DİN, İKTİDAR, KİŞİ İLİŞKİLERİMİZ
Dinle ilişki akla dayalı bir anlama ve ahlak ve adalet üzere yaşama cabası üzerine kurulması gerekirken, sadece doğduğumuz toplumun dini diye inanma ile başlıyor ve neredeyse daha dinimizle tanışmadan devam ediyor, hatta bitiyor… Bu yetmezmiş gibi dini iktidarların yorumuna dayalı bir anlayış üzerinden bir yorumla ilişkiye geçiyoruz, sonuç olarak dinle ilişkimiz biz de olması gerektiği gibi ahlaka, adalete, merhamete, yaşamanın sorumluluğunu üstlenmeye değil, sadece şekle, gösterişe, kendimizi rahatlatmaya dayalı bir anlayışa dönüşüyor… Bu yetmezmiş gibi birde iktidar sahipleri de kendi konumlarını güçlendirmeye yönelik yanlış dini yorumlar üzerinden, ilişkiye geçiyor, bazı devletler kurallarını ilahi kurallardan aldığını, bazı yöneticiler de yönetme yetkisini dinden dolayısıyla Allah’tan aldığını iddia ediyorlar… Tabir caizse milletin, vatandaşın vekili değil kendini Allah’ın vekili gibi sunuyor ve Allah adına ceza ve ödül veriyor… Bu biraz daha derinlemesine düşününce aslında belki de şirke giriliyor farkında değiller… İktidarların neden olduğu asıl sorun dini kendilerine itaat aracına dönüştürüyor olmaları ki… O zaman da yönetimlerin yanlışlarına karşı tepkisiz toplumlar ortaya çıkıyor, artık keyfilikle yanlış kararlar kanıksanıyor… İktidarın yanlışı nasıl olur?
Dinle çok sık anılan iktidarlardan bazıları, kendi konumlarını güçlendirmek için efsaneler üretirler, mesela mehdi, molla, gönül gözü acık, rüyada bütün büyük zatlarla istişare ediyor, meleklerle, cinlerle şura topluyor gibi fizik alanda, akıl alanın da işlemeyen söylemlerle iktidarını güçlendiriyorlar… Sonuç olarak gelinen noktada bu efsanelerin yönetim ve toplumsallaşma işlerinde bir işe yaramadığı ortaya çıkıyor… Yönetim işi akıl ve işletme, maliyet, fayda analizleri, toplam ihtiyaç, toplam maliyet gibi toplumsal faydalara dayanması gerekmez mi? Bu işlerimizi ister felsefeden gelen ahlakla, ister dinden/imanla oluşan ahlakın yardımıyla yapılması halinde, evrensel denenmiş siyasal sistemlere dayanarak, iktidara gelinmesi yönetmek için vatandaşların onayıyla vekili olarak geldikleri unutulmamasıyla… Vatandaşların ve yargının denetimin de, siyasal faaliyetlerde, akıl ve işletme mantığıyla ortaya çıkmış olan yöntemlerle… Bunların hak ve görev bilinciyle desteklenerek yurttaşlara karşı sorumlu olması gerekirken direk yetkiyi Allah’tan aldım ve sadece Allaha hesap veririm derse, orada devlet, iktidar, iktidar toplum, toplum din, hukuk, yargı gibi toplumsal ilişkiler sağlıklı geliştirilemez… Bu ilişkilerin sağlıksız olduğunu nasıl görüyoruz Müslüman toplumların yönetim, devlet, din kullanılarak nasıl da insan ve vatandaşlık haklarının yok edildiğini görerek.. Müslüman toplumlar akıl ve bilim alanında da istenilen başarı ve üretimi gerçekleştirememe gerekçelerini görerek…
Sonuç olarak yanlış iktidar vatandaş, iktidar devlet, din ilişkisi toplumların bütün enerjilerini yok etmekte ve sorunlu toplumsal yapılar, sorunlu kişisel ilişkiler, birbirini sevin öğüdünü bırakıp nefret eden, öldürmeyin emrini sebepli sebepsiz çiğneyen, siyasal rakipleri alternatifleri degil düşman gören ve huzursuz, mutsuz, savaşla çatışmayla anılan toplumlar ortaya çıkmış, çıkmaktadır… Nasıl düzeltilebilir bu durum dersek?
İman dışında ki akıl ve bilim alanlarında akılla matığa dayanan gerekçelerle düşünüldükçe, siyasi işlerde yönetenlerin vatandaşların vekili olduğu, hem hukuk sistemlerine, hem de vatandaşa, hem Allah’a karşı sorumlu olduklarını… Ekonomik ve iktidar ilişkilerin de akla ve ahlaka, adalete güvenmeleri gerektiğini düşünerek yönetimsel icraları mantık sinsilesi içinde şura ve meşveretle, yani tartışma ve danışma gibi uzmanların, kurulların, kurumların ortak aklı ve fikriyle toplum adına yönetim işlerini görmek yaşanılan sorunları aşmamıza yardım edebilir… Ayrıca Allah’ın dünya da ceza verme gereği duymadığı cezaların Allah adına iktidarların uygulaması da şirke, neden olabileceğini belirterek… Öte yandan devletin sosyal adaletçi, demokratik, Laik, hukuk sistemine dayanarak yönetilen devlet olması gereğinin de altını çizerek… İktidarlarla dinin ahlaken, adaleten ilişki içinde olması, onun dışında akla, mantığa, insan bilgi ve birikimine dayanası gereğinin bilincinin Müslüman bir bilinç olarak, Müslüman toplumlara yerleşmesi dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil --- 29.12.18 -- vatandasfikri.com
|