DEVLETİN, DEVLETLİĞİ TARTIŞILMAMASI İÇİN!!
Biz Türklerde devletin devletliği tartışılmaz, bu fitne nedeni sayılır, devleti yönetenler ise devletli diye anılır… İyi de edilir, bunun gerekçeleri devlet olmadığında milletin başına bela geldiğini bilişimizdir, fitne çıktığını tecrübe edişimizdir… Biz Türkler de Devlet olmanın mantığı burada gizlidir, modern devlet anlayışına gelince ise durum daha da farklıdır… Bu devlet anlayışında birey vardır, vatandaş vardır, devletin sınırları vardır, iktidar hukuk kurallarına uyak zorundadır… Devlet vatandaşların/İnsanların hak ve özgürlüklerini ihlal edemez, bu hak ve özgürlüklere ekonomik, sosyal, siyasal hak ve özgürlükler de dahildir… Hatta önce devlet haklara hukuklara saygılı davranmak zorundadır, adeta devlet hak ve özgürlükleri korumak için kurulmuş bir kurumdur… Devlete kavramsal acıdan baktığımızda şunları görürüz…
Sözlükler devlet için bunları yazar, “Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal örgütlü bir ulusun ya da uluslar topluluğunun oluşturduğu tüzel kurum” Devletin bir anlamı da mutlulukmuş, diğer anlamı ise refah ve huzurmuş, nede güzelmiş… O zaman bizim devleti idare edenler, görevlileri, huzuru, refahı, nimeti kendileri almış, bize, külfeti cefası, vergisi kalmış… Haberi okuyoruz… “Temmuzdaki ÖTV artışıyla Türkiye sigara vergisinde dünya lideri oldu… Bundan böyle, 18.5 liraya satılacak sigaranın 15.67 lirası vergi olacak”… Soru şu? Hukuk devleti böyle bir şey yapabilir mi, bence yapamaz, neden, bir ürünün vergisi onun maliyetini geçmemeli de ondan… Yani vergi ana maliyeti (parayı) geçemez, geçerse vergi olmaz başka bir şey olur… İşte o aman devletin devletliği, devletin iktidarını kullananların iktidarı tartışmaya açılır… Birde demokrasi varsa ki başarısız yönetimlerin yönetme ehliyeti tartışıldıkça tartışılır… Yönetimlerin devredilebilmesi ve yeni yönetimin devralabilmesi için demokrasi nerdeyse bir toplum ve devlet için şarttır… Biz yazımıza hukuk devletiyle devam edelim…
“Hukuk devletinin birinci kıstası, bir devlet rejiminde belirlenen hukuk kurallarına hem seçilmiş, hemde atanmış yönetenlerin hem de yönetilenlerin (toplum, halk, vatandaş) uyması, kısacası hukuk kurallarının herkes için geçerli olmasıdır”… Bir hukuk kuralı vatandaşa farklı, yönetenlere farklı uygulanıyorsa orada hukuk ve adalet sorunu var demektir, devletin devletliği, iktidarın iktidarlığı tartışılır, demokratik hukuk devletiyle yazımızı bitirelim mi?
1. Etkin siyasal makamlar seçimle belirlenmektedir. 2. Seçimler düzenli aralıklar ile tekrarlanmaktadır. 3.Seçimler serbesttir. 4.Birden çok siyasal parti vardır. 5.Muhalefetin iktidar olma şansı mevcuttur. 6. Temel kamu hakları tanınmış ve güvence altına alınmıştır. 7. Belkide devleti keyfilikten uzak, sınırlarında hukuk kuralları içine tutacak bir demokratik ilke… Güçler ayrılığı ilkesi… Devletin yasama (TBMM) yargılama, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay, Anayasa Mahkemesi gibi yargı kurumlarında ve hükmet gibi yürütmeyi sağlayan kurumlarda güç denge ve denetim maksadıyla paylaşılmıştır… 8. Ayrıca laiklik de demokratik ilkeler arasında sayılabilir… Şimdi bizim devletimiz hukuk devletimi, demokratik hukuk devlet mi?
Vergide adaleti sağlamış adil devlet mi, hukuk kuralları herkese aynı işliyor mu, devleti yönetenleri yargı kurumları denetliyor mu, yoksa bazılarına ayrıcalık var mı, üretilen refah adil paylaşılıyor mu, yoksa bazı vatandaşlar ayrıcalıklı mı?? Örneğin trilyoner sayımız nasıl oldu da birden bire 200 bin kişiyi geçti? İşte tüm bu sorular sosyolojik/ekonomik, siyasal sorunların temelinde yatar, bu iç sorunu dış güçler de kaşır…. Böylece fitne doğar, fesat ortaya çıkar, toplumumuz da kol gezer… Sorumlusu kimdir, iyi idare edilmeyen devlettir, buna yasal sınırlar içinde tepki göstermeyen vatandaştır…
Devletimizin, devletliğinin tartışılmaması için, devletimizin hukuk kurlarını adalet temeline dayandırmamız gerekmektedir.. Gereği bilinmekte ama uygulamada sorunlar yaşanmaktadır, bunları da aşarız umuduyla… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – 7.8.19 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
|