UYARICI AYDIN, UYUTUCU AYDIN
Aydınlar bizi karşılaşacağımız ve karşılaştığımız sorunlar karşısında uyarırlar, aydının sorunlar karşısında uyandırıcı, çözüm önerileri sunucu bir görevi vardır… Ne yazık ki aydınların çoğu bu görevini yerine getirmez, yada baskılardan dolayı getiremez… İşte bu görevini yerine getirmeyenler ne yapar, sorunlar için de bizi rahat ettirmeye çalışırlar.. Bir şey yok, bak ortalık toz pembe, eksikliklerle sorunlarla değil yapılanlarla ilgilenmemizi sağlarlar, sen bir sorun hissediyorsan o da psikolojiktir diyerek bizim sorunlar karşısın da ninnileriyle uyumamızı sağlarlar.. Ola ki uyanık olanlara karşı da iktidarlarla ahbap çavuş ilişkisine girerek uyku hapları hazırlarlar. Biz bunları tanımazsak hapı yutarız, onun içindir ki, dün kaybettiğimiz uyarıcı bir aydın, Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk gibi aydınlara çok ihtiyacımız vardır. Kendisine rahmet, yakınlarına, sevenlerine sabırlar dilerim…
Biz ninnici, uyutucu aydınlar ile bakın sorun geliyor önlem alalım, kalkın sorun var çözelim diyen aydınları nasıl tanıyacağız…
Yaşar Nuri üzerinden örnek verdiğimiz için, onun alanı ilahiyat, din aydınları üzerinden örnek vereceğiz…. Uyutucu aydınlar dini hikayeleştirirler, rivayetlerle anlaşılmaz hale getirirler, dinimizi onlardan dinlerseniz din ibadetlerden ve hikayelerden ibaret sanır yanılırsınız… Onların başka bir özelliği de iktidarlarla iyi geçinmeleridir, iktidar sahipleri ne derse ona göre fetvalar, ona göre söylemler geliştirirler… Kısaca toplumun ve iktidarın nazbına göre şerbet verirler ve iktidarın hataları karşısında buldukları kılıf fetvalarla toplumu uyuturlar… İbadetleri o kadar abartırlar ki, namaz da ayak başparmağının nasıl duracağını saatlerce tartışırlar, ibadetler konusunda o kadar uzmanlaşmışlardır ki başka bir şey düşünemezler… Tolumun düşünmemesi içinde günde bilmem kaç bin kere şu kelimeyi, bilmem kaç bin kere bu kelimeyi içinden tekrarlasan, söylersen bilmem kaç bin sevap kazanır cennete gidersin diyerek toplumun da düşünmesini engellemektedirler… Başörtüsü meselesini hepimiz biliyoruz, sacının tek kılı gözüken kadınların cehenneme gidecekleri ifadelerini de duyuyoruz… Ahlak ve adalet konusunu neden bir başörtüsü kadar duymuyoruz? Sorusu bizi uyandıracaktır… Böylece rivayetler, şekil konuları ve ibadetlerin abartısı üzerine ortaya çıkardıkları bilgilerle kendilerini çok meşgul ettikleri için başka alanlara, ahlak ve adalet alanlarına çıkamazlar bile… Bunlarla, onlar sürekli bize cambaza bak, cambaza bak diyerek ilgimizi başka yönlere çekmektedirler… Bunlar malumata dayalı bilgiler yükleyerek kendileri uyurlar, hem de toplumu uyuturlar… Kuran kendisi hakkında anlaşılmam için sadeleştirildim, sizin için anlaşılır hale getirildim der, onlar topluma siz anlayamazsınız der… Kim anlar dersek, kendilerini adres gösterirler, şehleri, şıhları adres gösterirler, onlarda el birliğiyle dini alanda uyumamızı sağlarlar…
Uyarıcı aydın nasıl olur derseniz sayıları azdır, onlar iktidarlarla, günlerinin ileri gelen şımarık zenginleriyle çatışırlar, onlar ibadetlerin yapılmasının yanın da toplumun ahlak ve adalet ölçüleriyle yaşamasını vaaz ederler… Bu yetmez, aynı zaman da iktidar odaklarının da, mal mülk sahibi zenginlerin de ahlak ve adalet içinde olması gerektiğini vaaz ettikleri zaman iktidar sahipleriyle, ileri gelenlerle karşı karşıya gelirler… Nitekim birçok aydın ister din alanında olsun ister sosyolojinin diğer alanlarında (Felsefe, siyaset bilimi, sosyoloji) olsun iktidar sahiplerinin cezalarıyla, zulümleriyle karşılaşırlar… Örneğin toplumumuz da yaygın bir mezhep olan Hanife mezhebinin kurucusu İmamı Azam Ebu Hanife de İktidar sahiplerinin zulmünden nasibini almış uyarıcı aydınlarımızdan biridir… Hatta yapılan işkencelere dayanamayan yaşlı vücudu iflas ettiği, işkenceyle öldürüldüğü rivayetleri vardır… Zehirlenerek öldürüldüğü rivayetleri vardır, öldürüldüğü kesindir ama zehirlenerek mi, işkenceyle mi öldürüldüğü tam olarak bilinememekle beraber zehirlenerek öldüğü agır basmaktadır. İmamı Azam o günün uyutucu aydınları tarafından zındık ilan edilmiş, iktidar sahipleri de bu kendi dümen suyunda ki aydınlara dayanarak onu hapsetmiş, işkence etmiş ve en sonunda öldürmüşlerdir… İşte Uyarıcı aydınlara örnek, olarak bunları verebiliriz..
Uyarıcı aydınların en temel özelliği haram, helal, hak, adalet, ahlak konularını işlemelerdir ve bunları sade vatandaş için değil, yönetici eltiler için işlemektedirler… Yani yönetenlerden ahlak, yönetenlerden adalet, yönetenlerden haram helal dairesine vatandaşlardan daha çok dikkat etmeleri gerektiğini her fırsat da vaaz etmektedirler… Bize haramdan uzak durun diyenlerin, kendilerinin durup durmadığını, tartışma konusu yapmışlar, bize adaletten bahsedenlerin kendilerinin adaletli olup olmadığını sorgulamışlar, bize ahlaktan bahsedenlerin ahlaksızlıklarını tartışma konusu yapmışlardır. Böylece iletişim kanallarını elinde tutan iktidar sahipleri, kendi dinci, aydıncıklarıyla bu tür uyarıcı aydınlara hep saldırmışlardır… Onları itibarsızlaştırmaya çalışmışlardır… Nasıl ki Ebu Hanife kendini itibarsızlaştıran dinci aydınlara inat hala günümüz de saygınlığı devam ediyorsa ki… Daha edecektir, uyarıcı aydınları biz ancak onlarla aramızdaki algı perdesi kalktığında anlayacağız ve onlara karşı saygısızlık yapanlar, iftira atanlar yaşıyorlarsa pişman olacaklar, ölmüşlerse Allah’ın cezasıyla karşılaşacaklarını düşünüyorum…
Uyutucu, uyarıcı aydınları ayıracak bilinci olmayan toplumlar, ya uyurlar, ya da yanlış zamanda uyanırlar, yanlış kişilere tepki gösterirler.. Uyutucu Aydıncıkları dinleyen toplumlar, günlerinde, çağların da değil hep geçmişlerinde yaşarlar günün sorunlarına çözüm bulmakta zorlanırlar… Bu nedenle uyarıcı aydınların uyarılarına dikkat etmeliyiz, uyutucu aydınların uyuyun önerilerine karşı uyanık olmalıyız öneriyle… Selam ve sevilerimle..
Not: Yazı Yaşar Nuri Öztürk’ün Ölümü Üzerine Yazılmıştır)
|