|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
TÜRK KÜRT AYRILIĞI ZORLAMA BİR AYRILIKTIR |
TÜRK, KÜRT AYRILIĞI ZORLAMA BİR AYRILIKTIR
İki toplumun çok ortak noktaları var, bunları kullanmak yerine ayrılık için bahane aranmaktadır. Siz topluma yön verenler bahaneci başı degilsiniz. Çabalarınız birlik ve beraberlik üzere olmalıdır. Zorlama ayrılıklar kimseye bir şey kazandırmaz. Kürt siyasetçileri, Türk siyasetçileri bu sorunu siyaset kanalıyla çözmelisiniz. Yoksa büyük bir vebaliniz vardır. İç karışıklıkları kullananlar var. Bu karışıklardan siyasi durumlarını, konumlarını korumaya çalışanlar var. Ama toplumsal karışıklıklarda siyaset konuşamazsa, silahlar konuşurki Allah korusun başka topluluklar da yaşandı yaşanıyor, biz yaşamayalım yaşananlar bize ders olsun.
Müslüman iki kere aynı delikten sokulmaz, bizi Irak da, Filistin de, Afganistan da sokan, Şimdilerde de Libya da ve Suriye de sokmaya devam eden aynı düşüncesizliğimizin sonucudur. Türkiye dışındaki Müslüman liderler ülkelerini vatandaşlarının değil kendi mülkü sanma yanılgılarının yanında emperyalist kışkırtmalarda bu olayları tetiklemektedir. Ülke o ülkede yaşayan ve vatandaş bağı ile bağlı herkesindir. Bunu hiçe sayan Müslüman ülke liderleri ülkelerini, emperyal güçlerinde yönlendirmesiyle gerilimin içine itmektedirler. Ülkemizdeki adaletsizliklerle mücadele ediyoruz derken birde bakıyorsunuz Emperyalistlerin istediği gibi davranıyorsunuz.
Bizim ülkemizde ki sorun vatandaşlık haklarının kullanımıyla ilğili başlamış, daha sonraları vatandaşlar haklarını silahla talep eder hale gelmişlerdir. Demokratik düzene inananlar siyasetin gücünü kullanarak taleplerini dile getirirler.Fikri Adil
İşin içine şiddet girince yaşanılan olaylar sakin akıl ile degil panik akıl ile değerlendirilmeye başlanmış ve ülkemizin enerjisi çok rahat çözülebilecek bu soruna harcanmaya başlanmıştır. Bu sorunun çözümü vardır, yeterki samimi, acık yürekli olunsun.
Bu yaklaşık 30-35 yıldır devam etmekte olup 30-40 bin gencimizin hayatını kaybetmesine neden olmuş, olmaya devam etmektedir. Ülkemiz kutsaldır, insan hakları ve vatandaşlık hakları kutsaldır da bu gençlerin hayatları kutsal degilmidir? Herkes bu sorunun cevabını vermelidir. Bu sorunun cevabı bizi çözüme de yaklaştıracaktır.
Şimdi vatandaşlık haklarının önündeki engeller uygulamada kalmış, yasalarda da kaldırılacağı hükümet tarafından defalarca deklare edilmiş olmasına rağmen hala silahlı ve sitdete yönelmek biz sorunun çözülmesini istemiyoruz demektir. Bu sorun üzerinden siyaset yapıyoruz denmektedir. Siyasetin görevi sorun cıkarmak ve sorunlardan beslenmek degil sorunları çözmektir.
Şimdi aynı uygulama hükümet tarafından da tercih edilirse yine gençlerimiz ölecektir. İşin garibi hepimiz haklıyız, karşı taraf dilimizin, vatandaşlık haklarımızın tanınmadığını, bizde buradan eşit vatandaşsınız kardeşim ama uyumlu olun askerlere saldırmayı bırakın demeye devam ediyoruz. Ban göre haklıyızda..
Mevcut duruma baktığımızda ise vatandaşlık haklarında ki engeller kaldırılmış, yerleşim özgürlüğü, kamu hizmetine girme, teşebbüs özgürlüğü, kısacası bütün vatandaşların kullandığı özgürlükleri kullanmaktadırlar. Böyle devam ederse Allah korusun bu özgürlükler bile fiili olarak kullanılamayacaktır.
Bu yargımın nedeni benim toplumsal kazalar dediğim, Hatay Dörtyol, Bursa, İnegöl ve son olarak da yaşanılan İstanbul, Zeytinburnu olaylarıdır ki, daha başka yerlere de sıçramasından endişe ediyorum açıkçası. Bu olayların toplumsal yapıya ciddi zararları olmaktadır. Karşılıklı güvensizliğe ve güvensizliğin verdiği gerginliğe neden olmaktadır. Biz vatandaşlık bağı ile aynı ülkeye, aynı dine inanmanın sonucu olan ümmet bağı ile aynı dine bağlıyız. Bu iki bağda bence çok önemli. Bizim toplumsallaşıp vatandaşlık bağımızın eşitliğinin farkına varmasına neden olacaktır.
Şimdi karşılıklılıktan söz ederek sanki iki vatandaş grubu varmış izlenimi beni açıkçası rahatsız etmektedir. Ama bir sorun var ve insanlarımız ölüyor bun acıklamanın yolu iki taraflı değerlendirme yapabilmektir.
Biz dediğimiz Türklere soruyorum siz ne istiyorsunuz? Cevap onların ne dilinden, nede dininden rahatsız değiliz, sadece askerlerimizi öldürmesinler yeter. Asker öldüğünde araya kan giriyor. Bizde bunun sorumlularını cezalandırmak istiyoruz ve cezalandırıyoruz da, diyorlar. Ben ceza verme işinin devlete ait olduğunu söylediğimde ifademiz yanlış anlaşılmasın ceza vermek yasaların ve yargıçların işi bizde yasalara uymadığımızda cezalandırılıyoruz ve bundan daha normal bir şey yok. Çünkü toplumlar belli bir düzen içerisinde yaşamak durumundadır, bu düzenide yasalar tesis eder..
Diğer tarafdan Kürt kökenli vatandaşlara soruyorum, ne istiyorsunuz diye dilimizin üzerendeki baskı kalksın diyor, kalktığını hissetmemiş henüz. Eşit vatandaşlık dan bahsediyor ve benimle aynı mahallede oturuyor ve aynı kamu kuruluşunda çalıştığını fark etmemiş bile kadeşim. Ama benimde fark ettiğim onunda iliklerine kadar hissettiği 5-6- yıla kadar kendi diliyle türkü söyleyememesi, kitap yazamaması, bunların yanlışlığını dile getirince ve tepki gösterince de bırakın bu tepkilerin haklılığı veya haksızlığını dikkate alınmayıp, siz yoksunuz demek tabiî ki kahırlarına gitmiştir. Bu kahır onları tepkisel düşünmeye sevk etmiştir. Şimdilerde bu sorunların birçoğu çözülmüştür. Bazıları da yasal düzenlemelerle anayasa değişikliği ile kanımca çözülecektir.
O zaman ölmeye ve öldürmeye neden devam edelim? Ölerek ne kazanacağız ve ne kaybedeceğiz bir düşünüp değerlendirelim.
Irak üzerinden değerlendirmeyi yapalım, orada ki olaylar Kürtleri iktidara taşıdı, sonuç olarak kim kazandı? Amerikalı ve İngiltereli petrol ve inşaat şirketleri oradaki kaynaklara adeta el koydular. Kürtlerle diğer gruplar, Araplar, Şiiler, Sunniler ayrı coğrafi yerlerde yaşamaktaydı. Burası Kürt şehri, şurası Arap Orası Türkmen, Öbür bölge Şiilerin denilebiliyordu. Bizde durum tamamen farklıdır. Kaldı ki İstanbul da Diyarbakır dan daha çok Kürt yaşamaktadır. Ayrışmaya kalkmak veya etnik köken üzerinden siyaset yapmak toplumsal intihardır. Bunda kimin katkısı varsa, olursa, olmaktaysa vebali büyüktür. Bu vebali alanları Allah kahretsin.
Herkes aklını başına almalıdır, sorun daha da büyümeden çözüm bulunmalıdır. Devletin gücünü kullanan iktidar çözüm konusunda bu zamana kadar atılmayan adımları atmıştır. Karşı adımlar aynı netlik de değildir. Karşılıklı güvene dayalı ilişkiler kurulmalı, ve sorunun nedenleri ortadan kaldırılmalı, kurutulmalıdır. Sorun toplumsal bir sorun olduğundan hem ekonomik, hem de kültürel tarafları vardır. Kültürel tarafları nispeten çözülmüş, ekonomik tarafları da ülkemizin gelişmesiyle çözülecektir.
Çözüm konusunda herkes samimi niyetlerini ortaya koymalıdır. Samimi niyetler öncelikle digergamlılık(empatiyle) başlamalıdır.
Biz ne yaptık da bu Kürtler ne yapıyoru, biz Askerler öldürdükçe sorunumuzun çözümüzü tıkıyoruz u düşünmeliyiz.
Son olarak ve her şeyden daha önemli olduğunu düşündüğüm Ümmet birliğini teferruat dan sayılaçak şeyler yüzünden kaybetmeyelim. Bu ülkeye hepimiz vatandaşlık bağı ile bağlıyız. Aynı dine mensup olduğumuz için kültürümüzü dinimiz etkilemiş ve yaşam tarzlarımız aynı, namus anlayışımız aynı, aynı kültürel kaynaktan besleniyoruz. Kısacası Allahımız bir, Allahsızlar girdi araya, Aynı peygamberin ümmetiyiz, Peygambeszileri çıkaralım aradan, Vatanımız bir vatansızları kovalım alandan, Devletimiz bir fitneyi çıkaralım aradan yeter.
Edirneli Hüseyin'le Vanlı Hüseyin, Diyarbakırlı Şakir abi ile, Mersin'li İsmail abi Ayşa, Hatce analar bacılar bir, benim için aynı, bende onlar için aynı olduğumu düşünüyor, ayrılık gayrılık fitnesinden bu iki toplumu da Allah korusun diliyorum.
Aşağıdaki haber içinde yaşadığımız toplum için tehlike sinyalleridir, uyanalım ve kendimize gelelim. Mahalle çetelelerinin gruplarının kavgasına benzemez iki toplumun kavgası, iki ülkenin savaşında da benzemez içi içe toplulukların kalkışması, düşman hattıyla dost hattı belli değildir. Bu nedenle iki kere hatta yetmez üç kere düşülmelidir. Düşünürler, siyasetçiler aydınlar, kanaat önderleri, dini önderler kamu kurum ve kuruluşları sorunun çözümüne hepinizin katkısının ihtiyacı vardır. Bu sorunun çözümüne herkes katkı sunmalıdır.
TÜRKLERİDE KÜRTLERİDE ALLAH FİTNEDEN FESATDAN KORUSUN
Hepinize selam ve sevgilerimi sunuyorum
Zeytinburnu'nda gerginlik tırmandı!
İstanbul Zeytinburnu'nda pazartesi akşamı korsan gösteri düzenleyen terör örgütü yandaşı bir grubun dün akşam da korsan gösteri yaparak çevreye zarar vermesinin ardından yüzlerce kişi sokağa çıkarak olaylara tepki gösterdi. Polis, dağılmamakta direnen 50'ye yakın kişiyi gözaltına aldı.
Zeytinburnu'nda akşam saatlerinden itibaren korsan eylem yaparak bazı işyerleri ve otomobillerin camlarını kıran korsan göstericilere tepki göstermek amacıyla aralarında ülkücü grupların da bulunduğu yüzlerce kişi sokağa çıktı. Polisin uyarısına rağmen dağılmayıp BDP ilçe binasına yürümek isteyen grubu polis biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti. Çok sayıda Çevvik Kuvvet ve polis ekibinin ara sokaklarda güvenlik önlemi aldığı ilçede, bir polis helikopteri de havadan destek verdi. Polis, ellerinde sopalarla gösteri yaparak dağılmamakta direnen gruptan 50'ye yakın kişiyi gözaltına aldı. Öte yandan olay yerine gelen Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, vatandaşları sağduyulu olmaya çağırdı.
"OYUNA GELMEYİN"
Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, ilçedeki olayların sosyal paylaşım siteleri üzerinden provokasyon amaçlı maillerle organize edildiğini söyledi. Kendisine de 'Zeytinburnu'nun şu noktasında şu kadar adam öldürüldü' diye mail geldiğini belirten Aydın, halkın gece saatlerinde dışarı çıkmamasını ve sağ duyulu hareket etmesini istedi.
Zeytinburnu'nda son birkaç gündür özellikle gece saatlerinde başlayan olaylar emniyeti alarma geçirdi. Çoğunluğu ülkücü gruplardan olduğu iddia edilen eylemciler ellerinde sopalarla cadde ve sokak aralarında yürüyüş yapıyor. Çevik kuvvet ekipleri ise olası bir çatışmaya karşılık ilçenin hassas noktalarında tedbir aldı. Polisler grubu dağıtmak için zaman zaman gaz bombası kullanıyor.
Tedbirin yoğun olarak alındığı Barış ve Demokrasi Partisi binasının önünde incelemelerde bulunan Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın ise yaşanan olayların provokasyon olduğuna dikkat çekti.
İnsanlara sahte mail atıldığını ve sosyal paylaşım siteleri üzerinden halkın galeyana getirildiğini dile getiren Aydın, "Çok açık ve net söylüyorum. Zeytinburnu'nda provokasyon yapılıyor. Ben Zeytinburnu hemşerilerimin sakin olmasını arzu ediyorum. Bazı söylentiler var. 'Yok şu kadar kişi öldürüldü' diye. Bunların tamamı asılsızdır. Yalandır. Hiçbir şeye itibar etmesinler. Oyuna gelinmesin. Sakin olalım. Herkes evinde kalsın. Sokağa çıkmasınlar. Gece saatlerinde. İnsanların sağ duyusu sayesinde kısa sürede bu problemin aşılacağına inanıyorum. Özellikle söyleyeceğim şey; Zeytinburnulu hemşerilerimiz dedikodulara itibar etmesin. Örneğin benim mail adresime de 'Zeytinburnu'nun şu noktasında şu kadar adam öldürüldü' gibi mailler geliyor. Bunlar tamamen asılsızdır. Tamamen gerçek dışı. Gece saatlerinde insanlarımızın elinde olması lazım. İnsanların sağ duyusu sayesinde bunu aşacağız" şeklinde konuştu.
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|