GELENEKRASİDEN DEMOKRASİYE DEĞİŞİM
Bizde ister gelenekçiler, ister modernistler, ister ister Kemalistler, İster layikistler, ister muhafazakeristler, hemsi muhafazakar ve gelenekçidir… Oysa sadece benim tanık olduğum değimimler bile şaşırtıcı… Teknolojik, teknik araç ve gereçlerde ki değişim hızına bakın dövenden, döverbicere, mektuptan e-postaya, uzanan zaman diliminde hala aynı şekilde… 100 yıl önceki düşüncelerle toplumu, zamanı okumada kalmak, hele dini gelenekçiler 1000 yıl önceki fetva ve içtihatlarla günün sorunlarına çözüm aramaları… Zamanın dışında yaşamaları demektir, kendini yenileyemeyen her düşünce ve inanç toplum dışı kalacaktır, düşünce enkazı olacaktır.. Bu kadar inanıyormuş, bu kadar düşünce takipçileri varmış gibi görünmesine rağmen… Neden inanç ve düşünce alanında sorun var, düşünmüyoruz bile.. Ama düşünğr gibi dolaşanlarımız varya bular ne demektir o zaman diyenlere, takiye, tekiye derim… Zaman gelenokrasi zamanı değil, farklı, çok sesli, çok düşünceli, hatta zaman çok kültürlü zamanıdır, bunun için gelenokrasi zamanı değil demokrasi zamanıdır… Afganistan dan insanlar neden buraya veya batıya kaçıyorlar, Suidiarabistan dan neden insanlar, özelliklede kadınlar imkan buldukça kaçıyorlar… İnsan ruhsal, biyolojik değişimimizden dolayı bazen kendi kişisel dününe bile katlanamazken, benden 100-1000 yıl geriden gelen düşünceye, inanç yorumlarına nasıl katlanmam beklenir ki? O zaman tüm inanç yorumlarına, tüm siyasal düşünce mensuplarına dün dünde kaldı, yarına bakmak, değişimi iyi okumak lazım diyerek, devam edelim mi?
Şunu duyar gibi oldum, dünsüz, bugün, bugünsüz yarın olur mu? Olmaz ki, benim iddiamda zaten bu, hep dünkü düşünceyle, inanç yorumlarıyla uğraşırsak, bugüne nasıl geliriz, bugüne gelemezsek, yarınlara nasıl gideriz… Bu siyasal ve dini aşırı muhafazakarlık, muhafazakarlık demeyelim fanatizm hem düşüncelere, hemde inançlara zarar vermektedir… Bunu göre göre ısrar etmek ise toplumsal olarak inanç ve düşünce dünyamızın iflas etmesidir ki, ben buna toplumsal intihar diyebilirim… Siz ne dersiniz, bilemem…
Kemalistler 1920 lerde kalmışsa, dindarlar 1000 yıl geriden geliyorsa, sosyalistimiz bile gelenekçiyse, olun eyvallah, ama kendi mahallenizde satın bunları benim zihin mahallemi rahat bırakın… Sizin benim zihin dünyamı rahat bırakmanız için de, demokrasi ve laiklik gerekiyor bende bunu biliyorum… Demokrasi olmazsa ben olamam da, siz hiç olamazsınız… Babadan oğula geçen yönetimler, dini olduğunu iddia ederler, bunlar dini iktidarlarına payanda yaparlar, insanın fıtratını yok sayarlar, insanı düşünmez ederler… Oradaki insanlarda inanıyormuş gibi takiye eder, yöneticiler onları, onlar yöneticileri böylece idare ederler.. Hani değişmez sabit dini kuralları vardı, kadın araba kullanamazdı neden kullanır oldu, maç izleyemezdi neden izler oldu, yeni vahiy mi geldi yok, Kuranı bilen biri bu yasaklara güler geçer…
Kemalistler demokrat değil mi, neden bu soruyu sorduk, 1920 li yıllarda demokrasiden çok 1 dünya savaşı sonrası otoriter yönetimler yönetime geldiler… İtalya, Almanya, sosyalizm bence iyi olmasına rağmen talihsiz bir şekilde Rusya da otoriterleşti… Biz 1920 de meclisimizi açtığımızda, kurtuluş savaşına başladığımızda, daha ülkelerin üzerinde birinci dünya savaşının dumanları tütüyordu… Türk halkı örgütlendi kurtuluş savaşını yaptı, cumhuriyeti ve demokrasiyi kurdu, bunlar büyük degişimlerdi..
İşte gelinen bu nokta da, hem biz, hem de dünya bu değişimi gelenekçilikle karşılayamayız, değişimin getirdiği şartları, hem toplumsal, hem ekonomik, hem siyasal, hem dini, hemde teknik olarak okumalıyız ve değişimin gereklerini yerine getirmeliyiz, demokrasiye sahip çıkarak daha iyi nasıl işletilir onun üzerine kafa yormalıyız… Kişisel ve toplumsal olarak daha iyi nasıl yaşanır, diye sormak, cevabı üzerine düşünmek dileğiyle, Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – vatandasfikri.com –2.5.2020
|