ENTELEKTÜEL KURAKLIK
(Filozofların, Alimlerin Toplumdan Uzaklaşması)
Her toplumun kısacası insanlığın siyasal, dini önderleri vardır, düşünce önderleri ise filozoflardır, entelektüelleridir, biz de durum nedir? Durum hiçte iç acıcı değildir, nedenlerine kısaca bakalım ve sonra bu filozoflar, entelektüeller kimlerdir, ne iş yaparlar ona bakalım… Alimlere ilk baskı bana göre siyasaldır, iktidarlar hiç bir zaman entelektüelleri sevmez, nedeni ise onlar iktidarların yanlışlarını, zulümlerini yüzlerine vururlar da ondan… İktidar gücünü ahlak ve adalet içinde kullanmıyorsa, filozofların, entelektüellerin muhalefetiyle karşılaşırlar… Bizde bu karşılaşma da, bunların sayısı da son derece azdır, iktidarlarımızın vasatlığı da belki entelektüel eleştirinin olmamasındandır… Sonra kültürel baskılar da entelektüel kuralığa neden olabilir, kültür sorgulamadan veya geçmiş zaman içinde sorgulanarak bir sonuca ulaşılmış pratik davranış bilgileridir ve bunun günümüzde de tartışmasız doğru kabul edilmesini ister, kültür içinde kalmayı kabul edenler de bunu böylece yaşarlar.. Ama entelektüeller ve daha geniş düşünen filozoflar bu duruma itiraz eder daha iyi arayışı içinde girerler… Tam bu noktada entelektüeller için iktidarla, otoriteyle çatışmanın yanın da birde kültürel genellemelerle çatışma başlar… Bu kısmen topluluklarla ters düşmek demektir, hem iktidarla sorun yaşa, hem toplulukla ve bu arada da daha iyi yönetim için, daha iyi toplumsal yaşam için düşünce üret, bunun için büyük bir bilgi birikimi, düşünsel çalışma… Entelektüel disiplin, irade, cesaret yanlışa karşı duruş, muhalif etme, doğruya onay ve destek için sanki bir ömür vermeleri gerektirmiştir… Örnek mi, Sokrates, Ebu Hanife, Galileo, bunlar kim sadece doğru peşinde olanlardır, bunların başına iktidarlar ve dönemim bilinçsiz dini otoriteleri tarafından hep bir bela sarılır… Hiçbir şey yapmazlarsa topluluklarında onların itibarını yok etmek için dedikodularla, iftiralarla itibarlarına saldırılar yapılır.. Bunlar üzerinden düşündüğümüzde filozofluk, entelektüelliğin ne kadar zor olduğunu, aynı zamanda toplumlar içinde ne kadar önemli olduğunu görürüz… Bu görmeye dayalı olarak biz halk, vatandaşlar entelektüellerimize sahip çıkmalıyız, onların ulaştığı doğrular üzerinden siyasilere baskı yapmalıyız.. Yani entelektüel ve siyasetçi arasında seçim söz konusu olduğunda biz entelektüel, alim, aydın, münevver, filozof aşağı yukarı hepsi aynı anlama geliyor, onlardan yana olmalıyız… Neden aynı anlama gelen sözcükleri kullanıyorum, biri alim der entelektüel kelimesine takar, diğeri aydın der, biri entelektüel der herkese seslenmek istiyorum da ondan, toplam da düşünce adamları da diyebileceğimiz bu kişilere sahip çıkmaz, onları siyasetçilerden daha çok dinlemezsek, entelektüel kuraklığımız devam edecektir… Bu da şu demektir, vasatlığımız, daha da kötüsü vasat altı yaşamımız devam edecektir.. Şimdi kim bu filozoflar, entelektüeller, alimler, aydınlar ona bakalım mı?
Entelektüel: Bilim, teknik ve kültürün değişik dallarında özel öğrenim görmüş (kimse), aydın, münevver, Fikir sorunlarıyla ilgili: Entelektüel bir çalışma.
Filozof: Felsefe ile uğraşan ve felsefenin gelişmesine katkıda bulunan kimse, felsefeci, feylesof, felsefe yapmaya meraklı olan kimse, sakin, kendi hâlinde yaşayan kimse. Filozof sözcüğü philos (sevgi) ve sophia (bilgelik) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir. Yani bilgeliği seven kişi anlamındadır. Filozoflar, genel anlamda işleyişi doğa, sosyal yaşam, açıklamak için düşünen, bu düşünme eyleminden mantıksal yeni ve farklı sonuçlara varan ve bu sonuçları ifade etmek için yeni tanımlar ve yeni bilgi üreten kişidir. Filozoflar hayata yeni sözler, cümleler ve bilgiler koyarak insan yaşamında önemli bir yer edinmişlerdir. Öğüt verici bilgileri ile insanların hayatlarında daha kolay bir yaşam için uğraş vermişlerdir.
Aydın: Geçmiş düşünsel birikimlerden Işık alan, ışıklı, aydınlık olan, bu ışığı gününe ve geleceğe aktaran kişi… Kültürlü, okumuş, görgülü, ileri düşünceli (kimse), münevver kişiler… Bu edindiği düşünsel ışıkları toplumuna kolayca anlaşılacak kadar açık, seçik aktaran kişidir…
Bunlar nerede yetişir dersek, nitelikli akademiler de yetişirler, bu akademiler bilim dallarında olsun, bilim, edebiyat ve güzel sanatlar alanların da orta ve yükseköğretim yapan yerlere verilen addır… Burada ders verenler ve öğrenenler bilginlerden, düşünürlerden, filozoflardan, entelektüellerden yazarlardan, sanatçılardan oluşan bilim ve sanat toplulukları, kuruluşları da diyebiliriz…
İlk akademi örneklerinden biri Platon'un Atina yakınlarında kurduğu, ölümünden sonra onun temel öğretisine bağlı kalarak eğitim vermeye devam eden felsefe okulunun adıdır. Günümüzde karşılığı üniversitelerimiz olabilir, bunların bilimsel özerkliğe sahip olması düşünülür, bunlar yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksekokul vb. kuruluş ve birimlerden oluşan öğretim kurumlarıdır… Entelektüellerin, filozofların buralarda yetişmesi beklenir, bunlar yetişir ve hayatta nasıl bir tavır takınır dersek..
Güçlülerin adaletsizliği karşısında, ezilenlerin safında, adaletsizliğe karşıdırlar, bu adaletsizliğin, nereden geldiği onlar içinde önemli değildir, adaletsizliğin kaynaklarını iktidarı, devleti, eleştirir muhalefet ederler, doğruya, daha iyiye, ahlaka, adalete davet ederler.. Olaylara, kişilere karşı değil, daha geniş düşünsel çıkarımlarla yola çıkarak tahliller, saptamalar, yeni çıkarımlar yaparlar… Bunun için kavram ve olgulardan yola çıkarak hayatı değerlendirirler ve doğru, iyi olanı ararlar… Varlıkların neligi üzerine düşünceler üretirler… Bunu kendi çıkarları için değil, toplumsal çıkarlar, insan odaklı olarak, daha genel anlamıyla dünya evren odaklı düşünceleri öne alarak düşünür, konuşur, yerel iyiyi aşarak evrensel iyi peşinde koşarlar… Her zaman, her koşulda gerçeği söyler ve bunu söylemeye ısrarla, cesaretle devam ederler… Bunu yaparken çok yönlüdürler, bir acıdan değil sınırları aşarak, daha iyi daha doğru neyse onunla hayatı değerlendirmeye çalışırlar.. Sanattan edebiyata, bilime, tarihten, psikolojiye, felsefe ve sosyolojiye daha birçok alana ilgi duyar araştırır, öğrenir bunları toplumlarıyla paylaşırlar… Bilimsel olarak araştırma yaparlar, bunu özgür düşünce ile yoğurur ve şablonların, kuralların dışına çıkabilecek kapasiteye erişerek filozof, entelektüel olunur… Belki de bu entelektüel kuraklığımız bu yolcuğun çok zor göze alınabilen, alanlarımızın sayısı bu nedenle az olabilir… Onlar sürekli muhalefet gibi algılanır, aslında belki de biz onlara muhalefet ediyoruz, onlar ulaştıkları doğruyu bize anlatmaya çalışırken biz anlamayarak muhalefet etmiş olmuyor muyuz? Oysaki onların muhalefeti, kişilere ya da partilere karşı değil, vasatlığa karşıdırlar… Partiler, kişiler arasındaki görece farklılıkları bilmenin yanı sıra filozof sistemin aksayan yanlarını tespit eder, reformlar, düzenlemeler önerir gerekirse yeni bir sistem önerir… O bilinen bilgiyi yorumlayan ve ana ve geleceğe doğru hayata düşünce hazırlayan kişidir… Entelektüellik, filozoflar aynı zamanda, adaletsizliklere karşı pratik yaşamla örnek bir duruş ve tavır da sergilerler… Bütün bunlar bizde neye neden olurlar?
Arif insan sayımızın artmasına, Arif insan kimdir derseniz, çok olgun, anlayışlı ve iyi kötü konusunda fikri olan sezgili kişi demektir… Bu tür kişilerin daha çok olduğu toplum ise daha iyi, daha mutlu, insanlık için daha faydalı bir toplum ortaya çıkacaktır… Bu ancak filozofları, entelektüelleri dinlersek olacaktır… Bu kolay mıdır, değildir…
Görülen odur ki felsefeyle düşünmek, mevcut düşünceleri, davranışları, siyasi kararları sorgulayarak, eleştirerek daha iyi olanı bulmak, önermek olan filozof olmak, bunları yorumlayarak halka aktaran entelektüel olmak kolay bir iş değildir… Ama ötede yandan bu kadar önemli, bu kadar gerekli olan bu düşünsel sorgulama ve bilgilenme işinde bizim zayıf olduğumuz ve toplumumuzda entelektüel kuraklık yaşandığını da görerek toplum olarak önlem almak zorundayız… Bu önlemi ise ancak onları dinleyerek alabiliriz… Onları okumak, dinlemek önlem almak bu kuraklıktan kurtulmak dileğiyle, önerisiyle selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – 29.11.18 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
-
Erhan arda- Sosyal Bilimler El Sözlüğü - Alfa
-
Ahmet İnam - http://www.fikiratolyesi.com/ahmet-inam-bilge-dedigin-hem-firlama-olur-hem-de-pust/
-
http://tdk.gov.tr/
-
|