İRADE HAPSİYETİ ya da İRADE GASPBİYETİ
İnsanların hayatına aşır müdahalelerle, insanların iradeleriyle istediklerini değil, müdahale eden otoritenin irade etmesiyle yaşanılan olumsuzluklar için, Allah’ın takdiridir diyecek kadar, sucu Allaha atacak kadar aşırılaştıklarını görüyoruz. Biz bu otoritenin kendi alanını aşarak, bizim alanımıza aşırı müdahaleciliğiyle adeta, ta bizim irademizi yok sayan müdahalelerle iradesizliğe neden olmaktadırlar… Bunun sonucu olarak da, biz belki de yapacağımız şeyleri yapamıyor, ya da yapmayacağımız şeyleri yapıyoruz, bu yapılanların sonucu bizi memnun etmeyince, bizde kendimiz sorumluluktan kurtulmak için Allah’ın takdiri diyoruz… Yaptığımız iyi şeylerin faydalarından, sevaplarından, yaptığımız kötü şeylerin zararlarından ve günahlarından biz sorumlu degilmiyiz? Değilsek günah ve sevap kavramları, ceza ve ödül kavramları ne için? Bana göre sorumluyuz, o zaman irademize sahip çıkmalıyız ki yaptıklarımızdan, yapmamamız gerekirken yaptıklarımızdan, yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan biz irademizi kendimizde kullansak, başkalarına da versek bana göre soruluyuz, size göre de, bana göre sorumluluğumuzun farkındayız… Ödülü de, cezası da bize benden söylemesi…
Dünya nimetlerinden faydalanma veya faydalanamama gibi yaşamımızı direk ilgilendiren durumun yanı sıra… Yarın öldüğümüz de karşılaşacağımız hesap günün de burada sergilediğimiz iradesizliklerin sonucu hem kendimize, hem de toplumumuza verdiğimiz zararların cezası ile karşılaşacağımızı da unutmamalıyız, irademize sahip çıkmalıyız. İrademize sahip çıkmalıyız da, iradesizliğe neden olan olaylar üzerine kısaca bahsederek irade üzerine düşünmeye hepimizi davet ediyorum…
İradesizliğe ne neden oluyor dersek bana gör ilk neden bilgi eksikliği, biz bilgisizlik içinde olursak karşılaştığımız olaylar ve olgular üzerine irade sergileyemeyiz, o zaman irademizi başka birilerine ipotek ederiz ki.. Bu irade bizim adımıza her yerde başkaları tarafından kullanılır, günah, sevap sorumluluğu bizim hanemize yazılırken, yaşanılan hayatın için de biz olumlu, olumsuz, iyi kötü yaşarken bu yaşanılanların sorumluluğu kimin? İrademize sahip çıkmayan bizim mi, yoksa irademizi kullanın diye teslim ettiklerimizde mi?
İkinci irade simsarları, gaspçıları algı yöntemleriyle, iletişim teknikleriyle, ulaştığımız bilgilerin gerçek bilgi diye düşünmemize neden olan malumatlarla, gerçeklerin üzeri gölgelenerek edindiğimiz bilgilerle, biz bağımsızca irade sergilediğimizin sanısına kapılıyor… Bu sanılara dayanan düşüncelerle, inançlara dayalı davranışlarımızda, hareketlerimizde kendi irademizi sergiliyor yanılgısıyla içinde yaşadığımız hatta irade sergiliyoruz, sanıyoruz.. Oysa irade gaspçıları, ipotekçileri, bize gelen bilgilerle, ulaşan haberlerle, siyasal lider abartmalarıyla ve dini önder abartmalarıyla ve bu alanda üretilen efsanelerle, yalanlarla, sloganlarla biz, kendimizin irade hapishanesine düşürüldüğünü fark etmiyoruz bile… Kısacası irademizden burada kendimiz gönüllü vaz geçiyoruz… Yukarda da belirttiğimiz gibi irademizi kim kullanırsa kullansın sorumluluklar da, yaşanılacaklar da bizimdir…
Bizim irademize ipotek koyan bu kişi ve gruplar ayrıca şöyle deyimlerle, atasözleriyle bizi bağlamaya devam ederler… Akacak kan damarda durmaz, ben ne yapayım olanlar oluyor, olmayanlar olmuyor, emek ki hayırlısı buymuş gibi.. Umutsuzluğumuza adeta kılıf buluyoruz, oysa ki olanların, olmayanların, bizim hayatımızda nihai olarak bizim irademizle yada iradesizliğimizle olduğunu unutmayalım… Ayrıca bizim irademizi alanların irademizi nasıl kullandığına da dikkat edelim, onların yanlış kararların sonucu yaşadıklarımıza, kaderimizdir diye kabul etmeyelim, irademize, irade hürriyetimize sahip çıkalım… Tekrar olacak ama olsun konu önemli, iradenin hem inanç alanında, hem siyasal alan da kullanmadığımız iradelerden sorumlu olduğumuzu unutmayalım önerisiyle dileğiyle… Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – 3.5.17 – vatandasfikri.com
|