KÜLTÜR OKUMA
Kültür okuma nereden çıktı demeyin, belki de başımıza gelen olumsuzlukların temel nedeni bu olabilir.. “KÜLTÜR OKUMA” öyle bir şey ki hayatı anlamamıza, hayatı anlamamız, sorunların kaynağını bilmemize, sorun kaynağını bilmemizde sorunların çözümüne neden olacağı bağlantısını kurabilmektir. Evet, kültür böyle bir şeydir, bunun okunması demek toplumumuzun öz gücünü kullanması demektir, kullanıyormuyuz, varın buna siz karar verin…
Kültür nedir derseniz, piyasaya göre pahalı gözlük takmak, pahalı cep telefonu kullanmak, kahvehanede ağzınız dolu dolu küfür etmemektir… Bana göre ise, kültür bir toplumun manevi ve maddi ürettikleri her şeydir…. Bu üretilenleri günümüz içinden okumak ve yeniden yeniden üretmek, kültür okuru ve yazarı olmaktır… Yani kültür tüketilen bir malzeme değildir, eskisini okursun, ona yeniler ilave edersin, buna atalarımız kültürün ihyası derlermiş, biz kültürün ihyasını unuttuk ve başımıza gelen belaların nedenlerini de bilemez olduk… Bunun için her alanda, maddi, manevi olsun, yerel küresel, evrensel olsun kültürleri okuyacağız bize lazım olanı Çin de bile olsa alacağız… Yapıyormuyuz, siz karar verin, ben söylediğimde bir kızıyorsunuz, yapmıyoruz bunu sizde ben de biliyorum kızın….
Örnegin kullandığınız eşyalara, teknolojik aletlere bakın, hastaneler de, askeriyi de kullanılan cihazlara, silahlara bakın… Bakın bindiğiniz arabalara bakın, içtiğiniz içeceklere bakın, yalnız şöyle bir tuzağa düşmeyin, artık yabancılar nakliyeden kurtulmak için üretimlerinin bir bölümü buraya taşıdılar, bunları biz üretiyoruz sanmayın…. Maddi kültürümüzün hali bu, manevi kültürde durum ne derseniz, siyasiler gibi sizi idare edeyim mi, büyüksünüz abi diyeyim mi? Bence dost gerçekleri söylermiş size gerçekleri söyleyeyim…
Manevi, alanda iki kaynak toplumları besler kültürel olarak güçlü bir şekil de ayakta tutar, sıralama toplumların tercihleridir. Biri dindir, diğeri felsefe biz din alanında nasılız, felsefe alanında nasılız, sizde biliyorsunuz ama bu soruları sormaya cesaret edemiyorsunuz! Bu soruları sormazsak nasıl kültürümüzü okuyacağız, nasıl sorunlarımızı kültürümüzün yardımıyla çözeceğiz? Kültürümüzü, kültürleri okuyacagız, kültür hayatın kullanma kılavuzudur, kullanma kılavuzundan bir haber yaşamaya kalkarsak hayatı elimize ayağımıza dolaştırırız. Dolaşıyor mu ne? Gelelim kültür okumada manevi kültürü okumaya… Ne demiştik toplumlar manen iki alandan beslenir, biri din diğeri felsefe.. Ben kendimi bildim, bileli dini alandan beslememizin zayıf olduğunu düşünüyorum, neden? İbadetlerimiz de okuduklarımızı anlamadığımızdan, dinimizin kaynağı kutsal kitabımızı kendi dilimizle anlayarak okumuyoruz da ondan… Dilimizle anlam veremediğimiz okuduğumuz kelimelerin bize ne mesajı olabilir ki? Sorma sen bilmem… Sana kaç bin kere cemaat büyüklerinin, görev olarak verdiği kelimeyi tekrarla, anlamasan anlama, büyüklerin asana anlatırlar… Kültürün manevi, din ayağı Arap diline ve kültürüne çarpmış vaziyet de… Benden söylemesi, büyüklerimiz büyüklük yapsın bu soruna çözüm bulsun… Felsefi ayağı ne durumda, ya sen zındık mısın ne felsefesinden bahsediyorsun, valla seni çocukluğundan beri tanımasam kafir mi bu diye şüphe edeceğim… Neden imanımdan mı şüphe ediyorsun, ben irademle imansızlığı seçemem mi, Allah buna irade edeceğimi, etmiyecegimi bana bırakmışken… Sen benim nasıl, ne derece iman ettiğimi, etmediğimi, etme özgürlüğümün olup, olmadığımı nereden biliyorsun, bunu ben veya Allah bilir, bir mümini kafirlikle suçlamak, büyük günahlardan olsa gerek… Neyse konumuz kültürün felsefi ayağıydı…
Toplumlar kültürlerini çeşitli kaynaklardan beslerler, biri dindir, biri felsefedir demiştik, diğeri ise kendi geleneklerine dayanan tarihleridir… Biz tarihsel kopuklukları çok yaşayan bir toplumuz, her iktidarı ele geçiren tarihi kendini öne çıkararak yazmış, millet iktidarların gölgesinde kalmış.. Abi felsefeye gelsene… Hadi geldik… Felsefe varlığı, hayatı anlamak için sorgulama sanatıdır diyebiliriz, hayatın gizini çözme çalışmaları diyebiliriz, varlığın örtüsünü kaldırma cabası, uğraşı diyebiliriz, iyinin arayışı, güzelin aranışı diyebiliriz… Abi kötü bir şeye benzemiyor ki, neden bize felsefeden uzak durun diyorlar… İktidarlarının sorgulanmasından, toplumların mevcudu aşarak daha iyi arayışına girişeceklerinden korkanlar bizimle felsefe arasına, bizimle gerçek din arasına öyle korku duvarları örüyorlar ki, biz duvarın öbür yanında kıyamet kopuyor yanılgısıyla kendimizi onların vasatlığına mahkûm ediyoruz… İşte böylece kendi kültürümüzü, evrensel olan bilgi ve kültürü okuyamıyoruz, vasatlığımızla kalıyoruz… Abi ne yapacağız?
Aklı, düşünceyi, inancı özgürleştireceğiz, üzerinde ki baskıları kaldıracağız… Bu sadece dış baskılar değil kendi iç baskılarımızı da kaldıracağız, hani öğrenilmiş çaresizlik diye bir deyim oluştu ya… Bu kendi kendimizi sınırlayan durumu aşmak için bence şunu yapmalıyız… İster dinle, ister felsefeyle, ister başkaca bilimsel yöntemlerle, kültürümüzün geçmişten ana, andan geleceğe doğru bir millet yolculuğu olduğu bilinciyle, yeniden, hayata dair her şeyi okuyacağız, bazılarını güncelleyeceğiz, bazılarını muhafaza ederek geleceğe taşıyacağız, gelecek için yeni maddi, manevi kültürel değerler üreteceğiz… İşte bunun için kültürü okumalıyız, kültürleri okumalıyız ki millet olarak geleceğe doğru emin adımlarla ilerleyebilelim.. İlerleme umuduyla selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – 19.4.17 – vatadasfikri.com
|