TOPLUMSAL DÜZENİMİZİN İKİ AYAGI
Toplumsal olarak yaşayan, yaşamaya yatkın, hatta neredeyse zorunlu insan, aynı zaman da toplumsal düzene de ihtiyaç duymuştur, aşiret ve cemaati de aşacak kadar büyüyen toplumları devlet ve ülke vatandaşlığıyla topluluklar… Bunun için kültür yaratmış, yasa yapmış büyük toplum oluşturmuştur. İster aşiret, ister mezhep olsun bunların kültürünü ve içtihatlarını aşan toplumsal kurallara ihtiyaç duymuşlar ve ortak üst kurallar oluşturmuşlar.. Bu üst kurallara da, hukuk kuralları, demokrasi ve laiklik demişler, bunları devlet ve toplum kuralları haline getirmişlerdir…
Bunlara da herkesi bağlayan yasalar, kanunlar toplumsal kurallar demişlerdir. Bu toplumsal kuralların en temel özelliği herkesin yaşam alanına, tarzına saygı duyacak şekil de oluşturulmuş olmasıydı… Böylelikle mezhepler, bölgeler, halklar arası savaşların önünü batılılar geçebildi, dilerim biz İslam toplumları da geçecek bir toplum düzen kurabiliriz. Bunun için demokrasi ve laiklik gibi yöntemlerin, yönetimlerin, iktidarların seçimlerle devralınabileceği/devredilebildiği ve ülkede ki tüm inançların kendilerini ifade bulduğu ve bir üst vatandaşlık kimliğiyle eşit haklar ve sorumlulukların yaşandığı toplumsal düzen, biz İslam toplumları için çıkış noktası olacaktır…
Ülkemiz bu toplumların için de en şanslılarından biridir, demokrasi ve laiklik yolun da tecrübelerimiz var, şuan da geliştirmek için arayışlarımız ve uygulamalar devam ediyor.. Bu kural koyma yanıyla, yani yasa yapma yanı, bunları yapan da yine toplum, toplumda ki toplulukların temsilcileri, dolayısıyla herkesin kurallara katkı sunduğu meclisler de yapılan yasalarla, hukuk kuralarıyla vatandaşların yaptığı kurallara uymasıyla, böylece gönüllü olarak kurallara uyan bir vatandaşlar topluluğun ikinci ayağıdır..
İlk önce toplumsal kurallar yapılırken ben güçlüyüm kuralları dayatırım demeyeceğiz, çünkü bu güçlülerin değil hepimizin kuralı olacak ki biz vatandaşlar kurallara kuralımız, içinde yaşadığımız toplumuma toplumumuz, devletimize devletimiz diyebilelim… Birinci ayağın yasa yapılması, kuralların oluşturulması, ikinci ayağın da yazılı hale gelmiş kurallara uyulmasıdır… Bazen hepimizin tam istediği bir kural olmayabilir, biraz ben isterim biraz o, biraz şu derken hepimizin gönül rahatlığıyla uyacağı kurallar olması için kendi isteklerimizden tavizler verilmesi gerekiyor…
Ben, kendi inanç ve aşiretimin kuralını sana dayatırsam, ya da sen bana kendi aşiretinin ve topluluğunun kuralını bana dayatırsan, burada o kurallara uyum olmaz, bu kurallar toplumsal çatışmalar çıkarır acaba İslam toplumlarında ki çatışmaların nedeni ne hiç düşündük mü? Kuralı koyanlara bak, Irak Sunni bir azınlık, Şimdi de Şii çoğunluk, Suriye de Şia bir azınlık, dış güçlerin katkısıyla sürekli azınlıkta olanlara baskıyla gelinen nokta, tuhaf değil mi? Üst kural, üst kural olacak, biz vatandaşlar da bu kurallara uyacağız… İktidardakiler ölünceye kadar kalmayacak, ölünce de iktidara çocuklarından biri gelmeyecek, Adamın biri çıkacak Rizeden, Urfadan Vandan, Edirmeden, İzmirden Konyadan Kastamonudan, Malatyadan çıkacak Angaradan ülkeyi yönetmeye talip olabilecek. Bunu da seçimlerle yapacak, seçildikten sonra yasal kurallarla yapacak, yasaları demokratik sisteme zarar verecek şekil de değiştiremeyecek… Evet kurallara uyacak vatandaşlara gelelim mi? Zaten yasa yapma süreçleri iyi işletildiğin de, yasayı yapanlar da, yapılan bu yasalara uyanların da vatandaşlar olduğunu görürüz….
Kısacası toplumsal düzenlerin iki ayağı vardır biri vatandaş devlet ve devletin yasaları kuralları, ikicisi ise vatandaş ve onun halk kültürü, kültürün içinde inanç ve gelenek de vardır… Biz bunları daha iyiyi bulma maksatlı akılla ve bilgilerle, düşüncelerle, ideolojilerle, inanç yöntemleri üzerine tartışarak ortak akılla ortak iyileri bulabiliriz… Amacımız birbirimizi bastırma değil de birlikte yaşamak ise, daha iyi bir toplumsal düzen bulunabilir, kurulabilir… Toplumlarımız da çatışmaya harcadıkları enerjilerini gelişmeye harcarlar… Düşünceleriyle selam ve sevgilerimle…
|