FANATİZM ((Bağnazlık)) = DÜŞÜNCESİZLİK
Siyasal hayatımızda, liderler söylemlerini genellikle bir düşünceye dayandırmazlar, dini bilgi verdiğini iddia eden bazı din adamları söylemlerini bir kaynaga degil slogana dayandırırlar… Bu sloganlar genelde duyguya hitap eder… Aklı tatile gönderip, hep duyguyla düşünüyor sanırsak, iyi, kötü, güzel çirkin, fayda zarar analizlerimizi düzgün yapamayız, yapılamadığında ise zarar görürüz… Son aldığımız 30 kararı, toplum ve kişi olarak değerlendirirsek, sonuçları karlamı, zararla mı sonuçlanmış görmek için akılla, bilgiye dayalı düşünceyle fanatizmden uzaklaşarak değerlendirmemiz gerekir…
Genellikle, zararla sonuçlanan kararlarımız da, iyi de bize kim zarar veriyor diye düşünmek yerine, düşman ararız, bir yabancı bulur onu düşmen ilan ederiz… Bu genellikle, gerçekte yaşadığımız sorunların sorumlusu değildir… Duygu ağırlıklı düşünme, aklı geri plana atarak düşünme, sorunun kaynağını değil, sonucuna göre düşünme fanatizmin neden olduğu düşünmeme halidir… Akıl körlüğü ile düşünme, fanatizmin tuzağına düşerek düşünmemedir…. O zaman fanatizme, daha önce ki yazlarımızda da bakmıştık ama o kadar fanatizmle iç içeyiz ki, tekrar bakmak farz oldu, neymiş?
Bağnazlık, Fanatizm, Taassup: Bir kimseye, siyasi ve dini düşünceye, herhangi bir şeye akli melekeleri kaybettirecek kadar aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılığa desek.. Birinci aşamada sadece bağlılık var, ikinci aşamada ise… Aşırı bağlılığa dayalı kin, nefret, saldırganlık içinde olma halidir dediğimizde… Bunu ister siyasal hayatımıza, ister dini hayatımıza aktarırsak… Bizim dışımızda dini veya siyasi olarak düşünen, kabulleri olan vatandaşlarımızla, Allah ve akıl korusun fitnenin, çatışmanın önünü açmış oluruz… Bu fanatizmin iç tuzağıdır, bir de dış tuzağı vardır ki, ikisi de beladır…
Fanatik, fanatizm kendileri dışında herkesi düşman görmek, ilan etmek gibi de düşünülebilir, düşmanlara karşı saygılı davranılabilir mi, yok… Düşmanlarla müzakere yapılabilir mi, yok, düşmanlarla uzlaşma, sözleşme yapılabilir mi, yok… Fanatizm düşmanlıklardan beslenir, beslenebilmesi içinde sürekli düşmanlığa, kine, nefrete ve çatışmaya kaynaklık eder, ihtiyaç duyar… Herkesin düşman ilan edildiği yerde nasıl anlaşma, saygı, sevgi, hoş görü çıkar ki…
Siyasette, ister iç sorunlar, kendi vatandaşlarımız arasında yaşanılan toplumsal sorunlarda, ister dış politik sorunlar karşısında fanatizm, anlaşmayı, uzlaşmayı, sözleşmeye dayalı barışı değil, nefreti, fitneyi, çatışmayı, ahlaksızlığı, adaletsizliği ve sonuç olarak savaşı kanı besler… Son olarak adaletsizliği ve ahlaksızlığı nasıl besler üzerinde durarak yazıya son verelim…
İster ahlak, biraz daha genişi etik, ister adalet için hukuk, hak gibi kavramlar akli kavramlardır, yani aklın işleridir, akıl yoksa sadece içgüdülere dayalı duygusallığa dayalı düşüncesizlik vardır… Fanatizmin en önemli kaynağı ise düşüncesizliktir, olayları neden sonuç aşamalarıyla düşünememektir… Sürekli bizlerin duygularına, içgüdülerine hitap eden bir reklam sektörü, bir siyasal ortam, bir dini ortam, kısacası akla değil duygulara hitap eden bir kültürel ortamda büyüyoruz… Olayları akıldan uzak değerlendiriyoruz ve genelde kararlarımız da kişisel ve toplumsal zararlarla çıkıyoruz..
Fanatizm eşittir, zarar vermek ve zarar görmek desek, yanlış mı demiş oluruz? Daha akıllıca, daha iyi ve güzel düşünmek ve yapmak için bilgiyle desteklenmiş akılla olaylara yaklaşmak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – 30.1.18 – vatandasfikri.com
Kaynak: http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_content&view=article&id=645
|