SESSİZLİĞİ DİNLEMEK
(Sessizlikte, İç Sesimizi Dinlemek)
Köyde bulunduğum bir gece televizyonu kapattım, bilgisayarı kapattım, cep telefonumu yanıma almadım, ekran esaretimi kapattım, doğanın sesini, köyün sesini dahası sessizliği dinleme kararı verdim, çıktım bahçeye, bahçe de başladım sessizliği dinlemeye. Neler duydum neler duydum bende şaştım, işte duyduklarıma…
Birkaç çekirge, sesi, birkaç kurbağa sesi, köpek sesi filan duyuyordum, ama doğal sesler sessizliği bozmuyor gibideydi… Önce iç seslerimi dinledim, ne diyor bu adam, dinledim bazı dostları ihmal ettiğimi söylüyor iç seslerim… Sonra ihmal ettiklerimi düşündüm bana gücenebileceklerini düşünerek ilk etapta onları ziyaret etmek kararları aldım… Benim için en küçük bir şey yapan herkesi 5 kere hatırladım, beni üzen herkesi bir kere olmamalıydı, yapmamalıydı diyerek bir kere hatırladım… Sonra devam ettim iç seslerimi dinlemeye….
İç seslerim: Bana dedi ki… Neyi önemsiyorsun, neyi önemsemiyorsun, diye sordu… Bende merak ettim neleri önemsiyorum diye sordum … Oda sen, birçok insan gibi sakın ha, dış seslerin tuzağına düşme dedi, Para için, maddi şeyler için canları üzme dedi… Ben sordum üzüyormuyum diye, yok dedi dikkat etmezsen üzebilirsin, sınırdasın bu bil dedi…Bende bu iç ses olan otoriteye eyvallah, dedim…
Sonra çevreyle/doğayla ilişkilerini gözden geçir dedi, diğer insanlarla kıyaslandığında, daha az poşet kullanıyor, daha az kimyasal maddeleri doğanın yüzüne atıyorsun… Ama dedi ki iç sesim, yeteri kadar dikkat etmiyorsun, diğer insanlarla kendini kıyaslama onlar kirletmeyi temizlik sanıyorlar… Ambalajsız ürün artık almıyorlar, bir bardak su içiliyor, ama ambalajı doğanın başına bir asır bela oluyor bilmiyorlar, sen ben biliyoruz ama yinede özensiz davrandığın oluyor… Sabah akşam doğanın yüzüne sıvı sabunlar, bulaşık/çamaşır deterjanları, şampuanlar, ozonlar, çamaşır suları, tuzruhular, kontrolsüz ve gereksiz zirai ilaçlar, derken onlarca doğal hayatı kirleten kimyasal maddeleri bize bu yaşamı veren doğal hayatın dengesi bozacak kadar havayı, toprağı, suyu kirletiyorlar… Sen bu meselede de arada kalmışsın, ara da olmak bir açıdan iyi de.. Aman dikkat, ya küçük bir iradesizlik sergiler de sende, onlar gibi doğal hayatı kirleten insan olur çıkarsın… Merak ettim, İman, İnanç aşanın da durumumuz ne dedim? Allah’la arana iç sesin bile giremez, o sana şah damarından bile yakındır dedi, sadece başkalarını araya sokma, onunla baş başa olduğunu unutma, yeter dedi…
Sonra genel olarak yaptığım hataları bana bu sessizliğin içinde bağıra bağıra söyledi iç sessim, sanki bir öz eleştiri yapıyordum, kendimi dinleyerek… Devam etti ve dedi ki!
Sen ortalamanın üzerin de iyisin, ama buna rağmen hataların var, anlayışlı olmana rağmen en yakındakileri mutsuz ettiğin zamanlar da oluyor… Ben itiraz ettim, beklentilerimin yüzünden kimseyi mutsuz etmem, etmedim dedim, ama benden beklentileri çok olan insanlardan dolayı, onlar da, ben de mutsuz olursam, ne olacak bu dengeyi nasıl kuracağım dedim? Hani soruyla karşılaştığın da, politikacılar zaman kazanmak için çok güzel soru derler ya, iç sesim bana öyle dedi… Çok güzel soru, soru güzel olursa cevabı da güzel olmalı değil mi? Evet, senin beklentilerin var, başkalarının da beklentileri var, bunu dengelemek lazım, işin kötüsü kolay da değil… Senin şu felsefeni severim, dedi iç sesim… Neymiş o dedim… İyimsersin, başkalarının bunalıma girdiği yerde sen az çok üzülürsün, düzeltiriz dersin, düzeltirsin de… Ben seni en iyi tanıyanlardan biriyim, abartılı sayma, senden daha iyi seni tanırım… Nasıl yani, benden daha iyi beni tanırsın öylemi? Evet öyle… Ya o zaman neden bu geceye kadar bekledin, bana benim hatalarımı, günahlarımı, iyiliklerimi, başarısızlıklarımı, neden olduğum mutsuzlukları ve başkalarının beni mutsuz edişlerini içimden izledin öylemi, hatta bunları işlemezden önce uyarmadın… Benim işim senin iradene saygı duymak, ama yanlış yaptığın zaman biraz durup dinlesen beni duyacaktın, dinlemedin… Ama o kadar çok harıl, gürül yaşıyordun ki, dış sesler beni duymanı hep engelledi… Beni dinlesen bu zaman kadar yaptığın hataların en az yarısını yapmazdın… Bu ara ben araya girdim, hataların yarısını yapmazdım, bunları sıfıra indirmek için ne yapabilirim dedim… Ya da hatasız yaşamak mümkün değil mi soru bu olsun! Değil insan hata yapar ve bunu en aza indirmek için çalışır, çalışmalıdır, buda iç sesini dinleyen insan için mümkündür, diğerleri 10 hata yaparsa iç sesiyle irtibatını koparmamış kişiler 2-3 hata yapar… Senle devamlı iletişim içinde nasıl olabilirim? Çetrefelli işler de dur, sessiz bir yere git, ya da iç sesini dinlediğini düşündüğün kişileri ara düşüncelerini sor… Ama herkes her konuyu bilmez, ekonomik konuları ayrı, sosyolojik konuları ayrı, siyasal konuları ayrı, iç sesini dinleyen öngörülerine güvendiğin kişiler sor… Sonra onlardan aldığın cevapları biz kafa kafaya verelim değerlendirelim… Dur hele sen her şeyi bilmiyormusun, yoksa? Sen neyi biliyorsan, ben de onu biliyorum, ne yani, benden öğreniyorsun her şeyi? Evet… Sen öğrenirken ben de öğreniyorum, ama benim maddi kaygılarım yok, başarırım başaramam korkularım yok, ayrıca iç güdülerim de kontrol altın da, ama senin maddi kaygıların var, ailevi sorumlulukların var, içgüdülerini kontrol edemiyorsun, edememen de normal… Bunun için ben iç sesim, senin vicdanınım, beni dinlersen, ortak kararlar alırsak, senin için de, sosyal çevren için de, doğal çevren için de iyi olacağını düşünüyorum… Bu kadar sohbet yeter mi, bak sessizliğin sesi, nasıl da kendini tanımaya, neden oldu, Son söz, sen seni tanı ki, senin ne yapacağını, ne yapamayacağını, neden yapmayacağını, neden yapabileceğini bil…
Biraz mahcup, biraz sevinçli, biraz tekrar buluşamama kaygısıyla teşekkür ederek, vedalaştık, bana mutluluklar diledi, bende ona huzurlar diledim ve ayrıldık… Ne zaman tekrar görüşürüz bilmiyorum, görüşmek dileğiyle, selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – 21.6.17 – vatandasfikri.com
|