İNANDIRIÇILIK KAYBI!!!
İnandırıcılığımızı kaybetmişsek, Başka Kazançlar Bizi Kurtaramaz!! H.Benek
İnandırıcılık, kimin için önemlidir derseniz hepimiz için önemlidir, örneğin ben benim inandırıcılığımı kendim belirlerim, sizde sizinkini…
Kurumların da inanırlılığını kendileri belirler, örneğin sürekli ekonomi uçuyor diyen bir ekonomi yönetimi halkın refahı artıyorsa inandırıcı olur… Oysa gecen sene 50-60 liraya aldığım yağ bu sene 150-160 olmuşsa, yağa gelen zam kadar maaşıma zam gelmemişse, ekonomi değil benim alım gücüm uçmuş demektir… O zaman ekonomi uçuyor diyen yöneticilere güvenim azalır… Sonra medya organlarına güvene bakalım mı, inandırıcılıkları ne aşamada?
Medyayı üç’e ayırarak incelemekte fayda var, bir iktidarın sesi, iki muhalefetin sesi, üç ne o yanda, nede bu yanda merkez medya, acaba merkez medya kaldımı derseniz, sanırım yok seviyesin de…
20 medya kuruluşunu ele alın, 15’i iktidarın sesi, bir bakan kendine baglı kuruluşlardan herhangi birini ziyaret etse, tartışma programlarını, ana haberleri keserek, konuşana, halka saygısızlık yaparak hemen canlı yayına bağlanıyorlar… Bakan şunu yaptı bunu yaptı icraatın içinden programları gibi bir haber bülteni, bizde hemen kanal degiştiriyoruz… Kendi taraftar kitlesi bile, böyle propaganda kokan yayınları, bir süre sonra izlemez oluyor, bu seferde hangi kanalı izlemeliyim arayışı başlıyor, daha çok da alternatif gazetecilik yapan dijital haber siteleri ve YouTube haber ve yorum kanalları izlenmeye başlıyor… Bunu da yeterli bulmayanlar, yabancı dili olanlar yabancı kanalları izleyerek, acaba ülkemiz dışarıdan nasıl görünüyor diye arayış içine giriyor… Sonuç ortak kanaat üretemeyen bir toplum olarak, ayrı ayrı topluluklar halinde yaşıyoruz… Daha da kötüsü…
Bu topluluklar birbirini degerlendirirken karşı grubun en sivri dillisi, en saldırganı, en çok nefret söylemi içinde olanını, baz alarak degerlendiriyor ki… Bütün bu degerlendirmeler, karşılıklı suçlamaları, düşmanlıkları, besler hale geliyor, herkes kendi mahallesinden karşı mahalleye saldırıyor, kimse kendi durumunu göremiyor.. Karşı taraf düşman, neden hain, neden zındık, neden kafir, neden zillet, neden ajan, neden emperyalist proje, neden zihinsel sorunlu… V.S … V.S O zaman soru şu?!
Herkesin haini karşı taraf ise, herkes hain degilmi? Bana göre o, ona göre ben, buna göre şu, bize o, onlara göre biz insan bile bile degiliz… Ben bir seminer dizisinde, bırakın normal inanan vatandaşları, alim seviyesinde düşünülen kişilerin bile birbirini kafir ilan ettiği bilgileri dinledim… Bu cemaate göre o kafirse, ona göre bu kafirse, şuna göre ötekiler kafirse, kim imamlı ki? Ayrıca hainlik, kafirlik, ajanlık ölücüsü nedir, kimdedir bu terazi, kim kimi zillet, kimi kimi Karun, nemrut ilan edebilir k? Her neyse…
Bu kadar kafa karışıklığının nedeni, herkes kendi vasatlığını karşı tarafa saldırarak gizlemeye çalışması olabilir mi? Ben iyi degilim ama karşı taraf benden daha kötü, beni seçmezseniz beka sorunu çıkar, iyi de sende kötü yönetiyorsun, algıyla yönetiyorsun, olsun o, daha kötü… Din adamlarına gelince, onlarında, üzülerek, ne yazık ki inandırıcılık seviyesi siyasilerin seviyesinde olduğu görüyoruz… Din kültürel alan, kültürü etkiler, iyide inandırıcılığını kaybeden din bilgisi sunan insanlara toplum inanmazsa, nasıl dinden etkilenecek ki? Siyaset alanı, yönetim alanı demektir, yönetim alanı ise ahlak, adalet, hukuk, yasa alanı demektir, 160-170 kere bir ihale yasası degişirseki, ihaleleri hep aynı kişiler/şirketler alırsaki… Nasıl güven, duyulacak inanılacak ki? Somut suçlar yokken, soyut ve hukuk dışı yöntemlerle elde edilmiş delillerle yargılamalar yapılırsa ki.. Yönetim alanında hukuk nasıl bağlayıcı olabilir ki? Sonuç olarak…
Kendi bindiğimiz inandırıcılık dalını kendimiz kesiyoruz, hepimiz, birbirimizi kötüleyerek bu durumdan nasıl çıkabiliriz ki, bu saldırgan dil, bu kötüleme kampanyaları, herkesin birbirine güvenini inandırıcılık seviyesini düşürüyor..
Bunları bilerek kamuoyuna yaptığımız açıklamaları daha dikkatli yapmalıyız, sosyal medya paylaşımlarımızda bizim grubumuza nasıl saygılı davranılsın istiyorsak, başka grup ve kişilere karşıda öyle saygılı paylaşımlarda bulunmalıyız… Son yaşanılan bir olay ise bize durumun vahametini gösterdi, bir parti lideriyle, bir bakanın karşılıklı söylemlerinin nasıl da siyasetimizi yıprattığına tanık olduk, kim haklı, kim haksız önemsiz haldeydi iki grupta kendi liderini ve bakanını alkışladı… Toplu yaşayanları birbirine güven, inanma, saygı, sevgi, ahlak, adalet ve ortak kültürleri meclislerinin yaptığı yasaları bağlar… Bu bağları kişisel, grupsal söylemlerle koparırsak bağsız kalırız ki.. O da toplum, millet, vatandaş olamamak demektir.. Olmak dileğiyle, Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil - vatandasfikri.com – 8.5.2022
Kaynaklar
1* https://turkiyeraporu.com/arastirma/kamu-kurumlarina-guven-2-3932/
2* https://onedio.com/haber/kamuoyu-arastirmasi-turkiye-de-en-az-guven-politikacilar-ve-din-gorevlilerine-887535
|