GENÇ ARKADAŞ!!
Nasıl öğrenirim ve fikir edinirim? Başarımızı engelleyen faktörler nelerdir? Öğrenme ve fikri çalışma düzeni nasıl kurmalıyım? Çalışma ve irade ilişkimi nasıl güçlendirebilim? Çevrenin ve eğitimin karaktere etkisi nedir? gibi soruların cevabını hep beraber araryacağız.
Evet, gençler/genç hissedenler, sizinle bazı meseleleri birlikte değerlendirelim isterseniz. Bu meseleler hayata dair kişilerin tecrübelerinden oluşmuştur. Bunların içinde kendi tecrübelerimin yanı sıra, okuyup öğrendiklerim, başkalarının hayatında görüp öğrendiklerimde vardır. Kısacası zihin süzgecimden geçirdiğim bu bilgilerin sizin yaşadığınız ortamlarda karşılaşacağınız sorunlara karşı önlem almanıza yardım edecektir, kanaatindeyim.
Bu konuların başlıcalar şunlardır.
Ø Öğrenme ve fikir edinme
Ø Başarımızı engelleyen faktörler
Ø Öğrenme ve fikri çalışma düzeni
Ø Çalışma ve irade ilişkisi
Ø Çevrenin ve eğitimin karaktere etkisi Öğrenme,
Öğrenme ve fikir edinme
Buna eğitim ve öğretimde diye biliriz, biz annemizin şu sıcak cıss diyerek bizi uyarmaya başlamasıyla eğitimde başlar, şunu ye, bunu yeme düşersin yavrumla devam ederek okul hayatına başlarız. Okuldaki bilgiler daha çok edebi ve fen ağırlıklıdır. Bu bilgilerde ailemizdeki bilgilerle birleşerek hayatımızın kolaylaşmasını sağlar. Bize ailede verilen ilk bilgilerin üzerine ve genetik yapımızın da verdiği özelliklerle karakterimiz oluşmaktadır. Bu karakter ömrümüz boyunca ufak tefek değişikliklerle bizimle yaşar, bu nedenle 1-5 arası çocuklara çok dikkatli davranmalıyız. Bu yaş aralığı hayata bakış acımızda diyebileceğimiz karakterin yerleşme dönemidir. Burada çocukların yapacağı bir şey yok daha çok anneye, babaya, büyük anne ve babaya görevler düşmektedir. Çocuğumuz seven birisimi olsun, kendi başına bağımsız bir şekilde karar veren birisi mi olsun, paylaşan ve bencillikten uzak duran birisi mi olsun, her şeyden korkan pısırık birimi olsun hep bu yaşta bizim bilerek veya bilmeyerek yaptıklarımız ve söylediklerimizle belirlenmektedir. Kişilik karakter bu yaşta bunlarla oluşur ki sonrası için bizim yapacağımız bir şey yoktur, yaşamışızdır, yaşatmışlardır.
Okula gelince okul aslında bir bilgi üretme fabrikası ve bu bilgileri zihinlere aktarma atölyeleri diye düşünürsek okulun önemini ve dolayısıyla eğitimin önemini daha iyi anlarız kanaatindeyim. Bu bilgilerin aktarımının yanı sıra bunları davranış haline getirmek görevi bu bilgileri öğrenen, bilen öğrencilere düşmektedir. Bu durum da bizlerin bu bilgileri, davranışlarımız haline getirmede irade sergilememiz gerekir ki bu bilmek kadar önemlidir. Evdeki bilgiler daha çok terbiyeye yönelikken, okuldaki bilgiler hem hayata hazırlama, hem de terbiyeye yöneliktir. Terbiye etmek deyimi biraz nahoş olmasına rağmen, yaşadığımız toplumda yapılmaması ve yapılması gereken davranışları kazanmak dersek daha iyi olur diye düşünüyorum. Bu kültürel aktarımda diyebileceğimiz aşamada aldığımız bilgileri hem mesleki alanlarda, hem de toplumsal alanlarda kullanabilmek için bu bilgileri davranış, yaşayış haline getirmeliyiz ki eğitimdeki amacı gerçekleştirmiş olalım. Toplum tarafından iyi kabul gören davranışların yerleşmesi güçlü bir irade ve ruhi çabayla oluşmaktadır, bize düşen bu irade ve ruh yüksekliğine eğitim esnasında edindiğimiz bilgileri de kullanarak ulaşmaktır. Böylece yaşadığımız topluma ve insanlık camiasına istediğimiz, beklenen katkıyı sunabiliriz.
Fikir edinmeye gelince, bu konu da başlı başına geniş bir konudur. Biz kısaca üzerinde duralım isterseniz. Fikrimiz olabilmesi için bilgimiz olmalıdır, bu düşünceyle başlarsak sonuca daha kısa bir sürede gideriz. Genç bakış da her şeye çabuk ulaşmak ister, çabuk elde etmenin eksik tarafı kıymet bilmemezliğe götürüyor, İnşallah bu çelişkiye düşmeyiz. Bilgisiz düşünmenin zor olduğunu biliyoruz, mümkün demeyeceğim çünkü yanlış da olsa zihin boş durmaz düşünür ama ne kadarına düşünce diyebiliriz o başka.
Düşünce, düşünme, düşmeden düşün. Fikri Adil
Bu eğitim ve irade sergileme işini şu örnekle kapalım isterseniz; Genç yaşta büyük bir holdingin genel müdürü olan kişiye nasıl olduda bu kadar hızlı yükseldin demişler. Verdiği cevap çok anlamlıdır, annem bana hep oğlum kendini idare et derdi, kendini idare edemezsen başkaları idare eder, ya kötü idare ederse hayatına yazık edersin uyarıları kendimi iyi idare etmeye neden olmuştur. Kendini idare etmek yapman gerekenleri, yapmaman gerekenleri iyi ayırt etmekten geçmektedir. Ne yapacağımızı, ne yapmayacağımızı, ne yapabileceğimizi, ne yapamayacağımız iyi değerlendirmek bizim daha insani amaçlar için çalışmamızı sağlayacaktır. Bu alanda başarılı olmak için ne yapmalıyızın cevabını arayalım hep birlikte.
Başarımızı engelleyen nedenler
İlk neden tembelliktir, ne dâhiyane bir buluş değil mi, hep bilinir ama ne yazık ki hep de es geçilir. Tembelliğin tanımını yapalım ve önce TDK sözlüğü ne diyor tembellerle ilgili ona bakalım.
Tembel: 1. İş görmeyi, çalışmayı sevmeyen, çaba göstermekten, sıkıntıdan kaçan (kimse), üşengeç:“Tembeller ve işsizler daha çok yorulurlar.” Organ tembelliği: 2. tıp Fonksiyonunu yerine getirmede yavaşlık gösteren organlara da tembel deniyor gördüğünüz gibi.
Tembelliği aşmanın zorluğunun nedeni bu hastalıklı hal insanı fazla rahatsız etmemesidir. Sinsice üzerinize tembelliğin sinmesidir. Bu sadece uyuşukluk haliyle gelmez karşımıza, bir bakmışsınız havailik maskesi takmış, birde baktık hoppalık, züppelik maskeleriyle kaşımızda ama biz onu tanıyamıyoruz. Keyif düşkünlüğü, haz düşkünlüğü, bencillik gibi çeşit çeşit maskelerle karşılaşırız uyanık değilsek bu maskeyi birde bakmışsınız biz takmışız. Bu maskeleri taktığımızda çalışmamak için hep bir bahane buluruz, bazı bahanelere bakalım, çalışarak kendini üzme bu kısacık ömürde, kendini parçalasan da olmayacak iş olmaz, ne acelemiz var yarın yaparız, yarın yine yarını beklemeyi öneriri tembeller ve tembellik, ne çalışacağım sınava bir-iki gün kala kapanırım hepsine aynı anda bakarım diyerek çalışmayı erteler, bu tembel tavuklar. Ebemin(büyük anne) bize söylediği şu sözü hiç unutmam, bizim bir iş karşısında erinmemizi görünce oğlum erinmeyin yoksa çocuğunuz olmaz, neden olmaz ebe dediğimizde ise erincinizden o işi de yapmazsınızda ondan olmaz derdi. Tembelliğin insanı nereye götürecegi belli olmaz, belli olan şudur iyi bir yere, başarıya götürmeyeceğidir.
Bu maskelerden ve tembellikten kurtulmak için amaçlar edinelim ve bu amaçlar için çalışalım. Bu amaçlara örnek vermek gerekirse: Eğitimimiz sonucu elde edeceğimiz yeteneklerle ve sevdiğimiz meslekler, hayır kurumlarında çalışmalar, çevreci kuruluşlarda çalışmalar, siyasi kuruluşlarda çalışmalar bu amaçlar içinde olabilir. Amacı olan birisinin bırakın tembellik etmeyi, yorulması bile zor olur. Amaç bizi temellikten kurtaracak en önemli dayanağımızdır. Fikri Adil
Başarının önündeki ikinci engel ise kötü arkadaştır: Bana sorarsanız arkadaşsızlık mı kötü, kötü arkadaşlar mı daha kötü benim kanaatim kötü arkadaşın kötü olduğudur. Buradan arkadaşsızlığı önerdiğimi çıkarmayın arkadaşlar, psikolojik sorunların temelinde toplumdan uzaklaşmak ve bencillik vardır. Bu nedenle arkadaşımız mutlaka olacak ama bizi başarıya götürecek çalışmalardan uzaklaştırma şöyle dursun özendireceklerle arkadaş olmalıyız. Arkadaş seçeceğiniz kimselerde arayacağınız iki-üç özellik yeterde artar bile, bunlar, çalışkanlık, dürüstlük, iyilikseverliliktir. Bunlar aynı zamanda karakteristik uyumunda ön şartları gibidir. Hele, hele tembellikle kötü arkadaş birleşirse işte o zaman yazık ettiniz demektir kendinize.
Başarılarımıza engeller arasında üçüncüsü ise çevremizdeki kötü örneklerdir. Bu tür kimseler hep dedikoduyla, kimin ayağına çelme atma düşüncesiyle, kimin gözünü boyayalım düşüncesiyle hareket ederler ve başarılı oldukları da olur. Başarılı oldukları sanısına kapılırız, çeşitli ayak oyunları ve dalkavukluklarla geldikleri yerde onlar mutlu, huzurlu olamazlar, buraya geliş nedenlerini herkesten çok kendileri bilirler. Bu örnekleri çokça görürüz, sakın bunların yöntemlerinden uzak durun, yoksa başarılı olmanın tadını yaşayamazsınız, başarılarınıza yazık edersiniz. Bunlar işini düzgün yapanlarla dalgada geçerler, dürüst tavırlar bunları rahatsız eder adeta. Bu dalavereci ve düzenci tiplerin başarısı size kötü örnek olmasın sakın. Namuslu insan kendiyle baş başa kaldığında vicdanen rahat olan, vicdanının rahatsız etmediği insandır. Başarı mutluluk getirmemişse eğer, bunu gölgeleyen nedenler var demektir. Başarılı olmak demek, iyiliğin, doğruluğun, güzelliğin yolundan hedefinize ilerlemek ve varmaktır. İnşallah bütün iyilere nasip olur. Son olarak eğitimi, bilgiyi, iradeyi, çalışmayı, iyiliği, adaleti birleştirerek insanlığın ve kendinizin hizmetine sunmak bu yolda başarısız dahi olsanız başarı sayılır. Bular birleşirse başarısızlık zor ihtimaldir de derim.
M. Akif bu dörtlüğün bizi ta o günlerden uyarıyor.
Yer çalışsın, gök çalışsın, sen sıkılmazsan otur
Bunların hakkında bilmem bir bahanen varmı? Dur
Yaratılanlar bir şeymidir, boş durmuyor yaratan bile
Bak görünüyor bin türlü gerçeklerle
Ey, bütün dünya ve öteki dünya ayaktayken, yatan!
Leşmisin, davranmıyorsun? Bari Allahtan utan.
Bütün kainat ve yaratan çalışıyor sen neden duruyorsun?
Bu uyarı uyanmamız için yapılmış çok büyük bir uyarıdır, ancak leşler duyamaz ve uyanamaz.
Canlandıralım ruhlarımızı oda canlandırsın bedenizi …
Başarılar dilerim.
Rahatsız bir vicdan, diş ağrısından daha kötüdür. Fikri Adil
Öğrenme ve fikri çalışma düzeni
Öğrenme ve fikir edinme sadece mesleki başarıyı değil, dünyayı yorumlamamızı da etkilemektedir.
İlk ve orta öğrenim de öğreneceğimiz temel bilgilerin devamında mesleki eğitime ait bilgilerin verildiği yüksek öğrenim de edineceğimiz mesleki bilgilerin yanı sıra, sosyal ve siyasal olayları daha geniş değerlendirebilmek için okulların verip, vermemesine bakmadan sosyoloji ve siyasal bilimlere ait bilgilerde alarak bu alanda fikirlerimizin oluşmasına özen göstermeliyiz. Fikir oluşması için bilgi, bilgi oluşması içinde bilgilenme çabası gerekmektedir. Burada da irade devreye girecek ve beni bilgilenmeye sevk edecektir. Yoksa amaçsız davranışlar sergilemek için çaba ve iradeye gerek olmadığı gibi, bilgilenmeye gerek yoktur, rastgele hareketler için, rastgele davranışlar içinde çalışma düzeni ve bilgi gerekmediğini hepimiz biliriz ama üzerinde durmayız. Neden, bizim hareketlerimizin de çoğunluğu amaçsızdır da ondan, sanki üzerinde durursak bunu anlayıp da öğrenmek ve çalışmak için uyanmamız gerekir, sanki çalışmak ve öğrenmek zahmeti iradesizlikle birleşerek bizi adeta adalete mahkûm etmiştir.
Çok söze gerek yoktur, beylik sözlere hiç gerek yoktur, konunu seçmek için ne öğrenmeliyim sorusunu sor, konunuzu seçtikten sonra nasıl öğrenmeliyim sorusunun cevabını kafanızda verin ve irade sergileyerek, sebat(süreklilik) ederek konularınızı öğrenin ve kendinizi hayata hazırlayın der başarılar dilerim…
Çalışma ve irade ilişkisi
Çalışmanın iradeyle ilişkisi, irade bizim yapmamız gerekenlerle yapmamamız gerekenlerin ayır edildikten sonra yapacaklarımızda karar kılıp yapmaktır.
Çalışmaya karar verebilirsiniz, irade sergileyip de çalışmaya başlamadan, başarılı olmanın mümkünü yoktur. Bunu biliyoruz değil mi? Buna rağmen çalışmamaktan yana, tembellikten yana tavır koyarsak iradesizlik yapmış olur ve başarısızlığı istemişiz demektir.
Diyelim ki irade sergiledik ve çalışmaya başladık, o zaman ikinci başarılı olma evresi devamlı ve verimli çalışma iradesi sergilememiz gerekmektedir. Verimli çalışma, az zaman ve enerji ile yüksek verim almaktır. Burada verimli çalışma yöntemlerinin yanı sıra bilgiler ve kaynakların da iyi seçimiyle elde ettiğimiz, bizi başarıya götürecek bilgiler, mesleki yetenek ve özelliklerin iyi kullanılmasıdır aslında verimli çalışma. Bütün bunların yanı sıra, beklide en önemlisi önce sağlığına dikkat edeceksin ki çalışabilesin değil mi, ruh ve vücut sağlığını bozacak alışkanlıklardan uzak durarak işe başlayabilirsin.
Verimli çalışmanın bir başka gereği de yaptığın işi severek yapmandır. Öğrenciysen severek öğrenmelisin, öğretmensen severek öğretmelisin, her ne yapacaksan çöpçülük de okçuluk da, reklamcılık da politikacılık da, topçuluk da popçuluk da severek yapacaksın yoksa sevmediğin işlerde verimli çalışarak nitelikli işler çıkaramazsınız. Çıksa da sizin işiniz değildir şartların zorlamasıyla yaptığınız iştir. Bu nedenle baştan sevdiğiniz işi seçmeye çalışın, ben bu zamana kadar kişilerin işinde planlı seçimleri değil şartların itmesiyle iş seçmekte olduklarını gördüm. O zaman dünyanın sonu değil, kendini içinde bulduğun işi sevecek nedenler yaratabilirsin. Size en sevilmeyen işlerden biri sayılan çöpçülüğü anlatayım mı; Topluma faydasını düşünebiliyor musunuz, kenti çerden çöpten, mikroptan kurtarıyorlar. Bir defa Ankara da belediye işçileri grev yaptı da bu işin ne kadar önemli olduğunu gördüm. Başka bir iş ilk bakışta sevimsiz geliyor, kâğıt toplayıcılığı ama ne kadar önemli bir iştir üzerinde düşündüğümüzde… Görelim. Her kullandığımız eşyanın bir hammaddesi var, plastik, demir, aliminyom, çelik, demir naylon her neyse bu arkadaşlar bunları çöp olmaktan kurtarıyorlar, yeniden kazandırıyorlar topluma az işmi, bence çok işten daha önemli bir iştir. İşlerin gerekliliğini bilirsek sevebiliriz de aynı zamanda.
Şimdi Aziz nesinin çocukları için yazdığı bir şiiri buraya alalım ve devamlılık göstermenin geregini büyük üstat dan dinleyelim.
ÇOCUKLARIMA
Diyelim ıslık çalacaksın ıslık
Sen ıslık çalınca
Ne ıslık çalıyor diye şaşacak herkes
Kimse çalmamalı senin gibi güzel
Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın
Senden önce kimse saymamış olmalı
Senin saydığın gibi doğru ve güzel
Hem dalgaları hem saymasını severek
De ki sinek avlıyorsun sinek
En usta sinek avcısı olmalısın
Dünya sinek avcıları örgütünde yerin başta
Örgüt yoksa seninle başlamalı
Diyelim zindana düştün bir ip al
Görmediğin yıldızları diz ipe bir bir
Sonra yıldızlardan kolyeyi
Düşlemindeki sevgilinin boynuna geçir
Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsun
Düşün düşünebildiğince üç boyutlu
Amma da düşünüyor diye şaşsın dünya
Sanki senden önce düşünen hiç olmamış
Dalga mı geçiyor düşler mi kuruyorsun
Öyle sonsuz sınırsız düşler kur ki çocuğum
Düşlerini som somut görüp şaşsınlar
Böyle dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler
Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum
Derlerse ki bu işler bir şeye yaramaz
De ki bütün işe yarayanlar
İşe yaramaz sanılanlardan çıkar >>Yazan: AZİZ NESİN
Kişiden kişiye değişmekle beraber yetenek ve anlama kabiliyetlerimizde farklılıklar olabilmektedir. Bunu da dikkate alarak olması gereken seviye, istediğimiz, gereken bilgilerle verimli çalışmayı da sağlarsak başarı basamaklarında ilerliyoruz demektir. Bu başarma gayreti bizim içimizde mevcuttur, bunun uyuması da uyanması da bizim irade sergilememize bağlıdır. Genç arkadaş sergile iradeni istediğin noktada ol, hem kendine hemde yaşadığın topluma iyilik yapmış olursun.
Çalışmadan irade sergilemeden başarılı olmuşlar varmıdır, hayatta evet sende bende görmekteyim bunları. Bunları nasıl tanırız bulundukları yerde çok hazımsızdırlar, çok öfkelidirler, çevrelerine karşı kin ve nefret duyarlar, bulundukları ortamlarda mutsuzlukların kaynaklarıdır bunlar. Böyle hazır lop başarı insanı şımartır, başarının tadını çıkaramazlar. Kısacası hile ile hurda ile gelen başarının tadı olmaz, bunu herkesten çok böyle başarıları yaşayanlar bilir. Onların içlerinde başarısızlık hissiyatı hiç eksik olmaz.
Bu nedenle temiz yürekli insan için çalışarak hak ettiği başarının mutluluğunu yaşamakla, kendinin olmayan başarının mutluluğu aynı olmayacağını tahmin edebiliyoruz sanırım.
İrade sergileyip çalışma, verimli ve devamlı çalışma, başarının ve mutluluğun temel direkleridir. Fikri Adil
Çevrenin ve eğitimin karaktere etkisi Öğrenme,
Genç arkadaşlarda genç ruhun etkisi karakteri bile zaman zaman bastırıyor, bu nedenle bugünün doğrusu ile dünün ve yarının doğrusu değişebiliyor. Değişim bilgiye ve deneyime bağlıysa sorun yok ama daha önceki davranışlarımız gençliğin uçarılığı ile mi yoksa işin gereği ile mi, şartların zorlaması ile mi bunu ancak siz üzerinde zahmet edip de durursanız öğrenirsiniz. Bu öğrenişler pişmanlığa değil, yanlış kararlardan ve anlayışlardan dönmenin önünü açtığı için sevinmelisiniz bile.
Öğrenmenin gelişmeye ve değişmeye etkisi kaçınılmazdır, bir bilgiyle bir değerlendirme, iki bilgiyle iki değerlendirme, üç… dört ……….50<100<1000 ona göre hem düşüncelerimiz hem de yeteneklerimiz değişecektir. Her şeye rağmen karakter değişmez diyenlerden değilim, nasıl en zor en kötü alışkanlıklar terk edilebiliyorsa, karakteristik kaynaklı davranışlarda değişebilir diyenlerdenim. Yoksa bu insanların eğitim çabası sadece meslek edinmekten ibaretse yandık o zaman çünkü ya psikopatlar doktor, hâkim, savcı, polis olursa yandık o zaman demektir.
Farkındayız değiliz eğitim, bilgileme bizi değiştirir, bu nedenle doğada, doğal kalmakla eğitim arasında ciddi farkları gören insanoğlu bunu bu kadar çok önemsemiştir. Ama bu önemli bulduğumuz eğitim işini ne kadar önemseyerek yapıyoruz, o tartışılır. Belki de bu önemli bizi değiştirecek, bizi hayata karşı hazırlayacak eğitimin bizi değiştirmesini ondan kaçarak yapıyoruz. Bizi yetenekli kılmayan, bizim üzerimizde kötü davranışları yok etmeyen eğitim biraz görevini yapmamış olur ki insanlık için kötü bir durumdur. Anlayacağımız şeyleri anlamamaya, öğrenip hayata katkılar sunacağımız yetenekleri öğrenmeme boyutuna vardırırsak kendimize ve dolaylı olarak içinde yaşadığımız toplu yazık etmiş oluruz. Eğitimin bizi değiştirmesine izin verelim, ama hangi konularda, hangi mesleklerde, ne gibi yetenekler edineceğiz biz seçelim ki eğitim ve bize verdiği bilgiler işkence gibi gelmesin.
Yaşam ilkelerimiz ne olmalıdır?
Şimdi siz genç arkadaşlarımla toplumsal ve mesleki alanlarda karşılaşacağınız sorunları aşmaya yardımcı olacak bilgiler, ilkeler paylaşacağım sizinle, lütfen üzerinde durarak, düşünerek okuyalımki bunlar kalıcı olsun bizde.
1. Çalışmak için müsait zaman beklersen hep bekler kalırsın beklemeden çalışmaya başla.
2. Çalışmak için yer arama bulunduğun her yer çalışman için müsait yerdir.
3. Bugün yapman gereken işi ertesi güne bırakma, bugünün engelinden daha büyük bir engel yarın çıkmayacağını kimse garanti edemez
4. Çalışmaların bir konu, bir iş üzerine olsun dağılmayalım ki işi zamanında gerektiği gibi yapalım. Dikkatinde enerjinde dağılmasın. Gazali ye bu büyük eseri nasıl yazdın diye sormuşlar oda bir zamanda bir konu ve bölüm üzerinde durarak demiştir. Yazdığı eser; İlimlerin yeniden canlandırılması
5. Başladığın işi, dersi, konuyu, bölümü bitirmeden başkasına geçme ki konun işin dersin bölünmesin; Yarım kalan iş başlanmamış iştir. Çükü başlamaktaki maksat başarmaktır, bitirmektir.
6. Bugünün işini bitirdiğinde ertesi gün ne iş, ne konu, ne bölüm yapacağını hemen planla ki kendini de bağlamış olasın.
7. Bir iş olsun ders olsun başlamadan önce o çalışma esnasında sana gerekecek olanları hazırla ki çalışman bölünmesin, dikkatin dağılmasın yaptığın işi gereği gibi yapabilesin.
8. Çalışmaya başlarken sadece gövdenle değil, ruhunla da başla ki yaptığın işin içine girebilesin.
9. Bir işe, çalışmaya başlamadan önce o işi nasıl daha kısa, daha kolay ve verimli yapabilirim diye düşünceler üret ki, hem enerjiden hem de zamandan kazanabilesin.
10. Üzerinde durduğun konuyla ilgili kendini yeterli görmediğin zaman başka konuya geçerek ilerleme, diyelim ki anlayamadın anlayanlarda yardım al, yardımcı buluncaya kadar başka konularla ilgilen ama yardımcı bulduğunda hemen konuna dön.
11. Çalıştığın konu, ders bölümlerde karşılaşacağın güçlükler yüzünden geri adım atma, güçlük çıkaran sorunu, küçük parçalara ayırarak üstesinden gelmeye çalış, başarılı olacağını göreceksin. Başarı çalışmada ısrar edenlerindir, sende biliyorsun.
12. Başarılı olmamızı sağlayan önemli özelliklerimizden biriside çalışmada devamlılık göstermemizdir. Buna sebat etmek de derler. Kayaları delen damlalar anlatılır neden deler ki damla kayayı? Bunu sağlamak için her gün aynı saatlerde çalışmaya zaman ayır. Hasta veya yorgun değilsen tatilleri de azda olsa çalışmayla geçirirsen konuya yabancılaşmasın, çalışma alışkanlığını kaybetmezsin.
13. Diyelim ki bir iş yapıyorsunuz yoruldunuz, ya işi değiştirin, yada yavaşlatın ama asla boşluğun avareliğin uyuşukluğunun üzerinize çökmesin izin vermeyin. İşlemeyen demirin pas tutuğu gibi sizde paslanır cıvıltınız kaçar.
14. Düşünmenin çalışma sayılmadığı yanılgısına kapılıyoruz çoğunlukla, düşünmek çalışmaya başlamadan önce ne yapmalıyım, nasıl yapmalıyım, ne kadar yapmam gerekir, hangi bilgi gereklidir, hangi bilgi önceliklidir, bilgi kaynaklarım ne olmalıdır, bu konuda daha öncekiler ne miras bırakmıştır. Bunların hepsi önce sormak, sonra cevap bulmakla mümkündür. Sormak da cevap bulmakta düşünce ürünleridir. İşe düşünerek başlarsak doğru başlamış oluruz. Ayrıca düşünmek bizi sonradan pişman olacağımız işleri yapmaktan da korur. Pişman olacağımız işi yapmamanın yolu düşünmektir.
15. Verimli çalışmayı işe ayırdığın zaman ölçme, işin yapılış yönteminde ve aldığın verimle ölç, nasıl yani, ders çalışıyorsan aldığın bilgidir, cıvata sıkıyorsan sıktığın cıvata sayısıdır, pantolon dikiyorsan diktiğin pantolondur, her ne iş yapıyorsan en az enerjiyle, en az zamanla en çok bilgi edinmek, yapmak, üretmektir, verimli çalışmaktır.
16. Fikri çalışmalarda ise, aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir surette, günde üç dört saat bile yeter. Bütün büyük filozoflar günde iki üç saat yazmaya zaman ayırarak yazmışlardır, İbni Sina ünlü eseri Kitab-üş şifasını 2-2.5 saat çalışarak yazmıştır, İngiliz filozof Spencer iki saat, Fransız edebiyatçı Emile Zola her yıl 1200 sayfa eser yazmıştır, sadece günde üç saat çalışarak.
17. Sebat etmek, sabretmek, günümüz gençlerine ve insanlarına uzak bir insani niteliklerimizdir. Tasarruf etmekte, çalışmalardan sonuç almakta devamlılık gerektirmektedir sebat ve sabır bize devamlılığın anahtarlarıdır. Bir işe, derse başladığında sabırsızlanma, gerektirdiği kadar zaman ayırırsan zaten telaşa gerek yoktur, işini iyi yap, dersini sindirerek öğren, sirk gösterilerini televizyonlarda izliyoruz bu hareket nasıl yapılır diye şaşıyoruz, yıllarca o hareket üzerine çalışıyor da öyle yapabiliyor hareketleri. Mermeri bile delen, damlanın gücü devamlılığındandır.
18. Bir iş için gerekli olsun, ders için gerekli olsun bilgi edinirken bazılarını ihmal edip, küçümseme, küçük ihmallerde büyük zararlar doğduğunu unutmayalım
19. Gece yatağına uzandığın zaman küçük bir mahkeme kur kafanda, şu arkadaşa haksızlık yaptım mı, bu işi daha iyi nasıl yapabilirim, yarın ne iş yapacağım neler lazım, bunları kendimize sormamız gerekir.
20. Her gün iyi yazılmış bir edebi eserden beş- on sayfa sesli okuyalım, bu sayede hitabet yeteneğimiz de gelişir, eserdeki bilgileri de öğrenmiş oluruz. Hatta bazı edebi veya felsefi yazıları ezberleyelim, hafızamız güçlenir, konuşacak konumuz olur.
21. Çalıştığın bir dersin, bölümlerini bitirdikçe, kitabın bölümünü hafızandan tekrarla, gerekirse not et, bir bölümü en iyi anlamanın yolu onun üzerinde durmak ve gerekirse yazmaktır. Bu öğrendiğin bilileri arkadaşlarınla tartış, orası öylemi burası böylemi diye, zihnimizdeki bilğileri böylece işlemeyi öğrenmiş oluruz. Tartışmanın bize katacağı şey ise düşüncemizi ifade etme savunma yeteneği kazandıracaktır. Tartışmanın başka güzel yanı ise, kaşımızdakinin düşüncelerini öğrenme ve yararlanma fırsatı vermesidir. Bunları yaparken sözlerin kısa, anlamlı, açık, sade karşındakilerin anlayacağı şekilde olsun.
22. Fikri çalışmanın ve bilgilenmelerin herkesin saatine göre algılaması veya düşünsel faaliyetlerde bulunması farklıdır. Sen bu anlarını iyi tespit et ona göre çalış, örneğin ben sabahları erken saatleri tercih ediyorum, benim için verimli oluyor.
23. Kitap okuyorsun, film izliyorsun, internet de bir paylaşıma bakıyorsun burada sana göre orijinal bir düşünce varsa geliyorsa hemen not et, kopyala ve kaydet bu orijinal düşünceyi unutmamış olursun. Kullanmak istediğinde elinin altında olur.
24. Bir eser yazma niyetindeyiz örneğin, bu konuda önceden yazılanları okuyalım, hem tekrara düşmemiş oluruz hem de zamanımızı heba etmemiş oluruz, ayrıca en önemlisi de o konuyla ilgili bilgi sahibi olmuş oluruz. Gök kubbe altında yeni şeylerin sayısı azdır, en yeni eskiye yeni elbise giydirilmiş halidir. Biz de yeni elbiseyi iyi seçmeli ve iyi elbise giydirmeliyiz.
25. Konuşma konusu önemli biliyoruz, o zaman ana dilimizi iyi konuşmalı, iyi yazmayı öğrenmeliyiz. İnsan kendi ana dili üzerine düşünsel kurgular yapar, ana dili üzerine muhakeme yaparak yeni düşünceler ortaya koyar. Dil en güzel iletişim aracıdır, yani çevrenle seni bağlayan, seni çevrene anlatan, çevreyi senin anlamana yardımcı olan bir araçtır bu aracı iyi kullanmalıyız. Bu nedenle dil bilgisini bize dilimizle gelen mesajları verecek şekilde öğrenmeliyiz. Kişi diliyle, laf ola kestire başı, laf ola kestire savaşı, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır, bunlar dilin, sözün gücüne vurgu yapan atasözleridir. Kişinin kıymeti dilinin ve kaleminin altında gizlidir, onu kıymeti söz ve yazı ortaya çıkarır.
26. Dedikodu, kıskançlık, laf götürüp getirme (kovculuk) Arkadan konuşma hem kişiyi, küçük düşürür, hem kişisel hemde toplumsal ilişlileri bozar, yalan kadar fitneye, fesada neden olur ve ilişkileri bozar, derdimiz bozmak değil yapmaktır.
27. Yalan 26 da bahsettiklerimizle eş değer olup, onların üstünde bir kötülük kaynağıdır, eninde sonunda kişiyi zor durumda bırakır, yalanın çıkınca kaybeden, küçülen oluruz, “yalancının mumu yatsıya kadar yanar” atasözümüz bunu işaret etmektedir. Sabah konuştuğun yalan yatsı namazına kadar anlaşılır der.
28. Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma, işlerin küçüğü olmaz yaptığı işi küçük görme, karşındakini köşeye sıkıştıracak ve saldırganlaştıracak davranışlardan kaçın, san insanların saygısı olsun, sevilesi biri ol.
29. Bir kimseye söz vermeden önce iyi düşün, verdiğin sözü yerine getir, getiremediğin zaman getirememe gerekçen kabul edilebilir olsun. Sözden dönmek yalancılığın kariyer yapmış halidir.
30. Daima olduğun gibi görün rol yapma, olduğundan fazla görünmeye de, az görünmeye de çalışma, fazla görünürsün, kişilerin beklentisi artar, az görünürsün, kişiler seni ciddiye almazlar.
31. Kimseye karşı kin, nefret içinde olma, adaletten uzaklaşırsın, adaletten uzaklaşanlar, kralda olsa, padişah da olsa, Başkanda olsa kötü anılırlar, görevleri biter ama onlara okunan lanet bitmez.
32. Kıskançlıktan özellikle bahsedelim, yukarıda arada bahsettik ama kıskançlık imrenmeyi aştın mı insanın belasıdır. İmrenme ilerlemeye, gelişmeye neden olurken, kıskançlık mutluluğun düşmanıdır, mutsuzluk da sağlıksızlığın başlangıcıdır. Bu duygumuzu kontrol edelim ne kendimize nede çevremize zarar versin.
33. Dost kazanmanın şartlarını düşünüyorum da, cimri olmayacağız, yalan konuşmayacağız, kıskançlık içinde olmayacağız, dürüst davranışlar sergileyeceğiz, gerektiğinde dostlarımız için fedakârlık yapacağız ki dost bulabilelim, dost olabilelim, dost kalabilelim. Dost olki, dost bul, kötü gününde dostunun yanında olki, sende kötü gününde dostsuz kalma. Dostlarına vefalı, kadir kıymet bilir, düşmanlarına hoşgörülü, affedici ol.
34. Gençlik, geleceğin temelinin atıldığı günlerdir. İyi dostluklar kazanılır, iyi eğitim alınır, iyi meslek seçilirse, genlikte atığın temel üzerine iyi bir gelecek kurabilirsin. İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma, Allah doğruların ve iyilerin yardımcısıdır.
35. Gençlik daha çok dikkat edilmesi gereken bir zaman dilimidir, yeni, yeni hormonal dengeler ortaya çıkmakta(ergenlik) buda ruhsal sıkıntıları körüklemektedir. Bunları aşmanın yolu ilgi alanını çeşitlendirmektir. Şiir olur, hikâye olur, roman olur, deneme, makale olur, sevdiğin spor olur, yapmak istediğin bir hobi olur, çok kişiler hobi olarak başladıkları uğraşlarını işe çevirmişlerdir. Bu ilgi genişliği ruhsal genişliği getirecek ve gençliğin verdiği uçarılığın tuzagına düşülmeden bu dönem atlatılmış olacaktır.
36. Ahlak güzelliği güzelliklerin en güzelidir, Çirkini bile güzel yapar, Ahlak denilince bazıları zorlanacağını düşünür. Aslında dürüstlüğün genel adıdır. Seni kısa ve uzun vadede güçlü kılacak bir özelliktir ahlaklı olmak. Herkesçe beğenilen güzellik ahlak güzelliğidir, bizi her yaşta güzel gösteren bir güzelliktir.
37. Büyüklere saygıda kusur etme, onları dinle onlar tecrübe etmişler, sen biliyor da olsan bilenle yaşayan aynı değildir, o zarar görmüştür, senin görmeni istemez, başarılı olmuştur başarı olmanı ister buna göre tecrübelerden yararlan, her şeyi tecrübe etmeye kalkarsan ömrün yetmez, bilgi, tecrübe, çalışma, disiplin, devamlılık harmanı insanı başarıya götürür. Bunu büyükler iyi bilirler. Bunun bir de dersi vardır, küçükleri sevmektir, küçükleri seversen onlarda büyüdükleri vakit seni sayarlar.
38. Kadınlara gelince onlara karşı saygılı davran, sevgili ol, onlar insanlığın analarıdır, onların estetik duyguları bize göre daha gelişmiştir, fiziksel olarak da erkek den daha güzel duruyorlar, güzellikler sevgiyi hak eder vermeyenler mahcup olur. Gülmek ve sevmek en etkili yoldur, kadınların gönlünü kazanmak için.
39. Ana baba, kardeşler arasındaki sevgi ve saygıyı yok edecek, aile ve akrabaları üzecek davranışlardan kaçınmamız gerekir. Ailelerimiz bizim hayat denizindeki sığınaklarımızdır, sığınakları güvensiz hale getirmek bizim için en büyük kayıptır. Aile fertleri arasındaki sevgiyi, saygıyı, güveni azaltacak davranışlardan özellikle kaçınmalıyız. Bunlar kaybolursa aile desteği kaybolur ki bence en istenmeyen durumdur. Aile insanlığın keşfettiği en iyi sığınaktır. Bütün olağanüstü durumlarda bize sığınaktır. Bu bilinçle hareket hayat yolunda bize güç verecektir.
40. Boşuna inat edenler vardır, haklılıklarına haksızlıklarına bakmazlar, savundukları düşüncenin doğruluğuna bakmazlar, sağlıklı değerlendirmelerde bulunabilmemiz için inat etmeyeceğiz. Kendi düşüncemizi karşılaştığımız duruma göre yeniden gözden geçireceğiz, yeni karşılaştığımız bileğilerle düşüncemizi zenginleştireceğiz, bu yeni bilgilere açık olma durumu bizim inadımıza bir düşünceye saplanıp kalmamızı engelleyecektir. Bu durumda bizim yaşadığımız toplumun gelişmesine sorunlarını daha kolay çözmesine neden olacaktır. Düşüncemizin dışında da doğruların olabileceğini, bizim şu anki düşüncelerimizin mevcut bilgi ve tecrübelerle edinilmiş, çoguda sorgulanmadan kabul edilmiş düşüncelerdir. İçinde yaşadığımız çevre, önermiş bizde doğru bulmuşuzdur. Bunun dışında kalan toplumlarda kendilerine bizim ortaya koyduğumuz gelenek, görenek, kültür gibi olgular ortay koymuşlar doğru kabul etmişlerdir. Bu nedenle karşılaştığımız inanç ve düşünceleri küçük görmeden değerlendirelim ve bunlardan kendi kültürümüze uyanları kültümüze destek yapalım ki toplumsal düzenimiz, gelişerek daim olsun.
Kendi inanç ve düşüncemize saygı bekliyorsak, başkalarının inanç ve düşüncesine de saygı duymalıyız. Fikri adil
41. Kendi kusurlarımız görebilmemiz için özeleştiri denen bir olguyu hayatımızın merkezine koymalıyız. Nasıl başkalarını eleştiriyorsak kendimizi de öyle eleştirmeliyiz. Bir arkadaşımızla bir meselemiz oldu, o an biz onun hasız oda bizim hasız olduğumuzu düşünüyoruz. İki tarafta kendini haklı görüyor, ama birisi biraz daha haklı olabilir. Onun içindir ki özeleştiri elimizin altında hazır tutmamız gereken bir durumdur, davranıştır. Hem sadece başkalarıyla ilişkilerimizde değil kendi kusurlarımızı da düzeltebilmek için özeleştiriye ihtiyacımız vardır.
42. Başarıyı yakaladık, o zaman sağa sola havamı atacağız, insanları bilinçli bir şekilde başarısızlara tepeden mi bakacağız, işte böylelikle sevimsiz insan olunuyor. Başarıların en büyük düşmanı mağrurluktur, e tabiî ki küçük gördüğün her insanda sana düşmanlık besleyecektir. Aman dikkat kendini beğenmişlik, bencillik, hem dinen hemde bizim kültürümüzce ayıp, günah sayılmıştır. Davranış bilimcilerde insan ilişkilerini en erozyona uğratan davranış olarak bencillik içinde olmayı ve empati (diğerlerini düşünememe, diğer gamlılık) dan uzaklaşan davranış içinde olmayı göstermişlerdir. Aman mütevaziliği bırakmayalım…
43. Cesaretli olmalıyız bazı zamanlarda, yeni kararlar alırken, bir tehdit bir sorunla karşılaşırken, ama öte yandan cesaret önlem almamıza engel olmamalıdır. Önlem alınmadan yapılan işler, değerlendirmeden alınan kararlar, cesaretli olduğumuzu değil düşünmeden aldığımız kararlar olarak hayatta hep bizi üzecektir. Cesaretli olalım derken cahilane cesaret gösterisi yapmayalım derim…
44. Kendine yapılmasını istemediğin hareketleri sende başkasına yapma, kendi İnancına saygı beklersen başkasının inancına da saygı duymalısın. Düşünce ve davranış da aynıdır, sevmediğin davranışları başkaları da muhtemelen sevmiyordur. O zaman yapmayalım ki sevimsiz davranışlarımızla, sevimsizliğe neden olmayalım.
45. İyiliğe karşı iyilikle karşılık vermek görevimizdir, iyiliğe karşı kötülükle cevap vermek adaletsizlik, ahlaksızlıktır, toplumsal güven cinayetidir. Kötülüğe karşı iyilikle cevap verebilmek, insanlığın en olgunluğa erişmiş halidir.
Ve dostlarından birinin, sana bir kötülük yapması durumunda ona şöyle de: " Bana yapmış olduğun davranışı sana bağışlıyorum; ama kendine yaptığın davranışı ben nasıl bağışlarım? Friedrich Nietzsche
46. Düşenin elinden tut, olaki yarın sen düştüğünde seninde elin boş kalmasın. Tutarsan düşeni, düştüğünde tutarlar seni.
47. Sözlerin genel ölçülerin üzerinde nazik olasın, tavırların genel ölçülerin üzerinde zarif olsun, insanın kabası hayvanların seviyesindedir. Bir düşünüre sormuşlar cahil kim diye cevap; en kaba, en cahildir olmuş. Biz nezaketi, nazikliği ve cahillikten kurtulmayı seçeceğiz tabiî ki..
48. Başkalarından gördüğümüz kötülük bizi iyilik yapmaktan vazgeçirmesin, başkasının yaptığı kötülük yüzünden başka birine iyilik yapmaktan vazgeçmek toplumda dikilecek iyilik fidanlarından vazgeçmektir. Bir fındık fidanını düşünelim, diktik ağaç oldu binlerce fındık verdi iyilik fidanları da böyledir. Siz bir yaparsınız, belki görür beklide görmezsiniz başkaları yararlanır ama her iyiliğin ben kartopu etkisiyle büyüdüğünü düşünür yaparım. İyilikle kötülük ayrı bahçelerin ürünüdür, bizim bahçemize kötülük fidanlarını yanaştırmayalım.
49. Daha önceleri de bahsettik iyi anlaşılması acısından üzerinde tekrar duralım, kibirli olmak, kibirli insan bulaşıcı bir hastalığa yakalanmış, mikrop taşıyormuş gibi herkes onun yanından kaçar. Kibir sevimsiz bir şeydir, alçak gönüllü ol, hiçbir şey kaybetmez ama çok şey kazanırsın
50. Biz insanların yaptığı hep kendimizden yukarıdakilere bakarız, onların yaptığını yapmaya, onlar gibi yaşama yarışına gireriz. Buda hep bizi mutsuz eder. Biraz aşağıya biraz yukarıya bakalım ki iki tarafı da görerek ona göre davranalım.
51. Çalış, fakat hırsla başkalarını rahatsız etme, tek amacın para kazanmak olmasın, tek amacın başarmak olmasın başarı için insanlıktan çıkma, hizmet et, üret, icat et, ortaya bir ürün koy bunlar önceliğin olsun para arkanızdan gelsin, parayı, makineyi ve eşyayı insandan öne hiçbir vakit koyma. Yoksa ne kazanırsan kazan, başarısız olursun.
52. Hayatında yaptığın işte yön ve yöntemler, hakkında şüpheye düştüğünde, güvendiğin, düşüncesini alacağın ve düşüncelerinde isabetli tercihler yaptığına inandığın kişileri tespit etmelisin. Kararsızlığa düştüğünde, kendi kararının isabetinden şüpheye düştüğünde, böyle insanların kapısını çalabilmelisin. Böyle biri çevremizde olduğunda kendimizi daha güvende hissederiz, böylece yanlış kararlardan kendimizi korumuş oluruz. Bir faydalı düşünce sizin hayatınızı değiştirebilir bunun örneklerini hayatımızda dikkatli bakarsak görebiliriz.
53. Mutluluğa değinerek bu yazıya son verelim isterseniz, mutluluk maddiyette arayanlar acısından bulunması zor bir duygu durumudur. Oysaki Fransız düşünür Alein’e göre mutluluğun 9/10 sağlıklı olmaktır, diğer onda birini gerçekleştirmek için yine sağlıklı olunması gereğini belirtiyor. Bizim ülkemizin düşünürlerinden Doğan Cüceloğlu ise mutluluğun içimizde olduğunu, bunu dışarıda aramamamız gerektiğini anlatıyor ve devam ediyor. Ayten benimle yatsa, şu model arabam olsa, Uludağda kayak yapsam mutlu olurum diye düşünenlerin bunları zaman bulup yaptıklarında mutlu olmadıkları görüyorlar, istediği insanla birlikte olunuyor, istediği model arabası oluyor, istediği yerde tatil yapıyor ama mutlu olamıyorsa bunun nedeni mutlu olmama isteğidir. Mutlu olmak için doğal, sade, mütevazı bir yaşam ölçüsü yeterlidir. Aç kalmayacak kadar yiyecek, güvenli bir barınak, sevdiğiniz insanlardan oluşan aile fertlerinden oluşmuş aile düzeni, toplumsal sorunları aşabilmek için asgari kurallara uyan bir toplum. Çok şey değil, biz mutlu olmasını bilirsek asgari ölçüler bile yeter.
Evet genç arkadaşlarım sizinle kendi tecrübelerimden, okuduklarımdan oluşan bilgilerimi paylaştım, bilgilerden yararlanma işi size aittir, ihtiyaç duyar yararlanırsınız, ihtiyaç duymaz yararlanmazsınız, ama, bilgiye, düşünceye, ihtiyaç duymuyorsak insan olma özelliğimizi nasıl koruyacağız. Diğer canlılarla kendimizi kıyasladığımızda bizim gücümüz, aklımızdan, bilgimizden, düşünebilme yeteneğimizden gelmektedir. Yani nasıl yapmalıyız, bunu böyle yapmışlar nasıl yaparda geliştirebiliriz, hangisi daha faydalıdır bizim için, sorularını başka sorularla destekleyerek ve cevaplar bularak sağlığımıza, mutluluğumuza hizmet edecek bilinç düzeyine çıkarmalıyız kendimizi, sağlıkla mutlulukla, başarıyla yaşamanız dileğiyle…
Yararlanılan Kaynak:
1- Gençlerle baş başa - Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil
2- M.Akif Ersoy- Safahat
3- Zaman gazetesi yazarlarından - Melih Arat, Makalelerin yararlanılmıştır.
4- Cumhuriyet gazetesi yazarlarından-Prof. dr. Erdal Atabek makalelerinde yararlanılmıştır.
|