BİLGİSİZLİGİN KAYNAGI
Hayat bilgi üzerine kurulmuştur dersek abartmış sayılmayız, yaratıcı doğayı yaratmış, bundan yararlanma işini bizim bilgi akıl düşünce üzerine çalışmamıza bırakmış, biz bize düşen sorumluluğumuzu yerine getiriyormuyuz? Bence yok, ya sizce…
Nefes alacağız, besleneceğiz, eş seçeceğiz, ülkeyi yönetecek siyasetçi seçeceğiz, iman edeceğiz bilgi gerekiyor, tohum ekeceğiz, iş seçeceğiz, hesap kitap yapacağız, bilgi gerekiyor, kitap seçeceğiz hepsi için az yâda çok bilgi gerekiyor... Ayrıca bilim yapmak için de akademik bilgi gerekiyor biz bunları edinmezsek, ne olur? Almadığımız her bilgi, bilgisizliğe, bilgisizlik de yanlış kararlara neden olur, yanlış kararlar da mutsuzluğa, başarısızlığa neden olur, bilgisizliğimizle hayatımızı zorlaştırır… Dünyevi bilgiler bu dünyamızı, Uhrevi bilgiler de, ahiretimizi imar eder, biz ikisinden de sorumlu olduğumuzu, hatta öbür dünyanın kazanılması için bu dünyayı iyi imar etmemiz gerektiğini düşünerek bilgi, bilgisi üzerine düşünmeye devam edelim...
Önce bilginin kaynağı üzerine duralım mı? Bilginin kaynağı nedir, bir kaynak bizim duyu organlarımızla, yaptığımız deney, gözlem üzere araştırmalarla edindiğimiz bilgilerdir… Daha sonra mikroskop, teleskop gibi bir sürü cihaz kullanarak bu yaşamın gizlerini daha derinlemesine bilimsel yöntemler, dünyevi bilgilerle çözmeye dayalı çalışanlarımız olmalı… Sonra bilginin vahiy yoluyla geldiğini(uhrevi) düşünenlerimiz olmalı, yani bir, vahiy kaynağıyla gelen bilgiler, iki, akıl yoluyla ulaşılan bilgiler… Hangisi önemli dersek, ikisi de önemli derim ama bunların işlevleri ayrı… Dünyevi bilgiler dünyayı imar etmemize, insanlara canlılara faydalı olmamıza neden olur, Uhrevi bilgi ise bunları yaparken hak ve adalet içinde yapmamıza neden olur… İşte bu nedenle bu iki bilgi de edinilmesi gereken, ayrı, ayrı yaklaşılması gereken bilgidir… Tam bu noktada şu sorunun cevabını bulmaya çalışalım... Bilgisizliğimizin kaynağı nedir? Bana göre.... 1- Uhrevi (vahye dayalı) bilgilerle, Dünyevi bilgileri karıtıyoruz gibime geliyor.... 2- Gerçekleri söyleyen değil, bizi oyalayan, uyutan, işin magazin yanıyla ve kendisinden istendiği için gerçekleri çarpıtanları diliyoruz... 3- Aydınlar her şeye rağmen ulaştıkları gerçekleri bize ulaştırma, bizimle paylaşma cabasının zayıflığını görüyorum... 4- Sorgulamadan korkarak sorular soruyoruz, yada cevabının bizi rahatsız edeceği soruları sormuyoruz.. Bunlarda birleşince bilimsel alanlarda yeterince geri kalıyoruz... Şunu unutuyoruz, ne bilgisiz yapılabilir ki?
Örneğin siyasi seçimlerimiz bile bilgiye dayanır, ne bilgisi ülkeyi kim iyi yönetecek, yöneten iyi mi yönetiyor, bu siyasetçi iyimi/kötümü, nasıl anlayacağız bilgiyle… Bu siyasetçi yönetime geldiğinde ülkenin ne kadar kurumu, ne kadar borcu, hazine de ne kadar, altın ve döviz rezervi vardı, şimdi ne kadar var… Bunların ne kadarı yabancı kaynak, ne kadarı bizim üretimimizle oluştu? Dış ticaret açığı, ülkenin üretim kapasitesi nasıl şimdi nasıl? Fiyatlar, alım gücü maaşlar dengesi gibi en az 100 ölçüyle ölçerek ve bunların yarısından fazlasından geçer not alırsa o siyasetçiyi desteklemeye devam edebiliriz… Yoksa başka bir alternatif siyasetçi arayışına girmemiz gerekir… Bunun için de demokratik bir seçim, bilinçli seçim yapan vatandaşlar topluluğu gerekir… Bilgi yoksa en basit iş ve seçimler bile sorunlara neden olur… Bu nedenle bilgilerin edinilmesi için bilgi rehberleri olan eğitim kurumları ve aydınlarımız, entelektüellerimiz olmalıdır. Bunlarla sürekli bir bağ içinde olmalıyız ki bilgiyle bağımız kopmasın...
Bilginin kaynağından alıp bu bilgileri işleyerek kullanılacak, uygulanacak bilgi haline getirecek aydınlardır, çeşitli alanlardan işlenen bilgilerle bize, yardımcı olurlar, düşünmemiz çalışmamız hayatın için de kararlar almamız için bilgileri kullanılır hale getiriler… Bu bilgileri ister sosyal hayatta, ister mesleki hayatta kullanarak hayatımızı, başka hayatları kolaylaştırma sorumluluğumuz vardır, ama bundan önce bilgi işleyicileri olan aydınların, alimlerin bu bilgileri kullanılacak bilgi haline getirme sorumlulukları ve görevleri vardır… Aydınlar alimler bu görevini iyi yapar da ister ülkeyi yöneten siyasiler, ister biz vatandaşlar bu bilgileri toplumsal faydaya dönüştürecek şekilde kullanır ve çalışırsak toplumsal sorunlarımızı aşarız… İşte bu aradaki bağ çok önemlidir, aydınların ve âlimlerin düşünceleri bize, siyasilerimize iyi ulaşması gerekiyor, ulaşıyor mu, orası tartışılır... Biz aydınları dilemiyorsak ki bana öyle geliyor, o zaman sorunlardan sorun beğenir, bilgisizliğin çukuruna düşeriz, çok kenarda dolaşıyoruz dikkat etmeliyiz… Aydınlarla bagımızı koparmamalıyız... “”Aydınlarına, alimlerine kulak vermeyen toplumlar yarı yolda kalırlar. Fikri Adil””
Buradaki bağ da bazı sorunlar olduğunu düşünüyorum, ilk sorun genelde olumsuzluklardan sorunlardan, çarpıklıklardan beslenenlerin, böyle devam etmesini istemeleridir ki… Bunlar bize göre daha organizeler ve daha örgütlüler, birinci olarak bize gerçek aydınların düşüncelerinin ulaşmaması için iletişim kanallarını tıkıyorlar, gerçek aydınların sesinin, düşüncesinin bize ulaşmasını engelliyorlar… Bunu anladık asıl bizde sorun var, biz doğru bilgiye, düşünceye ulaşmak için ne kadar caba sarf ediyoruz, sadece bizim düşündaşımız, ya da hakim ve güçlü seslerin bilgileriyle konuşan sözde alimleri diniliyor ve karar veriyorsak... Sahibinin sesi yazarçizer, Aydıncıkları okur, onları dinlersek, acaba gerçeklere ulaşmış olurmuyuz? Sahibinin istediği gibi olan yazarçizer aydın olamaz, gerçek aydın gerçek bilginin peşindedir, gerçek entelektüel ulaştığı bu gerçek bilgileri ne pahasına olursa olsun toplumuna ulaştırandır… Bilgi üzere bilinçli olma sorumluluğu ise bilgiyi önemseyerek, gerçek aydınla, çakma aydını ayırabilmekle, gerçek bilgiyle yanlış bilgiyi ve kaynaklarını bilebilen kişiyle/vatandaşla mümkündür… Yoksa bizi uyuturlar cambaza bak, cambaza derler ve toplumsal yapıyı toplumun çıkarına göre değil kendi çıkarlarına göre düzenlerler… Bilgisizliğimizin kaynağının bilgilere at gözlüğüyle bakmamızdan kaynaklandığını düşünerek devam edelim…
Buradan şu anlaşılıyor bir kimse bizi kendi etkisi altında tutmak için farklı bir bilgiye bizim ulaşmamızı istemez, sen bu yanlış bilgiyle yoldan çıkarsın, bizden gelen bilgilerle idare et yolda kal derler… Biz toplum olarak dünya milletleriyle, milletimizi kıyasladığımız da yolda kalış nedenlerimiz bu olmasın sakın… Evet, tek kaynaktan ister haber ister bilgi edinmeyelim, haber ve bilgi kaynaklarımızı çeşitlendirerek, doğruluklarını test edelim böylece bu bilgiler üzerine düşüncelerimiz, kararlarımız uygulamalarımız olsun davranışımız olsun ki topluma ve bize gerçek bilgiler katkı sunsun…
Bize katkılar sunacak bilgiler ve düşüncelerin bize ulaşması için en büyük görev Aydınlara Âlimlere, entelektüellere düşüyor… Onlar entelektüel cabalarla kendilerinin ulaştıkları bilgileri uygulanması için uygulayıcılara, biz vatandaşlara ulaştırma sorumluluğunu tekrar hatırlatarak, bizim sorumluluğumuzun da çıkarılan bu bilgiler üzere seçimler yapmak, kararlarımızı bilimsel bilgilere dayandırmak, mesleki hayatımız da, meslek alanımızdan bilgiler üzerine mesleki yeteneklerimiz geliştirmek olduğunu belirterek… Doğadaki gizleri çözmeye çalışarak, doğaya da saygı duyarak ondan faydalanarak ve toplumumuzun bilimsel gelişmesine katkı sunarak, bilgiyi bilimi önemseyerek yaşayarak, mutluluklara ve başarılara neden olmak üzere, Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil -- 08.05.2016 07:33 ---www.vatandasfikri.com
|