İNSANLIĞIN TEMEL SORUNU!!
(Ahlak/Etik Buhranı)
İnsan kültür oluşturan canlıdır, bunu yaparken bilimi, dini, düşünceleri kullanır ve yaşam alanların da bunların üzerine toplumsal düzen tesis eder, hem düşünceleri kullanarak hem de doğadan yararlanarak kültür yaratır… Bu yaşayış ve yaratış içinde felsefenin ve dinin önerdiği ahlak erdem, adalet, olgunluk gibi değerlerle toplumsal kurallar ortaya çıkaran insan bunlar üzerinden ilk olarak yerel bir ahlak sistemi ve buna dayalı adalet ilkeleri, daha geniş düşününce evrensel bir Etik ilkeler inşa etmesi gerekirdi… Ya da var olanları işlevselleştirmesi gerekirdi yapamadı… Zaman zaman kişisel olarak, çeşitli noktalar da başarılsa da, Bu durum insanlığın teknik ve teknolojik gelişmesine rağmen, üretilen refahın paylaşımın da, yaşamsal kaliteye yansımasın da, bu yerel ve evrensel ahlak ve etik değerler ekonomik ve siyasal anlayışlara kurban edildi…. Bunun hayata toplumlara, uluslararası ilişkilere yansıması değerlerin değersizliği, ilkesizliğin verdiği kültürsüzlüğe neden oldu ve insanlık buhranı olarak karşımıza çıktı… İşte yaşanan sıkıntıların, insan toplumlarının karşısına en önemli sorun olarak ahlak ve etik buğranı ortaya çıktı ve bize refah seviyemiz artsa bile mutsuzluklar yaşatıyor…
Teknoloji ve teknik gelişti, buna dayalı üretim imkânları gelişti, bunlara bağlı olarak silahların teknolojileri ve öldürme yetenekleri de gelişti, gelişen silahlar, bombalar terörist grupların eline de çok kolay geçer oldu… Hem devletler, hemde terörist gruplar ahlaksızca yaşam hakları yok sayıyorlar, yaşatmaktan sorumlu olduğumuz canlara kıyıyorlar… Aklını, düşüncesini, ahlakını yok sayanlar çok kolay insan öldürür oldu, diyemem her dönemde insanlık bu olayları yaşadı… Günümüzde haberdar olma imkanımız geliştiğinden bomba patladı Paris de, en çok 3 dakika sonra dünyanın her yerine görüntülü haberler ulaştı. Bu haberdar olma işi bizde yaşanılan olaylarda bir taraf olma ihtiyacı hissettirdi ve biz bir taraf oluyoruz… Bu tarafgirliğimizin temeline etik ve ahlak ölçülerini mi yerleştiriyoruz, yoksa kişisel, toplumsal, ülkesel çıkarlarımı, her şeyin üstüne çıkarları koyarsak etik ve ahlaklı olunabilir mi? Biraz etik ve ahlaka bakarak yazımıza devam edelim…
Önce kavram acısından baktığımız da bir çelişki görülüyor, Ahlak bir kültüre, Etikse evrensele ait ahlak gibi düşünülse de bazı durumlarda etik Ahlakı inceleyen bir disiplin gibi sunuluyor… Hangisi dogrudur derseniz, ben ahlakı yerel kültürel değer, Etigi de yerel ahlakı da kapsayan evrensel kültürel değer olarak ele alıyorum, bu yöntemle bu iki kavrama yaklaşıyorum… Ayrıca etik diyelim ki bir disiplin olsa bile disiplinin çıktısı nedir dersek, yine etik değerler olacaktır.
Halkın yazılı ve sözlü kaynaklara, daha önceki kültürlere, kendi geleneksel kaynaklarına dayanarak kendi kendine oluşturduğu, hiçbir yazılı hukuk kuralarına dayanmayan, sosyal kanunlara "Ahlak/etik ilkeler" denir. Bunlar yazılı kanunları etkiler, İnsan davranışlarını etkiler, etik temelli ilkeler aşağı yukarı, her sosyal ve fen bilimlerinde ki çalışmaya yansır. İster Sosyal bilimlerde, ister kişisel ilişkiler de, ister antropolojide bir kültürün diğeriyle ilişkisinin incelenmesin de, ekonomide ki kaynakların paylaştırılmasın da, politika biliminde (siyaset bilimi) gücün tahsisinde, güçler ayrılığın da, toplumsal rolleri, insansal faaliyetleri nedeniyle etik alanın içinde sayabiliriz. Hukukta ise etik ilkeler kanunlaştırılmasıyla hukuku da etkiler….
Toplam da etik davranışı öven, etik olmayan davranışı kötüleyerek toplumsal uyuma alt yapısal destek sunan Ahlak ve Etik ilkeler vaz geçildikçe yaşadığımız sorunlar yaşanmaya devam edecektir… Etigin ve Ahlakın hem sosyolojik hem de psikolojik olarak toplumlara enerji kattığını ve oluşacak sıkıntıları, ilkleri ve anlayışı cezvesince ve tedavi edici rolüyle insanların kişisel ve toplumsal hayatlarına büyük katkılar sunduğu ortadadır.. Ya bu katkıları es geçersek, insanlık içine düştüğü çıkar çukurun da debelenir durur, bu çukurdan bizi çıkaracak olan yegane halat ise Ahlak ve Etik değerlerdir. Bunu cinselliğe indirenlere ise o alan ancak genel olarak düşünüldüğün de 10 da biridir diyebiliriz.
Etik/Ahlak değerleri sosyal bilimlerin dışında ki çeşitli bilim dallarını da etkilemiş, örneğin biyolojide biyoetik, ekolojide ise çevresel etik adıyla önemli bir yer teşkil eder hale gelmiştir.
Analitik(Cözümlemeli) felsefede, etik geleneksel olarak üç ana alana ayrılır: Meta-etik, normatif etik ve uygulamalı etik. Etik ve ahlak arasındaki bir farktan bahsetmek gerekir. Etik daha çok ahlak üzerinde konuşur, sorgular, tartışır, düşünür, yargılar. Ahlak yöresel, Etik ise evrenseldir. Etik, evrensel kabul gören kurallardır.
Bütün bunlar üzerinden baktığımız da Etik ve Ahlakın benimsendiğin de uygulandığın da nasıl insanları, toplumları olumlu etkilediği, terk edildiğin de ise, olumsuz etkilediğini görüyoruz ona göre yaşadığımız buhranlardan çıkmanın yolunun Etik ve ahlak değerleri olduğunu tekrar vurguluyoruz… İnsanlığın, akılla, bilimle ve bunlara dayanan düşünsel davranışlarıyla bu değerleri yaşam alanlarında işlevsel hale dönüştürebileceklerini görüyorum… İnsanlık buhranı aslında Ahlak ve Etik buhranıdır... Dilerim Tüm insanlık ailesi olarak Ahlak/Etik değerler üzerine daha mutlu bir yaşam ortaya çıkarabiliriz…
Selam ve Sevgilerim…
Fikri Adil – Kasım 15 – www.vatandasfirki.com
|