GELECEĞİ PLANLAMAK MI, GELDİKCE Mİ YAŞAMAK MI?
Geleceği Şekillendirmek İçin Ne Yapmalıyız?
Dünyanın ve Türkiye’nin geleceği..
Bugün Suriye ve Irak için yeni projeler yapan batılıların mikro milliyetçilikleri körükleyerek ulusal devletleri ya bölmek yada güçlerini kırmak istedikleri ortadadır… Bunun için ilk olarak Irak, Sonra Suriye daha sonrada İran ve Türkiye bu yerel milliyetçilikler eliyle güçleri zayıflatılacağı planların kokusunu, operasyonlarını görüyoruz.. O zaman biz nasıl önlem alabiliriz, bölgesel işbirliği nasıl yapılabilir? Aynı sorunu yaşayanlar ve yaşayacak olanlar nasıl bir dayanışma sağlayabilirler? Bakın gelecek sorunlar için geleceği beklemeden planlar yapmak lazım değil mi? Biz yapmasak bile bizim geleceğimizi etkileyecek planları başka yapıyor ve gelecek onların istediği geliyor, gelecek nasıl gelsin istiyorsak öyle, eğitimle, bilimle, felsefeyle, dinle kısacası akılla, bilgiyle her türlü araçla geleceğe hazırlanmamız gerekmektedir… Hazırlanıyor muyuz? (!)
Hazırlanırken başkaları nasıl hazırlanıyor, bizimle ilgili planları var mı, varsa neler ya istihbaratla, ya sağlam verilere dayalı öngörülerle, bizde çok zaman karşı istihbarat ve engellemelerle, bazen savunma, bazen de diplomasiyle, uluslararası hukukla, lobicilik faaliyetleriyle… Kendi gündemimize ve planlarımıza uygun hem kendi toplumumuzu yönlendirecek, hem küresel düzeyde kamuoyu yaratacak şekilde bizi geleceğe hazırlayan eylem ve söylem oluşturmamız lazım olduğu ortadadır… Bunun için siyasal ve bilimsel hedefler koymalıyız, belki de bizim hatamız tek amacımız ahirete hazırlanma yanılgısı olabilir, oysa ahir, gelecektir.. Geçmiş de geldiğimiz noktalara yani kısa bir tarihe bakalım ki geçmişimiz geleceğe ışık tutsun…
Biz 70 yıla yakındır, batı bloğuyla hareket ediyoruz, bu hareketimizi ekonomik, savunma gibi anlaşmalarla yaparak birlikte hareket ediyoruz… Taki Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulacağı ve orada kurulacak olan emperyalistlerin yeni vekil devletinin bize olumsuz yansıyacağı kaygısıyla batı bloğu dışında Rusya, İran, Türkiye’nin işbirliği yaparak bölge dışı operasyonlara karşı durarak bölgenin geleceğinde inisiyatif alınmasıyla farklı bir bakış gelişti.. Yani Rusya Türkiye, İran, Suriye edilgen bir bölge politikasından, etkin bir bölge politikasına geçmişlerdir… Bu savunma mıdır evet, saldırı mıdır, hayır burada bölge dışı aktörlerin bölgenin geleceğin de kendi planların da ısrar ederse, saldırı hazırlığıdır… Bu hazırlığa, T.C devletini yöneten Hükümetin ön yargılı tavırları nedeniyle bu üç devletin anlaşmasına Suriye devleti katılamamaktadır, katılması gerekir, söz konusu operasyon ona yapılmaktadır… Belki de Doğu Ak deniz konusunda Müttefikimiz bile olabilir Suriye… Son 150 yıldır, Batıyla kültürel olarak yakınlaşmayı içine girdik liberal ekonomik modeli en yoğun şekliyle 19 T.C hükümetiyle birlikte kabul ettik ve o günden bu güne devam ediyoruz… 97 yıl önce T.C devletimizi Kurduk, bu kuruluştan önce iki savaş yapmak zorunda kaldık biri birinci dünya savaşın da Osmanlı devletimizle girdik, 1918 yılına gelindiğin de artık Osmanlı yıkılışını tamamladı, yenildiği için çok agır bir anlaşma(Serv) yaptık… Sonra… Bu kötü gidişi önceden gören bizim üzerimize yapılan gelecek planlarına karşı kendi geleceğimiz konusunda inisiyatif alan bir plan yaparak bu anlaşmadan bir yıl önce M. Kemal’in önderlik ettiği bazı milliyetçi subaylar, bürokratlar, aydınlar kendi geleceğimiz kurma mücadelesine girme kararı alarak 19. Mayıs 1919 da Samsundan başlayarak Kurtuluş savaşı için halkı uyarmış ve genellikle halkın desteğini alarak kendi topraklarımız/vatanımız, vatandaşlarımızın geleceğini etkileyecek olan bir savaşı yaparak 11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkesi ile bu savaş son bulmuştur… Sonra 24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre'nin Lozan şehrinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümet temsilcileriyle bazı dünya devletleri bu anlaşmayı imzalamışlar ve geleceğin Ülkesi, Devleti, T.C, böylece oluşmuş, oluşturulmuştur. Demek ki geleceğimiz konusunda inisiyatif alınmalı, her alanda, kısa, uzun ekonomik, teknolojik, kültürel yerel ve küresel planlar, programlar yapmalıyız.. Yapıyor muyuz, sanırım yeteri kadar yapmıyoruz, nereden anlıyoruz, gelişmekte olan bizim de içinde olduğumuz 15-20 ülkenin 20 yıl önceki haline bakalım, birde şimdiki hallerine ve halimize bakalım durum nedir görelim.. Dünya hızla ilerlerken biz nasılda yerimizde saydığımızı görürüz… Biz kendimizi motive etmek için biraz kandırıyoruz, şöyle ilerdik, böyle ilerledik, uçtuk kaçtık diye kendi kendimize gaz verirken, bunları psikolojik rahatlamak için terapi olduğunu unutuyor, kendi gazımıza kendimiz geliyoruz.. Daha sağlıklı bir gelecek için daha sağlam planlar yapmamız gereği ortadadır… Gerçi son 100 yılda iki dünya savaşı oldu birinde biz yenildik, bir kurtuluş savaşı verdik, soğuk savaş döneminde bağımlı politikalar izlemek zorunda kaldık falan ama.. G. Kore, Almanya, Çin Japonya gibi ülkeler de sorunlar yaşadılar, biz on gelişirken onlar 30-40 hatta 50 geliştiler, sonuç olarak biz gelecekle ilgili hedeflerimizi iyi koymadığımız bu hedeflere ulaşmak için disiplinli, amaçlı bir şekilde çalışmadığımız için şuan istemediğimiz noktadayız… Şimdi gelecekte ne gelecek?
Bunu anlamak için dünya nasıl ilerliyor, biz nasıl ilerliyoruz, bırakalım 20 yılı sadece 4-5 yıllık bilgilere bakarak bunu anlayabiliriz… Bunun duygusal, gerçeklerden uzak, miting meydanlarında halkı coşturmak için kullanılan bilgilerle değil, tahrikâtların siyasi sistem olarak benimsemedikleri sistem karalamaya dönük bilgilerle hiç değil… Ülkemizi ve Dünyayı küresel düzeyde gerecekleri gösterecek bilgiye dayalı görmek ve ona göre gelecek olan geleceğe doğru plan yapmamız gerekir…
Dünyaya bakacak olursak üç tip ülke görürüz, bunlar birinciler daha çok da Müslümanların yaşadığı toplumlar… Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Libya, Yemen gibi edilgenliğin inşaa edildiği ülkeler, BAE, Kuveyt, S. Arabistan, Ürdün, Lübnan gibi edilgenliğin inşaa edildiği, hatta alışılmış, ülkeler… Ayrıca birde etkin devletler var, ABD, Çin, Rusya, Almanya, Japonya gibi… Türkiye bana kalırsa ne edilgen, neden etken, etkin devletlerle pazarlık gücü olan bir devlet… Toplumu da Cumhuriyet ve Demokrasi sayesin de daha uyanık bir toplum, inşallah daha da uyanacağız siyasiler miting alanlarında atlattıkları masallara gülüp geçeceğiz, onları hızlı gelişen ülkeler neden, nasıl gelişiyorsa ülkemizi öyle yönetmeye davet edeceğiz, o tür yöneticiler seçeceğiz, zorlayacağız... Öncelikle entelektüeller, sonra filozoflar, sonra biz vatandaşlar, çocuklarımızın, gençlerimizin, ülkemizin geleceği için dünya gerçeklerini görmek anlamak zorundayız ve dünya ülkeleri ilerlerken biz yerimizde saymamız gereğinin bilinciyle hareket etmeliyiz…
Dünyaya bakacak olursak şunları görüyoruz…
2016 verileriyle bakacak olursak, aşağıdaki bilgiler ülkelerin halklarını uyutan ideolojik safsatalardan uzak Dünya Ülkeleri arasında Ülkelerin yerlerini gösteren gerçeklerdir.
Türkiye’nin nüfusu 77.3 milyondur. Adam başına ulusal gelir 8.570 dolardır. Türkiye Milli gelir olarak yine neredeyse aynı sevilerde 8750-9000 dolar civarında… Nüfus 84 milyon olmuş durumda…
İsrail’in nüfusu 8.5 milyondur(2016) Adam başına ulusal geliri 37.550 dolardır. Türkiye’nin dört katı şimdi kaç dolar olmuş acaba? Bu ülkenin geliri 42.144 dolar gözükmektedir 2019 yılı itibarıyla… Neredeyse bizim kişi başı milli gelirimiz kadar artış sağlamışlar milli gelirlerin de… İşte geleceği planlayan ülkelerin 4-5 yılda bile nasıl hızlı ilerlediklerinin göstergesidir bu sayılar…
Yıl 2016, 86 milyon nüfuslu Mısır’ın adam başına ulusal geliri 3.860 dolardır. İsrail’in dokuzda biri, şimdi kaçta biri acaba, Mısırın milli geliri 2.700 dolar, İsrail’in ki ise kusuru atalım 42.000 dolar… 42.000/2.700=15 yani son beş yılda İsrail, Mısır’a karşı 6 kat daha fark atmış… Sizde Çin, İsrail, G. Kore, Letonya, Estonya, Macaristan, Polonya, Çekoslovakya bizim kıyaslayınca ne olmuş.. Bizim siyasilerin ifadesiyle onlar mı uçmuş biz mi? Neyse siyasal polemikler siyasiler işi biz dönelim, gerçeklere…
Yoksul ülkelerin yöneticileri de, patronları da şaşayı, gösterişi sever, bu gösteriş yaptıkları her şey aşağı yukarı ithaldir, yani başkasının ürettiği ürünlerdir… O başkaları geleceği bekleyen değil planlayanlardır, şimdi ne planlıyorlar? Enerjide, yenilenebilir (Güneş, Rüzgar) doğaya uyumlu enerjiler ve bunları kullanan araçlar… Sonra yapay zekayla güçlendirilmiş araçlar ve robotlar, sonra hem insanın, hem diğer canlıların genetik yapısını çözen ve buna göre az veya çok genetik yapıya müdahale edebilecekleri çalışmalar… Biz ne yapıyoruz? Bizden örnek verince siyaset algılanıyor İsrail, Alman, Arabistan örnekleri verelim mi?
Siz hiçbir İsrail, Alman bakanının bir Suudi prensi gibi saraylarda oturup, toplumunun rızkıyla hovardalık ettiğini gördünüz mü? Göremezsiniz, çünkü onlar keyfine göre ülkelerini yönetmiyorlar… Demokrasinin güçler ayrılığına dayalı hukuk sistemi, siyasi sistemi, laik eğitim sistemi denge ve denetim içinde tıkır tıkır ülkelerinin geleceği için çalışıyor, geleceği planlıyorlar ve ona göre davranıyorlar… İnşallah çok gecikmeden bizde öyle davranırız, teknolojide, tarımda, enerjide, sanayide, bilgi ve bilimde kısacası her alanda dünyanın belli başlı ilk 10-11 ülkesi arasında yerimizi alırız, almak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – vatandasfikri.com 26.11.20
Kaynaklar
8* https://www.sabah.com.tr/dunya/2020/02/17/turkiyenin-nato-uyeligi-68-yasinda
|