, devletimizin vatandaşı olarak, kendi kültürel önceliğini yaşayarak, ortak bir hukuk ve adalete dayalı toplumsal barış inşaa ederek yaşayacağız.. Enerjimizi birbirimizle çatışmak yerine daha çok maddi değer üretmeye harcayarak, yaşamalıyız, yaşarız da, kısmen yaşıyoruz da… Bunu daha genişletmek maksadıyla, selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – 19.3.19 --- vatandasfikri.com
|