ANAYASAL MEŞRUİYET
Demokratik Hukuk devletlerin de, Anayasa adı üstünde en ana yasalardır, bu yasalar tüm kişi ve kurumları bağlar…
Bu yasalar başka bir şeyi daha bağlar sistem bağıdır, sisteme monarşi (krallık, Padişahlık) denecekse bu yasalarda denir, cumhuriyet, demokratik, sosyal hukuk devleti denecekse bu yasalarda denir, laik denecekse bu yasalarda denir? Buna da siyasal rejim/sistem bagı diyebiliriz.. Yani Anayasa hangi sistem de siyaset yapın diyorsa o sistem de siyaset yapılır… İşte iktidarında (yürütme, hükümet, başkan) devletin kurumlarının bir çoğu anayasadan, bir çoğu anayasaya uygun kanundan kuruluşunu, amacını, meşruiyetini alır.. Buna da meşru/yasal/legal siyaset denir..
“MADDE 67- Vatandaşlar, kanunda gösterilen şartlara uygun olarak, seçme, seçilme ve bağımsız olarak veya bir siyasî parti içinde siyasî faaliyette bulunma ve halkoylamasına katılma hakkına sahiptir.” Anayasında İslam yazan, kaç ülkede böyle bir hukuk kuralı vardır? Bakın ayrıcalıklı bir zümreden bahsetmiyor yasa, vatandaşlar diyor, siz gidin anayasasında, isminin önünde dini içerik yazan bir devlette aday olmaya kalkın, ülkeyi ben, bizim parti yönetecek deyin, başınıza ne geliyor görün..
MADDE 68- Vatandaşlar, siyasî parti kurma ve usulüne göre partilere girme ve partilerden ayrılma hakkına sahiptir. Parti üyesi olabilmek için on sekiz yaşını doldurmuş olmak gerekir. Siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır.” Bakın burada da, siyasete girip çıkmaya sınır koyulamaz mesajı vardır, isim vermeyim diyorum ama vermeden de örnek veremeyeceğim, Arabistan da sadece Suud ailesi siyaset yapabilir.. neyse konumuza devam edelim…
İşte muhalefet partileride meşruiyetini, yasallığını bu anayasadan alır, alırda sanki son zamanlarda muhalefete sürekli zillet, illet ve burada yazı dilini bozamayacağımız bir sürü ifadelerle, medya gücünü de kullanarak yakışıksız söz söyleyen bir hükümet sözcüleri ile karşı karşıyayız… Anayasal düzen içinde yaşadığımızı düşünemeyen bazı vatandaşlar ise muhalefeti bu kadar suçlayıcı dil karşısında kapatalım gitsin diyecek duruma geldiklerini de görüyoruz.. Bazen muhalefetin de iktidara nasıl gelindiğini unutarak iktidarın meşruiyetini sorgulandığına da tanık oluyoruz… Vatandaşların iradesine dayalı olarak, iktidara en çok oyu alan parti geliyor değil mi? Bu iki sivri dil birbirlerine karşı güvensizliğe neden oluyor, sürekli taraftarlarının hoşuna giden şeyler, sürekli karşı tarafa sözlü saldırı, karşı tarafı şeytanlaştırma, kendi tarafını melekleştirme de diyebileceğimiz bu dil… Toplum genelin de siyasetimiz de meşruiyet(yasallık) sorununa neden oluyor, hadi kesin konuşmayalım olabilir… Ne gerek var, o zaman bu kadar sivri dile, bu sivri dil belki tabanınızın hoşuna gidebilir, ben sanmıyorum da, sonuçta her partide söylem gazına gelemeyecek aklıselim insanlar var… Şu sorular, her gün grup toplantılarında alkış seanslarıyla karşı tarafa seviyesizlik örnekleri sunan liderlere gelsin.. Neden, karşı tarafın sevgisini, saygısını kazanmak varken, nefretini kazanıyorsunuz da siyasal gerilime neden oluyorsunuz? Hadi taraftarlarını geçtik, son araştırmalarda partisiz vatandaş sayısının neredeyse her üç seçmen den biri seviyesine gelmiş olduğunu, z kuşağının da böyle düşük seviyede söylemlerden haz etmediği düşünülürse, neden hala bu dili kullanıyorsunuz? Ayrıca siyasetçilere ve onların partilerine güvenin yerlere yeksan olduğu görülünce bile bu dile devam etmenin mantığını nedir? Her neyse!!
Her daim yaptığımız gibi, mevcut siyasal yönetimler içinde, en az kusurlu olan demokrasinin bazı özelliklerinden bahsederek yazıyı bitirelim mi?
Demokrasilerde seçim olabilmesi için partilerin, başka adayların olması gerekir, karşı tarafı sorgulamak yerine kendi partimiz ne kadar demokratik ön seçimler yapıyor diye sorgulamalıyız…
Demokrasilerde seçimlerle, iktidara gelenler güçler ayrılığı gereği devletin gücününün icraat, yani hizmet edecek tarafını kullanması gerekir.. Demokrasiler hükümet edenler, diğer güçlerin, yargı, yasama, siyasal olarak denetimine tabi olduklarını unutmamaları gerekir… Demokrasilerde inanç ve fikir özgürlüğünün şiddete başvurmadıkça, hoşumuza gitmese dahi, hatta biraz sınırları zorlayalım, kutsalımıza saldırı olsa dahi sınırlandırılması abestir… Sadece kutsalına saldırılanlar yine şiddete baş vurmadan tepki gösterme haklarını kullanırlar… Demokrasilerde örgütlenme özgürlüğü vardır, bu örgütler gerekli gördüğünde hükümet edenlere tepki gösterirler bu da anayasal haktır, anayasal haklar meşrudur, yasaldır, kanunlarla, kararnamelerle olağan dönemlerde sınırlandırılamazlar… Son olarak..
Demokratik sosyal, hukuk devletinde devletin kurumlarının yanı sıra vatandaşın görevi de güçler ayrılığına göre sistemin işlemesini sağlayacak şekilde davranarak, siyaset yapanlardan da bunu bekleme hakları vardır… Daha çok saygı, daha çok sevgi, daha çok demokrasi, daha çok hukuk, daha çok adalet, daha çok ahlak daha iyi bir toplumsal yaşamak demektir, daha iyi yaşamak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – vatandasfikri.com – 1.3.2021
Kaynaklar
2* http://www.dildernegi.org.tr/TR,274/turkce-sozluk-ara-bul.html
|