AKADEMİK SES, SİYASAL SESE DÖNÜŞÜRSE
(Akademisyenlerin Bildirisi Üzerine)
Önce şunu belirtelim, bu yazıyı okumadan önce mutlaka söz konusu bildiriyi okuyun öneririm… Bildiri çok tek taraflı bir dil kullanılarak yazılmış, terör örgütünün bu yaşanılan olaylara neden olduğu hiç belirtmemiş… San ki devlet oralar da, vatandaşlık sorumluluğunu yerine getiren vatandaşlara karşı keyfi bir operasyon yapıyormuş havası ile akademik dilden daha çok siyasal bir dille üstelik de tek taraflı gözlükle olayları inceleyen bir grup Akademisyenin hazırladığı bu bildiriye illegal silahlı unsurlara en küçük bir eleştiri getirmediği için katılmıyorum…
Bu şu demek değildir, barış istemiyorum, üstüne basa basa barış istiyorum, ama ülkemin sokaklarında, hendek kazanlarla barış olacağına inanmıyorum… Okul, Cami, lojman demeden bütün sivil unsurlara saldırarak vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğini yok eden bu örgüte en küçük bir kınama içermediği için bu bildiriye katılamıyorum… Barış için teröristlerin de teslim olması gerektiğini belirmediği için de bu bildiriye katılamıyorum. Barışın şartının ilk önce illegal silahlı unsurların teslim olmasını, alınmasını, bunların olmaması halin de etkisiz hale getirilmesine değinmediği için de katılamıyorum… Bir vatandaş olarak, vatandaşlık haklarının askıya alınmasını sokaklarına çıkma hakkını savunuyoruz, barış gelsin vatandaşlar sokağa çıksın istiyoruz, Devletimizin güvenlik kuvvetlerimizin sokakları güvenli hale getirince de operasyonların duracağını biliyorum…
Efendim orantısız güç kullanıyor devlet, karşıda ki örgüt dünyanın en kanlı terör örgütü, elinde roket atar, kanas, kaleşinkof, hatta yer yer dockaların olduğunu unutmayalım ve bu silahların agır silahlar olduğunu da belirtmediği için de bu bildiriye katılamıyorum… Dünyanın en çok ölüme neden olan örgütlerdi içinde olan bir örgüte, bu bildiri de en küçük bir barış çağrısı olamamasına şaşıyor… Bu bildirinin kendisinin amacına ulaşmasının en büyük engelidir olduğu görüyor, keşke bu bildiriye imza akademisyenlerin de bunu görmelerini temenni derdim… Bu bildiriyi hazırlayanlar, sayılarını daha çoğaltarak yeni, daha etkili bir barış çağrısı bildirisi daha hazırlanarak bildiriye örgütün yanlışlarını, neden olduğu sorunları, uluslararası bağlantılarını da ekleyerek cevaben ama barış çağrısı ağırlıklı bir bildiri daha yayınlamalıdır.. Bunları bir kenara koyalım ve devam edelim…
Her şeye rağmen herkesi böyle kolay hain de etmeyelim, linç etmeyelim, devletimizi kurumsal olarak yıpratmayalım, güvenlik güçlerimizi yıpratmayalım, bu bildiri üzerinden akademik camiayı yıpratmayalım, toptancı yaklaşımlardan uzak duralım… Yeni bildiriyi terör örgütüne çağrı yapacak şekil de 10.000 akademisyenle daha bir bildiri yayınlayalım, bu bildiri kapsamı genişletilsin ve barış, barış diye herkese seslenilen bir ses olsun… Bu bildiriye bu kadar tepki olmazdı, ben tepkilere hak veriyorum… Öte yandan ülke sorunları karşısın da akademik camianın sessizliği bizi hep rahatsız ediyordu… Bu sefer de bize aykırı olan bu ses rahatsız etti, işte tam burada duralım aykırı ses bile olsa bunları dinleyelim, eksik yanlarını eleştirelim, doğru yanlarını takdir edelim… Ama biz her şeye ya hep ya hiç diye yaklaşıyoruz, hep uçlar da yaşıyoruz ve dikkat ederseniz hep kaybediyoruz… Bu bildiriyi yayınlayanların ve buna lüzumundan çok tepki gösterenlerin neden olduğu kayıplar nedir? Bunun üzerine düşünerek yazımıza devam edelim…
Bildiri HDP genel merkezin de hazırlanmış bir havası var, böyle bir bildiriye doğrusu ihtiyaç yoktu, onlar bu tarz açıklamaları sık sık yapıyorlar, akademik camiadan daha kapsayıcı bildiri beklerdik, aykırı, muhalif, sesle çatlak ses karıştı, bundan sonra ki ciddi bildirilerin mesajı, bu bildirinin vasatlığı nedeniyle ne devlete, ne iktidara, nede topluma artık zor ulaşır… Yarın sağduyuya çağıracak bütün bildiriler, sesler etkisizleşti… Çok başarılı iş çıkardılar, Teşekkür ederiz…
Luzumundan fazla tepki gösterenler ise, öncelikle yönetenler, sonra bildiriyi beğenemeyen küfredenler, sonra hızını alamayıp kanlarıyla duş yapanlara gelin de, yarın bize olumlu katkılar da bulunacak bütün akademik eleştirilerin önünü kapatıyorsunuz fakındamısınız? İsmail Beşikci olayını hatırlayan var mı? Bu sosyolog ne demiş, neler olmuş, bu sorunla ilgili dediklerinin ne kadarı gerçekleşmiş, hazırladığı rapor ve düşünceler de haklımıymış, Ülkeyi yönetenler o zaman ona n demiş veya dinlemiş mi, dinlemiş olsalardı olaylar nasıl gelişirdi?
İlla ki iki uçtakilerin mi sesi çıkacak, o uçtakiler de genellikle olayların en uç taraflarıdır ve biraz makuliyet önerenleri hainlikle mi suçlayacağız? Yapmayalım bu dilin çok zararını gördük, daha da göreceğiz… Sakin olalım, Beyazıt Öztürk2ü bile hain ilan ederek bir yere varamayacağımızı anlayalım… Her eleştireni hain ilan etmeyelim, dinleyelim yanlışlı yanlarını, bizde eleştirelim ki, tartışmalarımız, eleştirilerimiz sorunlarımızın çözümüne katkı sunsun, önerisiyle selam ve sevgilerimle…
|