SİYASETE DUYGULARLA BAKMAK
(Hayata dair birçok işlerde akıl ve bilgi çalışır, duygular övünür. Fikri Adil)
Siyasete duygularla bakmak, biraz akılcı tarafımızı ihmal etmektir, bu şu demektir, karşılaştığımız sorunları iyi teşhis edemeyeceğiz, kendi duygusal bakış acımızla, sorunun gerçekliklerinden uzak yaklaşımlarla, karşılamaya ve çözmeye çalışmaktır ki başarısızlık oranı çok yüksektir.
Duygular çok yanlıdır, yanlışları hataları görmemizi engeller, yanlışları hataları göremeyen kişiler ve toplumlar sorunlarını da çözemezler, ya da çok büyük zararlardan sonra çözerler. Duygular bizi motife eder, duygular biz de ortak amaçlar yaratır, duygular karşılıklı kişisel ve toplumsal bağlar oluşturarak karşılıklı aidiyet duygusu oluşturur, amenna… Ama sorunlarımıza, sadece duygularla, sadece ideolojilerle, sadece inançla çözüm bulamayız, bunun için duygu akıl, akıl duygu sentezini yaparak siyasal sosyolojik, ekonomik sorunlara ayrı ayrı yöntemlerle yaklaşmamız gerekir. Bunun içinde ne gerekir?
Eğitim, evet, eğitim demek öğrenmek bilmek ve bunları hayatın çeşitli alanların da uygulayabilir hale gelmek demektir, bunu hangi mesleğe uygularsak uygulayalım böyle… Kendini iyi doktor hissedene mi, tedaviye gideriz, iyi bir doktorluk eğitimi almış olana mı? Ben şahsen tıp eğitimi almış birini tercih ederim… Aynı şeyi siyasette, aynı şeyi ekonomide, aynı şeyi hayatın diğer her alanın da düşünmek zorundayız… Ekmek Fırının da ekmek yapan utanın da bir çıraklık eğitimi oluyorsa ki… Hele, hele siyaset gibi, kamu yönetimi, kamu kaynaklarının nerelere harcanacağının belirlenmesi gibi, toplumu direk ilgilendirecek, karaları verilen işler de kesin ve kesin seçimlerimizi olsun, sorunlara yaklaşımımız da olsun duyguları geri plana alarak, akılla, bilgiyle seçimler yapmalıyız… Yoksa adam dindar biridir, Mabet yapma hevesi, duygusu vardır, bunlar ağır basar sürekli mabet yapar, oysaki akıl, toplumsal ihtiyaçları belirler, fabrika gerekiyorsa fabrika, okul gerekiyorsa okul, mabet gerekiyorsa mabet yapılması kararı alır… Akıl neye ihtiyaç var, benim gücüm neler yapmaya yeter, diye sorar…
Aynı şey diplomatik ilişkilere yansır, komşumuzun biriyle 2 asır önceki sorunu gündeme alarak komşuluk ilişkisini bozarsak... Ben buna Ermenistan, Türkiye ilişkisi üzerinden örnek verebilirim... Başka bir örnek de nerdeyse 14 asır önce yaşanmış Kerbela vakkası nedeniyle bugün mezhepsel çatışmaların yaşanmasını da gösterebilirim… Buna duygusal körlük diyelim mi?
Duygusal körlükle ne siyasete ne ekonomiye, ne sosyolojiye nede biyolojiye bakılır, bunlar duygularla hareket etmez, siyaset ekonomik, sosyolojik gerçekleri değerlendirerek kararlar alma sanatıdır… Siz tutarda ben böyle istiyorum derseniz toplumunuzu istemeyerek zarara uğratırsınız… Vatandaşlarınızın sosyal yapısını bilerek, kararlar alırsanız toplumda birçok sorunu, daha sorun olmadan engellemiş olursunuz… Ekonomide kar/zarar, maliyet/fayda, arz/talep gibi dengeler vardır, buna dikkat etmezseniz, şirketseniz iflas edersiniz, ülkeyseniz krize girersiniz… Bu böyle, buralarda akıl ve bilgi işler, duygular övünür…
Siyasal alan aslında aynı bilimsel alan gibidir, ekonomi bilimi gerektirir, hukuk bilimi gerektirir, psikoloji bilimi gerektirir, sosyoloji bilimi gerektirir… Hangi alanda görev yapacak hangi alanda kararlar alınacaksa o alanla ilgili bilgiler gerekir…Daha gerilere gitmeyelim, 1945- 2015 arası G. Kore’ye ve Almanya’ya bakalım.. Bu ülkeler ne yaşamışlar, nasıl yapmışlar, şimdi neredeler? Bunu üretim paylaşım ilişkileriyle, bunu teknik teknolojik sevileriyle bizimle kıyaslayın bakalım neredeyiz? Duyguların şişirmesiyle işte bunları es geçeriz, bu es geçişler de biz de toplumsal sorunlara neden olur…
Duygulara gem vurmazsak, bunlar aynı içgüdüler gibi, içgüdüler yaşam için gereklidir, ama kontrol edilmezse, sorunlara neden olurlar… İşte bu nedenle, duygular da siyasal alanda kontrol edilmelidir ki sorunlarımıza, akılla, bilgiyle, mantıkla ve birazcık da duyguyla yaklaşarak çözebilelim… Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – Mart 16 – www.vatandasfikri.com
|