ÖRTÜK RIZA
Bu kavramı siyaset bilminin kurucu babalarından olan J.Locke beyden aldım, tabiki bu bey günümüzden en az 300-350 yıl önce yaşamış ve bize siyaset bilimi konusunda büyük miraslar bırakmıştır, kendisi bununla ne murat etmek istedi tam bilemiyoruz, kendisini saygıyla anarak konumuza girelim… Bu örtük rızanın bende çağrıştırdığı düşünceler şunlar oldu….
Devletiniktidrını kullanmaya adaylar var, bu adaylar belirli kurallara göre iktidara talip olurlar, belli kurallar dahilin de iktidar etme sözü verirler bunu kabul edenler cogunlukta ise iktidarı temsile kullanma yetkisi alır… Bu cogunluğun taraftarları acısından rıza gösterilen durumdur… Yalnız bunu kabul etmeyen muhalifler ve oy vermeye gitmeyenler ise bu durum karşısında örtük rıza göstermiş olurlar….
Örtük rızanın şartları nedir derseniz, iktidar taplep etme, iktidarı sözleşmeler olan yasalar çerçevesince kullanma şartıyla örtük rıza gösterilmektedir… Bu şartlar ihlal edilir ne olur derseniz, şahsen ben, devletin iktidarını kullanan kişi ve grupların, öyle bir akıldışılığa gitmeyeceklerini düşünürüm… Bu soruyu illede cevapla derseniz, kaos olur, çatışma olur, fitne olur, yani iyi bir şey olmaz… İktidarı devralırken işletilen kuralları, mevcut taraflarla uzlaşıya dayanmadan onların iktidar olma umudunu kıracak şekil de değiştirmek oyun anında kafana göre kural değiştirmeye benzer ve örtük rıza içinde olan vatandaşlar buna örtük rıza bile göstermezler… İşte bu nedenlerle temel anayasal kuralların değiştirilmesi sık sık olmamalı, degiştirirken de seçimler aracılığıyla örtük rızası olanların rızasını alarak müzakereye, uzlaşıya dayalı değişiklerin yapılması toplumun rıza örtük rıza dengesini bozmayacağını düşünüyorum… Ayrıca örtük rızanın nedenlerinden biride kişi hak ve özgürlüklerin tartışma konusu yapılamayacağına dayanır…
Bunlar temel haklardır, insan doğasına, fıtratına uyan haklardır… Bunların neler olduğunu hepimiz biliriz, yaşam hakkı, sosyal ve siyasal haklar, çalışma, kendini gerçekleştirme, mülkiyet edinme hakkı gibi hakların hukuki güvenceye alınması da diyebiliriz… Hukukun ise yönetici ve iktidarı kullananlar, zengin zümre de dahil olmak üzere herkese eşit vatandaşlık Urallarına göre kullanılması gerekmektedir… Bu doğal haklar neye dayanır derseniz, yine J.Locke abimize başvuralım mı? Abimiz 19 tane doğal hak belirlemiş, bunlara iktidarlar karışamaz der neden karışamazı da şöyle açıklar… Bu hakları üstün bir yaratıcı, güç, kuvvet vermiştir, krallar ve yönetimler bu hakları yok sayamazlar der… Dogal hakları şunlar olarak ifade eder…
“Tabiat kanununa göre bütün insanlar birbirlerinin kardeşleridir ve bazılarının iddia ettiği gibi genel bir savaş ve insanlar arasında sürekli ve öldürücü bir nefret yoktur, bütün insanlar ortak çıkarlarla birbirlerine bağlı bulunmaktadır.” Evet, toplumsla hayatı sevelim veya sevmeyelim bu hayatın bir parçasıyız, toplumsal hayat doğal haya mı derseniz, değil ama bizim gibi canlılar toplu yaşarlar…
“ Bu kanun, üstün bir iradenin buyruğudur ve kanunun formel (Şekli) sebebi, bu üstün iradedir. Kanun, neyin yapılması neyin yapılmaması gerektiğini ortaya koyar ki bu kanunun gerçek fonksiyonudur. Bir yükümlülüğü oluşturmak için gerekli her şeyi içinde bulundurduğundan, tabiat kanunu insanları bağlayıcıdır.” Evet, bu kanunlar insanları bağlar ve yöneticilerde insan olduğuna göre onları da bağlar ve bu kanunlara saygı daha çok onların sorumluluğudur…
“Doğa durumunda bu yasayı yürütme ve bu sayede masumları koruma ve saldırganları engelleme iktidarına sahip hiç kimse olmasaydı, bu dünyada insanlara ilişkin diğer bütün yasalarda olduğu gibi doğa yasası da gereksiz olurdu” Burada iktidarın temel görevi doğal hakların yaşanmasını sağlayacak meşru zeminler oluşturmaktır, bunu korumak da devletin ve iktidarı kullananların görevidir…
“Her kim insan kanı dökerse, onun kanı da, insan tarafından dökülecektir” bunu şöyle ifade edebiliriz, insan öldürülemez, öldürülmez, bunu Kutsal kitaplardan biri şöyle ifade eder, her kim ki sebepsiz yere bir insan öldürürse, tüm insanları öldürmüş gibi günaha girer, bir insan hayatı kurtarırsa tüm insanları kurtarmış gibi sevaba girer… Kuranın ifadesi böyledir, Locke abimizde bunu önermektedir…
Locke abimiz insanın en temel mülkiyeti kendi bedeni ve emeğidir der, bunların öncelikle korunması devletin ve iktidarların görevleri arasında sayar…
Ya Locke abimizi fazlamı tekrar ettik ne, anladık kendisi kurucu baba, ama artık çok farklı bir ortamda yaşıyoruz, örnegin yönetimler birçok ülkede miras olarak devredilemiyor, gerçi Locke abimiz ona da karşı çıkmış haklı olarak… Şimdiler de vatandaşlar yönetimleri özgür iradeleriyle seçiyorlar, demokratik hukuk kurallarının uygulandığı toplumlarda devletin gücü devletin kurumlarına paylaştırılmış, bir denge denetim oluşmuş… Kısacası devletler, iktidarlar vatandaşlarının dogal haklarının üzerinde hakları kabul etmiş, uyguluyorlar… Bu haklara saygı duyulmaması ve uyulmaması halinde vatandaşların tepkilerini de hak olarak kabul ediyorlar… Dolayısıyla örtük rıza ve doğal hakların gerekliliğini öngören ve bunların yönetme ilkeleri arasında yer almasında büyük emeği olan tüm düşünürlere selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz… Umarım hissederler… Ayrıca benim gevezeliğime de, buraya okuyarak katlanan, Siz Okuyuculara da selam ve sevgilerimi Göndererek yazıma son veriyorum… Sevgiyle mutlu kalın…
Fikri Adil 23.8.17 – Kastamonu Tosya --- vatandasfikri.com
Kaynaklar
1- John Locke Yönetim Üzerine İkinci İnceleme – Eksi Kitapları
4- http://www.akademikbakis.org/eskisite/21/07.pdf
|