ARA TOPLUM SENDROMU
Ara toplum dediğimiz de ne alıyoruz, ne demokratik olabilmiş, nede otoriter olmuş, ne laik olmuş, nede anti laik, ne bilimsel bilgi peşin de nede ilahi bilgi peşin de, ne toplumsallaşabilmiş, nede bireyselleşebilmiş, ne ahlak ve vicdani adalet kurallarına uygun davranabiliyor, nede toplumsal normlara, kurallara, yasalara uyabiliyoruz… Kısacası her alan da sorun bu sorunların neden olduğu kaotik bir zihin ve toplumsal yapı var… Buna ben ara toplum, o desin kaotik toplum, siz deyin paradoksal toplum…
Biz demokratmıyız, hayır, otoritermiyiz hayır, biz neyiz işte ara toplum demekte ki gayem buydu arkadaşlar…
Biz bilimsel bilgi arayışı içinde miyiz, son 1000 yıla yakındır önemli bir bilimsel gelişme ortaya koymadığımıza göre, ya da katkı sunmadığımıza göre bilimsellikten uzagız, bunu söyleyebiliyoruz… Öte yadan vahiye dayalı bilgi ile aramız nasıl dersek, harfler, sesler olarak zihnimize alıyoruz… Bu ne demek derseniz, anlamadığımız bir dil üzerine öğrendiğimiz bir kitapbın anlamını degil sadece harfleri, sesleri ezberliyoruz… Bu da şu demektir, vahye dayalı bilgiyi de çok önemsemiyoruz, Allah’ın mesajı ne diyor? Bu iki bilgi kaynagıyla bagını koparmış toplumların ara toplumla, kaotik toplum arasında yaşayacakları ve bu hali de normal sanacakları aşikardır… Bilimsel bilgilerin ışığında toplumsal bir düzen kurmak, bu düzenin içini vahye dayalı manevi acıdan zenginleştirmek ve bilimselin maneviyatın vicdanıyla harmanlanması üzerine çıkacak zenginligi yaşamak… Toplumumuzu ara toplumun yaşadığı kaotik ortamdan kurtacagını umut ediyorum.. Biz toplumsal gruplar olarak bunu fark ettiğimiz de toplumumuzun ara toplum olmasından kurtulması için çalışacagız… Ne acı ki daha çoğumuz bunu fark edemedik… Demokratmış gibi davranıyor ama degiliz, ancak bizim parti kazanırsa demokrasi güzel diyoruz… Laikligin gerekliliğine inanıyormuş gibi yapıyor ancak bizim mesebin içtiatı gecerli olursa laiklik güzel… Aslın da bu iki önemli ilke toplumsal barışın en temel iki dayanagı… Biri inanç kaynaklı çatışmaları engelliyor, digeri iktidarın, yönetimin devretme devralma anın da çatışmayı ortadan kaldırıyor…
Şayet bunları fark etseydik, demokratik bir yöntemle geldiğimiz yerlerde demokrasi dışı davranışlar sergilemezdik… Şayet fark etseydik, vatandaşın temsilcisimiyiz liderin partinin temsilcisimiyiz karıştırmazdık… Şayet fark etseydik, bir dindar olarak, bu kadar kolay adaletszilik, ahlaksızlık, ve yolsuzluklara bulaşmazdık… Şayet fark etseydik 30-40 yıl akamik camiada bir koltuğu işgal etmemize rağmen, elimize öğrenciyken tutuşturulan kitabın dışında da bir bilimsel, akademik alanların da olbilecegini anlar, eldeki ezberlerlediğimiz bilgilerle, yeni bilgileri harmanlayarak daha yeni bilgiler ortaya çıkarırdık.. Sizin döneminizde 30-40 yılda hangi bilimsel gelişmeye imza attı bulunduğunuz kürsü, takım, grup, akademik kurum? Bizim partimizin, iktidarı, dönemin de Ülkemize ekonomik, teknolojik ne katkılar sunduk? Bana şu binayı yaptık demeyin, patentden, içattan, bilimsel gelişmelerden üretiğimiz ve dünya pazarlarında hatırı sayılır markalarınızdan bahsedin… Bir markadan, modelden, cep telefonunu, bilgisayar, araba, ucak marka ve modellerinden bahsedelim… Yoksa demekki bilimsel bilgiye uzak duruyoruz…
Teknik teknolojik gelişmeler bilimsel bilgiyle, ahlak ve adalete dayalı bilgiler de inança, kültüre dayalı manevi bilginin yanı sıra felsefi bilgiyle inşa edilir… Biz ne yazık ki hepsinden uzak kaldık… Efendim bizi bıraktılar, batılı komplo teorileri, yan ajanlar, yön hainler bizi bu hale getirdiler… Onlar bizi bu hale getirmek için çalışırken biz ne yapıyorduk? Elimiz armut mu topluyordu? Yok onların verdiği teknolojik aletlerle, teknolojisi yüksek ülke, vatandaş numarası yaparak çocuklar gii şen yaşıyorduk… Suçu başkasına atarak işin içinden çıkamayız… O zaman suç kim de…. Hepimizde, bulunduğu yerde, bulunduğu kurumun aynı kalmasını bile sağlayamayan yöneticilerde, çalışanlar da, bu vasatlıga izin veren siyasi sorumlular da…
Ama gördüğüm şu, vasatlığımıza rağmen, egolamız da bir o kadar şişik, çalışanımızın üçretini ödemez, o paralarla en pahalı arabaya binersek, bunu eleştiren işçiyi de işten atarsak… Yeni yatırımlar için ayıracagımız paralarla lüks için de yaşarsak, toplumda işsizlik yükseldiği zaman sorumlusu o arabayı sana satanlar mı? O lüks eşyelarla, kıyafetlerle parayı harcarken ajanlar mı rehberin di? Hiçbir iş yapmaya, yapmaya kabarık maaş alınmasını düşünün, hak edilmeyen her maşı alan da suçlu veren de suçlu…. Son 20 yıldır hiçbir projeye katılmamış ama sırf diploması ver diye kaç tane gizli işsiz mimar, mühendis maaşlı işsizimiz var. Egitimi ele alsak diyorum her işin başı egitim derler ya…
Alalım son uluslar arası degerlendirme ,(PISA “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı”) sınavın da öğrencilerimizin öğrenemedigini anladık, ama ben biliyorum ajanlar bir hal edip bize komplo kurdular ve bizi başarısız gösteriyorlar… Ajanını seveyim senin… Egitim ne için yapılır, dilimizi öğretmek için, tarihimizi öğretmek için, dinimizi öğretmek için, toplumsal, kişisel fayda ve zararları öğretmek için, dogadan, dogaya zarar vermeden yararlanmanın yollarını öğretmek için… Hepsini üst üste korsak, insanlığın bilgi birikimini çocuklarımıza gençlerimize aktarmak için… İnsanlığın bilimsel bilgi birikiminden faydalanarak yeni bilgiler ortaya çıkarmak için egitim yapılır… Yapıyormuyuz, yoksa yapıyomuş gibi mi yapıyoruz…. Son 50 yıldır, yok hasızlık yapmayalım 100 yıldır en önemli icadımız nedir diye soralım, bu soruyu ortaya atalım dursun, bir ajan gelsin cevaplasın…
Egitim ahlak ve adalet öğretme işidir dersek, bu konularda toplumsal ve kişisel durumumuz nedir, der, bu soruya hep beraber cevap arayalım derim… Demekki ara toplumların sorunu çok, çözmek için o ara, dere rollerden kurtulmaları gerekir… Yani karar verecekler, bize demokrasi gereklimi gereksiz mi diye, karar verecekler bilimsel bilgi gerekli mi gerekisz mi diye, karar verecek vahiyle gelen bilgilerin toplumsallaşmamıza katkısını kullanalım mı, kullanmayalım mı diye…. Toplumsal iş bölümün de bizim sorumluluğumuza düşen iş bize düşen iştir, bunu iyi yapmazsam, kişi, vatandaş olarak toplumsal kaotik ortama katkı sunarım düşüncesi toplumsal, kişisel hayatta hepimiz de olmalıdır…
Ara toplum vasıflarını aşabilmek için, önce siyasette, sonra egitim de, sonra din alanın da ciddi reformalara ihtiyaç vardır… Din de reformlardan bahdince rahatsız olan arkadaş, şuan ki dini yaşamdan memnunmusun, yada İslam toplumlarının durumunu görüyormusun… Dinde reform dedndigin de sanki şunu anlıyorlar, ayetleri degiştirecekler… Ayet zaten sabit ayetleri günün şartlarına göre yeniden okumalıyız, bundan bin yıl önceki yorumlar da reformlar yapmalıyızı anlayalım, din de reformdan… Yasalarımızı daha demokratik hukuk düzenini tesis edecek şekil de reform etmeliyiz… Şitdet ve silahlı unsurlarla aynı yöntemlerle ama hukuk devleti sınırları içinde mücadele etmeliyiz… Ara toplumun kaotik durumundan ancak böylece kurtuluruz umuduyla… Selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil --- temmuz 15 --- www.vatandasfikri.com
|