İNSANLARIN HAKKI NE OLAKİ?

Öncelikle insanı ne tanımlar ona bakalım canlı oluşu, o zaman canlılarda ne degerlidir yaşamak, hımm yaşamak hakkı olmalıdır, sonra ne hakkı gerek, canlıların içinde tek düşünen canlıdır, o zaman düşünce ve bunu ifade etme özgürlüğü olmadır, sonra canlıların içinde insan tek iman eden canlıdır ee, ozaman inancını ve ibadetinin gereklerini yaşaması için o zaman inanç özgürlüğü de gerekir. Sonra sağlık, egitim, çalışma....

Daha sonra ise insanın toplumsal yaşayış içindeki hakkı nedir? Onun bireyselliğinin öldürülmeden toplumsallaşması sağlanmalıdır. Bu nasıl yapılır, yapılmalıdır? Sosyalojinin ve psikolojinin cevap aradığı sorular arasında bunlarda vardır. Bunların cevabları bulundukca insanlık daha az sonrunlarla ve daha az insan hakkı gasplarıyla karşılaşacağını umut ediyorum.

Bireyselliğin öldürülmeden toplumsallaşılması, toplumsallığın yok edilmeden bireyselliğin devamının sağlanması zor görünsede degildir. Birey, toplum dengesiyle aşılacağını düşünüyorum.

Bireye ayrılan alana toplumun girmemesi, topluma ayrılan alanda bireyyin toplumsal kurallara göre yaşaması bu konudaki hasasiyet hem toplumu hem bireyi rahatlatacak ve daha da önemlisi insan hakları ihlallerinin önünede geçilmiş olacaktır.

Birey olarak kendini ifade edemeyen kişilerden oluşan toplumlarda, çıkarçılar, rantcılar toplumu sömürecek böylece toplumsal sorunlar ve ekonomik dengesizlikler ortaya çıkarak, insan hakları hiçe sayılarak toplumsal işleyiş sorunlara açık hale gelecek. Şimdi içinde yaşadığımız zamanlarda yaşanılan iki toplumsal sorun üzerinde düşünerek bu toplumsal sorunların nasıl olaylara neden olduğunu görmeye çalışalım.

Birisi Türban sorunu, digeri ise Kürt sorunu, ikiside insan hakları çercevesinden düşününce nasıl hatalarla buraya gelindiğini görülmektedir. Şimdi inancı geregi türben takan birine seni bu başındaki örtü yüzünden egitim hayatının dışına itiyorum, anaçak benim egitim sistemimden başını açarak yararlanırsın dendi ve toplumsal gerilim ateşlendi, Allahtan türbanı yasaklanan taraf şitdete baş vurmadı. Bu olay üzerine siyaseten taraflar olundu ve türban takılmasını serbest bırakacağım diyen parti iktidara geldi ve nispeten bu toplumsal sorun sonrun olmaktan çıktı. Kim kzanadı hiç kimse…

Kürt sorununun çıkış nedeni ise, Kürt çe üzerindeki baskılar yüzünden çıktı ve ülkemizde 40.000 ne yakın insanın ölmesine neden oldu ve sorun hala çözülemedi. Bu sorunların sorun oluşunu anlayamıyorum, çözülmeyişini hiç anlayamıyorum, inanan birine başörtüsü takma, ana dili Kürtce olan birine ana dilini komuşma diyenler mi sorun çıkarmıştır, yoksa inançı geregi türban takan mı, ana dilini konuşan biri mi toplumsal sorunlara neden olmuştur? Bu sorunun cevabını size bırakıyorum….

İnsanın en önemli hakları, düşünmek, inanmak ve inancı düşüncesi üzerine yaşamaktır. Sonrası ise diliyle ortaya koyduğu kendi kültürel degerleriyle toplumsal hayata katkılar sunmaktır, şimdi siz bu temel insan haklarını yok sayarsanız, ister bireysel otorite, isterseniz devlet otoritesi olarak baskınız, zulüm olarak alğılanır ve karşı duruş, tepki, derken toplumsal şitdete dönüşür. Ülkemizde bu sorunlardan biri demokratik şekilde çözülmüş, türban yasagının anlamsızlığı anlaşılmıştır. Şimdi diger toplumsal sorunumuz olan Kürt sorunu çok şitdete bulaştığı için çözümü dahada zorlaşmıştır. Bu sorununda insan hakları ve demokrasi ilkelerine göre çözülmesi toplumsal olarak büyük bir yükü üzerimizden kaldıracaktır.

Her hak kaybı insanı rahatsız etmektedir, bunu kendi hak kayıplarımızdanda biliriz, o zaman inanma hakının yanında, inanmama hakınada, düşünme hakkının yanında farklı düşünmeyede, siyasi hakların yanında ekonomik haklarada, kültürel haklarada saygı duymalıyız. Bu adalet ve ahlak üzere yaşamanın en temel sorumluluklarından biridir, insan haklarına saygı, ahlak ve adalet üzere yaşamak dilegiyle selam ve sevgilerimle…

www.vatandasfikri.com >> Fikri Adil <<