|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
KÜLTÜR(3) (KÜLTÜRÜN BİREYİ TOPLUMSALLAŞTIRMASI) |
KÜLTÜR(3)
(KÜLTÜRÜN BİREYİ TOPLUMSALLAŞTIRMASI)
Kültür görülebilen bir şeydir, giyimimizle davranışlarımızla, yaptığımız iyi ve güzel işlerle kültürü, kültürlüyü değerlendirilebiliriz. Bizde bunu toplumsal hayatın içinden iki karakterle yapmaya çalışacağız yapabildiğimiz kadarıyla. Kültürümüzün yaşamımızı etkilemesi iç içe olması gerekir. Kültürümüzü davranış haline getirememişsek kültürsüzüz demektir.
Çünkü kültür hayatın içindedir, bilgilerimizle, birikimimizle, yaptıklarımızın ve yapabileceklerimizin maddi ve manevi ortaya çıkışıdır. Kültür akıl yoluyla ulaşılan sonuçlardır. (Fikri Adil)
Kültürü ve yaşamı değerlendirirken hayatın içinden iki karakter alarak, değerlendirme yaparsak daha iyi bir değerlendirme yapmış oluruz. Şimdi toplumsal hayatın içinden iki kişinin bir günlük davranışlarını göz önüne serelim: Bu kişileri toplumun değerleriyle oluşan kültüre uyumlarını ve uyumsuzluklarını görelim. Kültürlü olmak toplumsallaşmamızın en önemli göstergesidir.(Fikri Adil)
Bu kişileri yan yana koyarak gözlemleyelim, bu kişiler hayatın içinde yan yanalar. Bunlardan birine Erdem Bey, diğeri de Kıl bey diyelim. Bunlar aynı şehirde yaşayan ve aynı mahallede oturan iki kişiyi temsil ederken aslında yüz binleri temsil ederler. Birisi genel olarak toplumun görgü kurallarına önem veren eskilerin edepli dediği Erdem Bey, diğeri ise kurallarını ruh haline ve isteklerine göre belirleyen Kıl bey, dediğimiz görgüsüz dedikleri iki kişi olsun. Biz bunları topluma yayalım Erdem Beyler ve Kıl Beyler diyerek çoğaltalım. Bunlar sabahleyin yataktan kalkarlar, kalkmakla birlikte sosyal hayat da başlar. Erdem beyler önce sosyal hayata çıkmanın hazırlığını yaparlar. Sosyal hayattaki statülerine göre bir giyim kuşam tarzları vardır. Bu hazırlıklarını toplumsal hayatın bir parçası yapmışlardır. Hazırlıktaki amaç toplumsal hayatı ve onun kültürünün önemsenmesidir. İkinci amaçsa bizim toplumsal alana kendimizi sunmamızla ilgilidir, bizim bilgilerimizin ve yeteneklerimizin yanı sıra toplum sunuş tarzımızla da bizi değerlendirir. Gireceğimiz ortamlara göre giyinip kuşanmak ortamın gereklerine göre davranmak bizi kültürlü ve topluma uyumlu yapar. Böylece yaşadığımız ortamların kalitesini yükseltiriz. Erdem beyler toplumsal kalitenin yükselmesini önemserler ve yükseltme çabası içindedirler.
Kültür yıkmaya değil yapmaya neden olmalıdır/olur.(Aydın Fikirli)
Toplusal hayata hazırlanan Kıl Beyler kendilerini ve toplumu önemsemez sabahleyin kalkar kişisel bakımlarını bile yapmazlar. Öylece toplumsal hayata çıkarlar, ter, sarımsak kokuyorlarsa kokularıyla paylaştıkları sosyal alanlardaki kişileri rahatsız ederler. Tıraş olmamışlarsa çalıştığı işyerinde amirleri ve evde eşleri tıraş olmamalarından kaynaklı sıkıntı yaratırlar. Bu sıkıntılar Kıl beylerin kendilerini kötü hissetmelerine neden olur, kötü hissedenler toplumsal hayat da ki görevlerini iyi yapamazlar. Bu yapamayıştan rahatsız olanlarla birlikte kendileri de mutsuz olurlar. Bu durumda kıl beyleri bizler öncelikle sabırla karşılayarak ve bu tiplerle tanışıyorsak, samimiysek uyararak, medyanın iletişim gücü ve diliyle bunlar eğiterek bunların değişimlerine katkı sunarak, toplumsal kültüre ve uyuma katkıda bulunmalıyız.
Toplumsal kültürü önemseyen edepli de dediğimiz Erdem beyleri ifade etmek için bir alıntı yapalım. Bizlere çok güzel düşünceler miras bırakmış olan büyük düşünürümüz Mevla’na, Ey insan edep nedir diye arar ve sorarsan eğer, bil ki edep edepsizin edepsizliklerine sabır ve tahammül gösterebilmektir’ diyerek uyumsuz ve edepsizlere karşı sabrı ve bunun sonucunda doğacak toplumsal uyumun önemini iyi bir şekilde ifade etmiştir. Bazı durumlarda sabır tepkiden daha iyi sonuçlar vermektedir. Sabrın bizim kültürümüzde önemli bir yeri vardır. Toplusal yüzümüzü kültürümüzle uyumlu hale getirmemiz gerekir. Toplum içinde karşılaştığımız herkesin haklarına saygı duymalı ve haklarımıza da saygı beklemeliyiz.
Ayrıca hakların yanında sorumluluklarımızın da bilincinde olmalıyız. Hak ve sorumluluk kavramları birbirini tamamlayan iki kavramlardır. Birlikte yaşadığımız herkese karşı sorumluluğumuz vardır. Birlikte aynı mekânları paylaştığımız bu kişilere selamımızı vererek, bir tebessümle karşılamak mı, yoksa somurtkan bir yüz ifadesi ve selamsız sabahsız karşılamak mı daha güzeldir? Biz selamlaşmanın farz olduğunu söyleyen bir dinin mensuplarıyız. Birincisini; toplumsal alandaki düzeni ve yaşamı önemseyen Erdem Beyler yapar selamlaşırlar. İkincisini de; kendi ruh hali ve isteklerini önemseyen toplumsal kültürü alamamış Kıl beyler yaparlar.
Bizleri kültürlü veya kültürsüz yapan toplumsal hayattaki davranışlarımızdır. Bu davranışlardaki saygı ve sevgi belirtileridir. Kültür bizi ve toplumu sevgiye ve saygıya, dayanışmaya, paylaşmaya, iyiye ve güzele götürür. Kültürlü olma çabası bu yüzdendir.
İşimize gitmek üzere evimizden çıktığımızda, otobüs durağı ile evimiz arasında mahallemizin de sakini olan esnaflarla karşılaşırız. Marketçilik yapan Sabahattin Bey, emlakcılık yapan Mustafa amca, ekmek bayisi Yusuf, adaşı kuruyemişçi, kahvehaneci Barış ve Savaş kardeşler bizim ilk karşılaştığımız kişilerdir. Bu karşılaşmalarda selamlaşmak ve hal hatır sormak onlar içinde, bizim içinde güne iyi başlamamıza neden olacaktır. Biz güne ilk nasıl başlarsak öyle devam ederiz, ilk karşılaşma ve karşılama önemlidir derler ve çok zaman doğru çıkar neden? İlk karşılaşmalar o günkü ruh halimizi etkiler akşama kadar karşılaştığımız olayları bu ruh haliyle değerlendiririz. Sinirleri bozulmuş birinin toplumsal hayata girmesiyle sakin ve olumlu düşünen birisinin toplumsal hayata girmesi aynı şeymidir? Tabii ki değildir. Hepimiz bunu karşılaştığımız insan tiplerinden çok kolay anlayabiliriz.
Otobüse bindik genel olarak kalabalıktır, ya ilerleme sorunuyla, yâda merdivenlerden inecekleri engelleyecek biçimde kapatma sorunu ile karşılaşırız. Bu sorunları toplumsal yaşayışı özümsemiş Erdem Beyler önceden önlemler alarak engeller. Ama Kıl Beyler gibi tiplere gelince olar bu kurallara uymaz, ilerlemezler “izin ver ilerleyeyim veya ineceğim” diyenleri azarlar bir tavırlarla “geç kardeşim, çok rahatsız oluyorsan taksiye bin kardeşim” gibi sert ifadelerle kültürsüzlüklerini ortaya sererler.
Bu iki tipin arabalarıyla işe gidişleri de farklı olur. Erdem beyler trafiğe çıkmadan önce araçlarının trafiğe hazır olup olmadığını kontrol ederler, hazırsa trafik kurallarına uyarak yol hakkını kullanırlar, trafik sorunu yaşamazlar ve yaşatmazlar. Kıl beyler her olaya kendi haklı pencerelerinden baktıkları için yol hakkı onlarındır, hız sınırlaması gereksizdir. Hatta yolu onların babaları miras bırakmıştır. Bu iki tipteki kişiler çok farklı olmalarına rağmen aynı yolda araba kullanırlar. Üstelik Kıl Beyler gösteriş merakları yüzünden parasal durumlarını zorlayarak, ekonomik sorumsuzluklar da sergileyerek marka giyerler, pahalı telefonlar kullanırlar, modeli yüksek havalı arabaları vardır. Kendilerini toplumsal ortama sunuşlarında kültürlü, edepli sezgisi yaratırlar. Bunlar elindekileri insandan daha değerli bulur, bunu birlikte yaşadığı kişilere hissettirir. Ama bütün bunlar onların kültürel vasatlığını gizleyemez. Çünkü her davranışlarıyla toplumsal uyumsuzluk örneği sergilerler. Kültürsüzlük insanın yerine maddi şeylerin konulmasıdır.(Fikri adil)
Bu iki karakterin müzik dinlemesi bile farklıdır, Erdem beyler kendisi için müzik açar ve dinler, sesinin yüksekliğini kendilerinin duyacağı komşularının rahatsız olmayacağı bir seviyede açarlar. Diğerleri bizimle yaşayan ama yabani olan Kıl Beyler o kadar yüksek sesle müzik açarlar ki sanki komşuları için açmıştırlar. Başkasını rahatsız ederimduygusu gelişmemiştir bunlarda, bu duyguyu geliştirecek kültürü almamıştır bu tipler. Komşunun hasta olabileceğini, rahatsızlık duyabileceğini, kendileri için açtıkları müzikten hoşlanmayacağını hiç hesaba katmazlar. Belki de katamazlar yoksa rahatsızlığı bilinçli veriyorlarsa daha başka bir durum söz konusudur ya psikolojik rahatsızlıkları vardır, yâda topluma karşı bir nefretleri.
Bunların yaşadıkları çevreye de saygıları farklıdır. Erdem beylerin çevrelerine saygıları vardır sokaklara tükürmez, çöp atmazlar, doğada bulunan diğer canlılarında yaşam alanına saygı duyarlar. Kıl beyler yaşadıkları şehrin sokaklarına ve çevresine saygıları yoktur, kültürsüzlük sokağa tükürmelerine ve kirletmelerine neden olur. Bunlar uyaranlara karşı da sert ve kavgacı bir üslupla cevap verirler. Bu tipleri toplumsallaştırmanın yolu toplumsallaştıracak kuralları ailede, okulda ve bütün iletişim kanallarının yardımıyla vermekten geçmektedir. Daha da toplumsallaşmamaları halinde cezai yaptırımlarla bu itici davranışlardan kurtulmaları sağlanabilir. Kültürsüzlüktür insana ve çevreye saygısızlığı yaptırır, çünkü kültürsüz, toplumsal kuralarla olgunlaşmayandır.
Bu iki karakter işyerlerinde de farklı davranışlar sergilerler. Erdem beyler, herkesle merhabalaşarak, hal hatır sorarak iş ortamına girerler, sorunu olanların sorunlarını ya çözerek yada çözüm öneriler sunarak, rahat bir ortam yaratarak iş ortamını huzurlu hale getirirler. Böylece iş veriminin yükselmesine neden olurlar. Kıl beyler kendi bencillikleri ve rahatlarına düşkünlükleri ben merkezli hareketleriyle kendince görev yapan güzel kızlardan Şirine’nin tadını bir neden bularak kaçırırlar ve iş verimini düşürürler.
İster amir olsun ister memur isterse işçi, patron hiç fark etmez insana veya çevresine saygısı yoktur bu kültürsüz tiplerin. Kültürsüzlüklerini her ortama kusarakbulundukları ortamlarda çözümün bir parçası değil sorunun bir parçası olurlar. Biz onları uyumsuzluklarının çıkardığı sorunlardan çok rahat tanırız. Toplumsal başarımız ve mutluluğumuz Erdem beylerin sayısını çoğaltmaktan, Kıl beylerin sayısını azaltmaktan geçer. Toplumsal yaşayanlar, toplumsal işleyişin bir parçasıdır. Bu parça bütün içinde işlevini yerine getirmediğinde bütünde sorun çıkacağını biliriz, o zaman parçalardan biri olan bizler mesleki olsun, toplumsal olsun görev ve sorumluluklarımızı aksattığımızda sorun olacağımızı bilmeliyiz. Bizler görev ve sorumluluklarımızı yerine getiriyorsak toplum iyi işleyecektir. Sorumluluk almakta bir kültür işidir, sorumluluklarımızın biliciyle hareket edelim.
Millet olarak kendi kültürümüzü önemsemek yeterli değildir. Kendi kültürel özelliklerimizi kaybetmeden günümüz koşullarına uygun, yeniliklere acık, bir kültür ortaya koyabilmek için muhafaza değişim gelişim dengesini sağlamamız gerektiğini düşünmekteyim.
Bize özgü kaynaklardan aldığımız bilgileri, degerleri kültürümüze ve yaşantımıza aktararak erdemli insanlarımızın sayısını çoğaltabiliriz.
Bizler toplumsal kültürümüzü davranışlarımızda yaşayarak hayatı kolaylaştırabiliriz. Yaşam Erdem beylerle, Kıl beylerin İyilerle kötülerin mücadelesidir, biz hangi tarafız? Seçim bizim, bunu davranışlarımıza yansıtarak gösterelim. Sevgi ve selamlar..
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|