KİMİ DİNLEYECEGİZ, KİME UYACAĞIZ???
Önce vicdanımızı, vicdan nedir derseniz, ”Kişiyi kendi davranışları hakkında bir iç yargıda, özeleştiri de, bulunmaya iten, kişinin kendi ahlak değerleri üzerine dolaysız ve kendiliğinden yargılama özeleştiri yapmasını sağlayan insani bir melekedir… Bu yoksa, yada bu dış etkilerle bozulmuşsa, sürekli bir dış gücün yargısına, kontrolüne ihtiyaç duyulur… O zaman vicdanımız kirlenmiş, onuda dinlememeliyiz diyebiliriz… Sonra kimi dinleyeceğiz?
Aydınları, Alimleri, Münevverleri, Edipleri dinlemeliyiz, entelektüelleri dinlemeliyiz, uzmanları dinlemeliyiz, akademisyenleri dinlemeliyiz, Öğretmeleri, İmamları dinlemeliyiz, anamızı babamızı dinlemeliyiz… Daha da ne dinleyeceğiz derseniz, toplumun değer yargılarına dayalı ahlaki ve adaleti ilkeleri dinlemeliyiz…. O kadar çok dinleyeceğimiz var ama biz en son dinlememiz gerekenleri şovmenleri, artistleri, siyasileri dinliyoruz… Bunların içinden siyasileri ayırmamız gerekiyor… Sonuçta oy veriyor bizi temsilen ülkenin yönetimini onlara veriyoruz… Bu nedenle onları artisleri, futbol yorumcuları gibi dinleyemeyiz, daha bir bilinçli dinlemeliyiz…
Diyelim ki, bir mitinge gittik kendi liderimizi dinledik, bu adam ne dedi diye kalabalıktan çıkınca düşünmeliyiz değil mi? Gerçekten de, ateşli konuşan, coşkuyla alkışladığımız liderimiz, hangi sorunumuza çözüm önerisi sundu da biz onu böylesine alkışladık… Yoksa sadece karşı liderle sidik yarıştırdı da, bizim ki biraz ileri işe diye mi alkışladık… Düşünmeliyiz neden alkışladık değil mi?
Her neyse, biz insanlarda iki kontrol sistemi var, yok üç diyelim daha sağlam olsun… Bir vicdan, iki alimler ve uzmanlar üzerinden edineceğimiz insanlığın bilgi birikimi ve aydınlar eliyle üretilen yeni bilgilere dayalı yaşa tecrübeleri… Sonra insanlığın ve bizim tarihi tecrübesi, İlahi ilkeler, zaten vicdanında âlimlerinde, aydınların da beslendiği günümüz yaşam normları çıkarmadık için okudukları temel ilklerdir bunlar… Bu tecrübeden yaralanmadan sallayan, salla sümükle ağlayan din adamcıklarını dinlersek, ne dinin ilahi ilkelerini anlayabiliriz, nede hayatı… Anlayamadığımız şey bize yabancı olur, yabancılarla aynı dili konuşamayız anlaşamayız… Hele bu yabancılaşma kendi kültürümüze olursa işimiz daha da zorlaşır, ne hayatı, ne maneviyatı neden maddiyatı doğru okuyamayız… Örneğin, maddeyi doğru okuyamazsak, ne olur?
Maddeyi doğru okuyamazsak, onun dilini anlayamayız, onun gizini çözemeyiz ve o ne işe yarar bilemeyiz… Bu bilememezlik bizim daha iyi yaşamamamıza neden olacaktır, oluyor da… O zaman bilgi, nedir, kaynakları nedir, onu nereden öğreneceğiz, kimden dinleyeceğiz üzerine duralım mı? Düşüneli mi?
İster akıl bilgi, düşünce yoksa iç güdüler seviyesinde kalacaktır, ister vicdan, bilgi, bilinç, ahlak adalet yoksa kör ve sağır, dilsiz olacaktır… Bizde bunları dinlemeyerek insaniyetten uzaklaşarak vasatlaşırız… İnsanın insanlıktan uzaklaşması halinde hayvan olamayacağını düşünüyorum… neden mi hayvanlar iç güdülerine göre doğal hallerini yaşarken biz iç güdülerimize aklı bulaştırırsak, bu bir de vasat bir bilgiyle desteklenmemiş akıl olursa… İnsani olarak körleşiriz, sağırlaşırız, dilsizleşiriz, vasatlaşırız… Dilerim tersini başarırız, başarmalıyız, dileğiyle Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – 15.4.18 – vatandasfikri.com
|