DEMOKRASİMİZİN KÜLTÜR SORUNU
Demokrasi, çok genel olarak “çoğunluk yönetimi” olarak tanımlansa da, demokrasi bir kültürdür, bir yaşam biçiminin empati kurarak davranış haline getirilmesi, toplumsal hayata yansıtılacak olan bir kültürel duruştur. Günümüz toplumlarının belki de en önemli sorunları, bir davranışı kültür haline getirme fırsatı bulamamalarıdır ki, bunun hızlı toplumsal degişim sonucu olduğunu düşünmekteyim…
Günümüz de hem teknoloji, hem teknik bunlara bağlı olarak da yaşam şartlarımız da, tarzlarımız da çok hızlı bir değişim içindedir. Bu hızlı değişim toplumlar da degerin kültüre dönüşmeden değişimine neden olmuş, bu hızlı degişim kültür, deger toplumsal davranış dengelerinin algılanmasın da karışıklığa neden olmuştur. Degişim hızından kaynaklı ciddi toplumsal uyum sorunlarının yaşanmasına neden olan bu durum, toplumsal yaşamın her alanına yansırken siyasi alanlara da yansıyarak, siyaseti de demokratik kültür sorunu olarak etkilemektedir…
Toplumun siyasetten ve demokrasiden ne anladığı, toplumun kültürü ve değer yargısı çok etkilemektedir, hızla değişen toplumumuzda daha algı aşamasın da yeni bir durumla daha karşılaşma toplum da herşeyin birbirine karışmasına neden olmaktadır. Üstelik daha demokrasi kültürü de oturmamış, demokrasi kültürü ve uygulamaları daha henüz örgütlerimize(Parti, Sendika, Dernek, Meslek odaları) bile aktarılamadığından karışıklığın etkisinin daha da çok olduğu görülmektedir…
Degişimin kültür olarak yerleşmeyecek hız da oluşu, toplumsal algıda kültürün yardımıyla oluşan, doğru yanlış, haklı haksız, iyi kötü, güzel çirkin, demokratik, antidemokrat ahlak kurallarına uygun, degil algısın da bile karışıklık yaratmaktadır. Bu hızlı değişim toplumuzun değerlerini, inançlarını, insan ilişkilerini ve kurumları da hızla değiştirmektedir. Bu kargaşa içinde en hızlı içerik değiştiren ise siyasal kavramlar ve kurumlardır. Bu durum da siyasal olarak, doğrumuz yanlışımız, meşru ve gayri meşrumuz değişim hızına paralel olarak siyaseten kafa karışıklığına neden olmaktadır. Demokrasi kültürü, demokratik siyasetin olmaza olmazıdır.
Hepimiz biliriz siyasilerimiz, bize hep demorasi sözü verirler, istisnasız her siyasetci, her konuşmasın da demokrasi vaad eder, her seçim de daha çok demokrasi, daha çok özgürlük sözü verirlir. Demek ki her seçim öncesi halka demokrasi getirecegi sözleri verildiğine göre demokrasinin olmadığını bütün taraflar dile getirmiş oluyor. Zaten sürekli demokrasi acılımlarından da belli olmuyor mu demokrasi ve kültürünün eksikliği…
Ne yazık ki iktidara gelenler, bu sözleri adeta unutuyor, ya da çamura yatıyor, hatta yarım yamalak demokrasimizi bile anti demokratik uygulamalarla biraz daha erezyona uğratıyorlar… Bu durumun temelin nedeni demokrasi kültürümüzün yerleşmemesidir. Demokrasi tabi ki ancak örgütlenerek ve örgütlerimiz de demokratik kurallar işletilerek, kültürünün yaşanması sağlanarak, yaşam tarzı haline getirilir. Siyasilerin ve iktidarların antidemokrat bu davranışları ancak örgütlü toplumlarla sınırladırılır, demokrasi kültürüne ve gercek demokrasiye ancak örgütlü toplumla gecilebilir…. Acaba hangimiz kaç örgüte üyeyiz, partiler de görevlerimiz var mı, bulunduğumuz yerler de kaybetmeyi göze alarak demokrasi talep ediyormuyuz, demokrasiyi işletecek kadar demokrasi kültürünü özümsemişiz?
Demokrasi bir slogan değildir, önce istenecek sonra uygulanacak böylece kültürü yerleşecek ki, demokrasi kültürünün oluşması o toplumun gelişmesine de yardımcı olabilsin. Günümüz de hızlı değişim sürecine toplumsal ön yargıları aşmak için sorgulayan, hatalarıyla yüzleşebilen ve degişen şartlara, yeni duruma karşı da bir toplumsal bilinç oluşmasını demokrasi kültürüyle sağlayabiliriz... Bu hızlı degişim de demokrasi kültürünün can simidimiz olacağını düşünüyorum…
Herşeyden önce demokrasiyi özümsemeliyiz, farklıyla yaşamayı kabul ederek, onun yaşam tarzlarına sayğı duyarak toplumsal hayatta yerimizi almalıyız, ancak böylece düşmanlıklar üreten siyasetten demokrasi kültürüne dayalı siyasete geçebiliriz…
Demokrasi, her grubun ülke, toplum hakkında önerilerinin iktidara taşınmasının önünün acık olduğu bir sistemdir, azınlıkta kalanların, çoğunluk haline gelebilme hak, özgürlüklerin ve olanağının bulunduğu bir çoğunluk yönetimidir. Bir başka deyişle demokrasi, mevcut yönetimle ülke sorunlarının çözümlerin de aynı düşüncede olmayanların, düşüncelerini açıklama ve yayma haklarının bulunduğu bir çoğunluk yönetimidir.
Böyle bir anlayışın neresindeyiz? Bu soruya yanıtımız çok kolay olacaktır. Bu demokrasi ve kültürü tanımların hiçbir yerinde, bazı istisnalar hariç bizim ne toplumumuzu neden siyasilerimizi göremiyoruz…
Ülkemizdeki son yirmi yıllık süreci gözden geçirdiğimizde küreselleşmenin olumsuz etkisini de göz ardı etmeden, demokrasi kültürümüzü geliştiremediğimizi, neden ve niçinlere cevap veremeden, hızla değişen toplumumuzda siyasal tercihlerimize, dini, etnik, meshepsel kaygılarla yaklaştığımızı görüyoruz ki bunlar daha sorunlu bir toplumun habercileridir. Meshepsel bir tartışmayı siyasete taşırsanız buradan ne demokrasi, ne kültürünü, nede toplumsal bir uzlaşıyı cıkaramayız…
Demokrasi ne değildir?
Demokrasi her şeyden önce, çoğunluğun baskısı değildir. Bir başka deyişle hangi düşüncenin çoğunluk tarafından benimsendiğine bakıp, sonra, tüm öteki düşüncelerin baskı altına alınmasının, demokrasi ile hiçbir ilgisi, alakası yoktur. Unutmayalım ki baskıların en kötüsü çoğunluğun baskısıdır. Öte yandan demokrasi, azınlıkta kalan düşüncelerin baskısı demekte hiç degil değildir.
Kısaca, yeni mekanizmalar yoluyla belirlenen “çoğunluk” karşısında dışarıda kalan düşüncelerin, bilimsel doğrulukları, tarihsel haklılıkları ileri sürülerek çoğunluğun yerine geçme iddiası da değildir.
Demokrasi düşüncelerin iktidar yarışıdır. Fikri Adil
Dinsel öğeler, milli menfaatler, milliyetçilik gibi gerekçekler de ancak, düşüncelerin başkalarına açıklamasında kullanılabilir. Bu kavramların düşüncenin dışında eyleme dönüşmesi toplumumuz da istenmeden kutuplaşmayı hızlandırmaktadır. Bu kavramlarla yapılan siyasi tartışmaların demokrasi kültürüne hizmet etmeyecegini düşünmekteyim.
Bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlarımızın hiçbir etnik ayrım ve siyasal düşünce ayrımı yapmadan, vatansever olduklarından şüphe duyulmamalıyız. Hiçbir topluluğa ön yargılarla yaklaşılmaması önemlidir. Ancak böylece demokrasi kültürünü gerçekleştirerek bir arada yaşamayı güçlendirmiş oluruz. Toplumsal birlikteliği ve barışı korumanın başka bir yolu da şitdetten uzak durmamızı sağlayacak olan demokrasi kültürüdür.
Şiddet, ister devletin vatandaşa, ister vatandaşın, vatandaşa karşı uygulanmasın da olsun demokrasiler de kesinlikle yeri yoktur. Zaten demokrasi faklı düşüncelerin iktidar yarışının kabulü demektir. Demokrasi kavramı, bir anlamda iktidar mücadelesinden şiddeti yok etmek için kurulmuş bir mekanizmadır.
Öte yandan, demokrasiler içinde düşünsel ve siyasi özgürlükller varken, demokrasi yok etme özgürlüğü de yoktur. Her özgürlüğün bir sınırı vardır, kişisel özgürlüklerin sınırı başkalarının özgürlük sınırı iken, demokratik düşünsel özgürlüklerin sınırı ise demokrasiyi yıkma sınırıdır ki demokratik sistemin tepki gösterme hakkı saklıdır. Bu anlamda iktidara gelen siyasal partiler, demokrasiyi ve özgürlükleri sınırlama yetkileri de yoktur. Yani iktidar seçimlerle yönetimsel yetki alır. Demokratik mekanizmalar, otoriterlik ve diktatörlük için meşru biçimde kullanılmasına izin veremez.
Bunun için demokratik sistem güçler ayrılığı ilkesi üzerine inşa edilmiştir. Bu şu demektir, devletin yasa yapma gücü başka bir mekanizmada, yargı güçü başka bir mekanizma da, yürüt me güçü başka bir mekanizma da toplanarak, bir birlerinin iktidarlarını sınırlandırarak, birbirlerini denetleyerek otoritenin tek el de toplanması ihtimalinin ortadan kaldırılmasıdır. Bu güçler, alanlarını korur, diger güçün alanına saygı duyacak demokrsasi kültürü varsa sistem demokratik bir şekil de işler, yoksa sorunlu işleyecektir.
Özetlersek, demokrasi kurallar ve kaideler sistemi olduğu kadar bir kültür sistemidir de. Toplumumuzun demokrasiden ne anladığı bir kültür sorunudur, devlet kurumlarının demokrasi den ne anladığı yine kültürel olguyla alakalıdır. Bunun için denokrasi alğımızın içerigini demokrasi kültürü ile doldurmak gereğiyle…. Selam ve sevgilerimle…
Fikri adil –www.vatandasfikri.com – Şubat 14
Kaynak: Kemal Gökcan -http://www.toplumvesiyaset.com/yaziOku.php?id=504
|