HAYATIN FELSEFESİ
(FESELEFENİN HAYATA KATKISI)
Hayatın içinde bizim gördüğümüz ve de göremediğimiz varlıklar olduğunu biliyoruz, bu varlıklara yaklaşırken onun neliği, niçinligi, bize ne söylediğini, hatta söylemeyip neler gizlediğini, sorgulama işine felsefe diyebiliriz… Hatta felsefeyi biraz aslından uzaklaşarak, sadece sorma, sorgulama degil hayatı yaşama sanatı da diyebiliriz… O zaman bazı Felsefeciler bize kızar belkide… Onlar varlığın üstünde ki örtüyü kaldırmak, varlığın sesini duyma, varlığa hayata sorularla yaklaşma, hatta varlıkla konuşma sanatı olduğunu söylerler… Evet felsefe varlığa yaklaşma sanatıdır, ona yaklaşırken onun üstündeki perdeleri varlığa saygı duyarak kaldırma sanatıdır. Kaldırdıkça varlığı yakinen tanıyarak ve varlığın için deki öze/gize ulaşma cabasıdır… Öze giden yoldur felsefe ama öze giden yol bir değil bindir, önemli olan merakla, hayretle, şüpheyle, bu yollardan biriyle öze/gize ulaşma çabalarını felsefe yapma, hayata katkı sunma cabası olarak değerlendirebiliriz. Hakikat bir, onu ortaya çıkarma yöntemi bindir, o zaman bu yön ve yöntem içeren düşünceleri felsefeden/felseciden uzak tutmadan onlara gerekli ortamları da sağlayarak, özgür bir yol, zor bir patika, yetmez onlara yol yapacak imkanlar saglayarak, bu yürüyüş amacı için de olan düşünürler, filozoflar, akademisyenler, benim gibi felsefe sempatizanları bu yollar da rahat rahat ilerlesinler… Bu meraklılara hayatın felsefesi yolun da dur demeyelim devam edin biz sizin takipçileriniziz diyelim…
Felsefe de durmak yok, sorular yoluyla arayışa devam etmek vardır, Varlıkların üstünde ki örtü/giz kalktıkça öze doğru, anlama ve anlam verme cabaları da devam etmektedir… Varlığı anlamaya çalışmaz, onun sesini duymazsak o da sana/bana sırrını açmaz, o sırrını açmazsa varlığı tanımadan da hayatın gelişmesine katkı sunulmaz.. Sadece gelişmesine katkı sunmaz felsefe, anlamlar yükleyerek yaşanmasına da katkılar sunar… Merakla, hayretle, sevgiyle, merhametle, akılla, soruyla yaklaşır ve yaklaşımlarıyla varlığın içinden dışından insanlığın sorularına cevaplar aramak ve bulduklarını hayata/insanlığa sunmaktır da diyebiliriz felsefe için… Başka ne diyebiliriz derseniz emin olun tanımlamalar bile bir kitap olur, neden derseniz felsefe soru sorma özgürlüğü, soru cogaltma sanatıdır ve soru sorma özgürlüğü de cevap bulma özgürlüğüne neden olduğu için soru, cevap, tanım çokluğu da, cevap ve tanım çokluğuna neden olmakta ve bu sorular, cevaplar, tanımlamalar, anlamlandırmalar hayatın gizini çözme yolunda biz insanlığın güne ve geleceğe tutulan ışık kaynağımız olmaktadır… İşte böylece felsefe hayata katkı sunar ve hayatın felsefesi olur düşüncesiyle devam edelim bakalım bu kısa yazı yolunda nereye ulaşacağız…
Felsefe hayatın içine pratiklerle değil teorilerle girer, yani yoldaki taşı kaldırmaz kaldırmanın faydasına dikkat çeker kaldırma yöntemlerini tartışır, kısacası felsefe için karşılaştığımız sorunları ön görme, onlara çözüm üretme teorileri de diyebiliriz. Felsefe bize düşünme şekilleri sunar ve bu düşünce yöntemleri sonucu oluşan uygulamalarla yaşam alanlarına çıkar, işte felsefeyi hayatın dışında sananların yanılgıları da tam buradadır. Bu düşünme ve düşünce üretme işi ise biraz derinlik, biraz hayattan soyutlaşmışlık gerektirir ve biz sanırız ki bu yaşam tarzını felsefe yaptırıyor, yok felsefe yapmak için bunu tercih eder filozoflar ve entelektüeller… Bunun daha anlaşılır olmasına katkı sunar düşüncesiyle, bu yaşam tarzını tasavvufta ki inzivaya çekilip düşünme işine de benzetebiliriz… Felsefeciler bizden/hayattan uzaklaşmak için değil düşüncelerle varlığa daha çok yaklaşmak için, bizden, hayatın gündelik hay ve huyundan ayrılıyorlar, derinlemesine yine bize ait sorunları düşünmek ve çözüm bulmak için çalışıyorlar… Bizden kopuyorlar ama bizim için, varlığı/varlıkları tanımak, onun gizlerini açıklamak, sorunlarla karşılaşmamamıza neden olacak öngörüler de bulunmak, karşılaşılan sorunlara çözüm önerileri sunmak için adeta biz insanlığın gündelikçi elemanları gibi harıl harıl çalışıyorlar… Bunu zorunluluktan değil, hayatı daha derinden tanımak ve bizler için hayat yolları keşfetmek için büyük bir gönüllülük için de yapıyorlar… Filozofa da saygı buradan geliyor..
Yalnız filozofların, hemen hemen hepsi yaşadıkları dönemin yöneticileriyle/yönetimleriyle öncelikli olmak kaydıyla içinde yaşadıkları toplumla çatışma içinde olmuşlardır. Bunun nedeni şu olsa gerek… Biz toplumsal hayatın için de yaşayanlar, günlük sorunların içinde kayboluyoruz, filozofların varlığın ve sorunların üzerinde ki perdeleri açarak baktıklarını ve bizim göremediğimiz sorunları gördükleri, bizim soramadığımız soruları sordukları için olsa gerek, biz onlar gibi düşünemiyor, onların gördüklerini göremiyoruz ve onlarla lüzumsuz bir çatışmaya giriyoruz. Oysaki onlar bizim için çalışıyorlar bunu anlasak onlarla çatışmayı bırakın, onları çok sever, onların sorunlar ve varlık üzerinde ki perdeleri kaldırmaları için yaptıkları çalışmalara sonsuz destekler veririz. Yönetimlerin filozoflara tepkisine gelince orada yönetimler yaptıkları ahlaka ve adalete aykırı, gizli işlerini ortaya serdikleri için filozoflara düşmandırlar… Yalnız yaşadıkları dönemin yöneticileri zulüm yaparken, günümüz yöneticileri ölmüş olan filozofları baş tacı yapar… Neden böyle olur ölmüş olan filozof yöneticilerin ahlaksızlıklarına, adaletsizliklerine dayalı direk isim vererek karşı çıkamaz da ondan… O baş tacı yapılan filozof bugün yaşasaydı, ona yine zulüm yapılacaktı diye düşünüyor… Filozoflar insanlığı, varlıgı çok sever, bu nedenle de dünyanın ve bizim dostlarımızdır. Onlara düşman olanlar da, yani bizim dostlarımıza düşman olanlarda düşmanımızdır. Biz halk olarak böyle düşünsek de…
Filozoflar, onları düşman kabul etmezler, neden bilirler ki onlar bilseler, kendilerine düşman olmayacaklardı, biz felsefeyi/filozofları hayatın dışına çıkarmaya çalışanlara düşmanlık yapmasak bile, ne oluyor kardeşim bu insanlar, insanlığın sorunlarını çözmek için çalışıyorlar… Bunların çalışmaları sonucu ortaya varlığı anlama anlamlandırma, sorunları çözmek için düşünsel ürünler ortaya çıkmış, çıkıyor, çıkacak… Bu ürünleri enin de sonun da kullanıyoruz, bu genellikle geçmiş filozofların düşünsel ürünleri oluyor. Örnegin Dünyanın yuvarlak olduğunu söyleyen filozofun başına gelenleri bir okuyalım neler olmuş görelim… Dünya yuvarlakmıymış evet… Bunu diyen adamın başına neler gelmiş, işkence zulüm, işte böyle olaylar günümüz filozoflarının da başına geliyor… Biz insanlar bazen yönetimlerin tuzağına düşüyor belki de bilmezlikle zulümleri alkışlıyoruz…
Alkışlayalım ama kimi, bizim için bize düşünce sunan, varlığın sesini duyan, hayatın öncü kuvvetleri olan filozofları alkışlayalım… Kimi alkışlayalım, hayata ve varlığa sorularla yaklaşarak hayatın ve varlığın gizlerine ışık tutan felsefecileri… Onlar biz isteyelim istemeyelim, sevelim sevmeyelim, hayat için, bizim için çalışıyorlar bunu unutmayalım…. Hayatın bir felsefesi var ve bunu da filozoflar inşaa ediyor, yıkıyor yeniden inşaa ediyorlar… Onlar aslında ulaştıkları doğrularla hayata katkı sunuyor, ulaştıkları doğruyu aşan yeni bir doğru elde ettiklerinde eski doğruyu yıkıyor yenisini onun yerine koyuyor, bütün baskılara rağmen, bildim, buldum, oldum, bu şimdilik doğrum diyen cesaretle doğrularını savunan filozofları/entelektüelleri alkışlıyorum… Biz istesek de istemesek de, yönetimler baskı ve zulüm yapsa da, yapmasa da hayat devam ettikçe de bu böyle devam ediyor. Ben şahsen bizim adımıza, hayata katkı sunmak için ameleler gibi çalışan bu düşünce ameleleri olan filozofları/entelektüelleri kutluyor, alkışlıyorum… Sayılarının çoğalmasını diliyor… Öncelikle insanlığın bugün ki ulaştığı noktaya büyük katkıları olan filozoflara, sonrada bugün bu bayrağı taşımaya çalışanlara saygı, sevgi ve selamlarımız sunuyorum…
Kaynak: UYAK Felsefe Günler 3 Programı Düşünsel Etkileri
|