SOSYAL/KÜRESEL BARIŞ (Yerel/Evrensel Barış)
Barış Nasıl Sağlanabilir ki?
İnsan bilinen tarihinde hep toplum içinde yaşamış, bu yaşayış için de toplumsal kurallara gerek duyulmuş, bu kuralların oluşması için caba sarf edilmiş… Önceleri çok tanrılı dinler, insansı tanrılar derken, sonraları tek tanrılı dinler bu konuda insanlara yardımcı olmuş… Sonra din adına hareket edenlerin kendi otoritelerini güçlendirmek için, dini kendi keyiflerine göre aşırı yorumlarıyla ve uygulamalarıyla, dinlerin toplumsal barışa değil çatışmaya neden olmasıyla sonuçlanmış…
Bu savaşlar dinlerin kendi içlerinde mezhep savaşı olarak cereyan ederken, kendi etki alanlarını yaymaya dönük çalışmalarıyla, ganimet elde etme savaşlarıyla da başka toplumlarla savaşa neden olmuş, dinler tarihi sanki savaşlar tarihi olmuştur.. Bu savaşlarda siyasal iktidarı eline geçirmek isteyenlerin veya siyasal iktidarda kalabilmek için yapılan siyasal yönlendirmelerin de etkisi olduğunu unutmadan, dinin insanlığa katkısını değerlendirmeye çalışmalıyız… Önce şunu belirtmekte yarar var, ben inanan biriyim ama inançların insanlığa katkısı kadar verdiği zararları da öncelikle biz inananlar olarak görmemiz gereğinin altı çizmeliyiz… Kendi inanç özeleştirimizi zor yaptığımız için, Hristiyanlığı ele alalım mı?
Engisizyon mahkemelerini kim kurdu, dünya yuvarlak diye bilim insanını kim öldürdü, haclı severleriyle diğer inanç mensuplarının kim katletti, talan etti, kendi aralarında mezhep savaşlarına kim niçin neden oldu? Tanrı kullarının öldürülmesini istermiydi, kul olarak kabul etmeyen, tanrının yarattığını, yine başka yarattıkları öldürsün diye tanrı öğüt, öneri, emir verebilirmi? İktidarların bu kadar adaletsizliğini tanrı dini öğretiler olarak peygamberlere bildirmiş olabilirmi? Bence yok, ben iki kutsal kitabı(İncil ve Kuranı) okudum… İncilden ancak savaş, öldürme İncil dışına çıkarsak mümkünken en çok dini kaynaklı çatışma ve öldürme bu din mensuplarından gelmiştir… Kuran bir yere kadar barış, o yerden sonra savaş öğütlemektedir, savaş ve öldürme istisnai hallerde mümkünken bu kitaba inandığını söyleyenler öldürmeyi rutin haline getirmişlerdir… Hatta zorlama, siyasal yorumlarla kardeş katli vacip bile denilebilmiştir… Aslında gerçek dinler İsa peygamberin çarmıha gerilmesiyle, Kerbela vakasıyla insanlık tarihinden çekilmiş, onun yerine nefrete dayalı yorumlar dini düşünceler inanç olarak genelleşmiştir… Dinler aracılığıyla insani seviyeye davet edilen insan, kendisi için iktidar elde etme hırsına dinleri dayanak yapmıştır… Kutsal kabul edilen dinler aracılığıyla iktidar sahipleri, insanları mutlu, huzurlu yaşatmak yerine kontrol altında tutmayı seçmişlerdir.. Sanki Tanrı onlara özel ayrıcalıklar tanımış, diğer insanları onların hizmetine tahsis etmiş havasıyla… İnsanlıga hizmet edecek dini değerleri kendi kontrol araçlarına çevirmişlerdir, insanlık bu durumu aşmak için düşünsel cabalar sarf etmiş ve 1789 Fransız devrimi insanlık için milat olmuştur… Ama…
İktidar sevdalıları, başka toplumların ellerindekileri talan ekonomisine dayalı ekonomik modeller… Milliyetçiliğin nefret diliyle gelişerek diğer milletleri düşman ilan edişi, evrensel hukuk kurallarının olmayışı, bu kuralları denetleyecek kurumsal yapıların oluşturulamaması savaşların sürmesine neden olmuş, iki büyük savaş din etkisinden çok siyasal ve ekonomik nedenlerle yapılmıştır… Hala küçük çaplı çatışmalar devam etmekte insanlar birbirlerini yaşatmak yerine öldürmeyi tercih etmektedirler… Bu nedenle insanlık devlet, din, iktidar, ekonomik paylaşım üzerine düşünmeli yerel ve küresel barışa neden olacak çözümler üretmelidir…
Bu konuları yeniden, yeniden entelektüel sevide düşünülmeli, siyasiler, vatandaşlar bu düşünsel çıkarımlardan yararlanmalı ki, sosyal ve küresel barış tesis edilebilsin, insanlık enerjisini birbirini öldürmek, mutsuz etmek, için değil yaşatmak ve mutlu etmek için caba sarf etsin… Dileğimiz, cabamız bu yönde olsun, yaşayalım, mutlu olalım, yaşatalım, mutlu edelim, ricasıyla, dileğiyle, selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – vatandasfikri.com -- 5.2.2021
|