İNSAN = ZİHİN(Akıl) FİZİK (Beden) EROTİK (Duygu)
((İnsanı Tanı ki Kendini Tanımış Olursun. Fikri Adil))
Bizim kültürde tüm alimler kedini tanı diye boşuna dememiş olsalar gerek, benden içeri bir ben var, sen seni tanı dememişler… Biz bizi, ben, beni, sen seni ne kadar tanıyorsun/tanıyoruz?? Bizim kullanma kılavuzumuz nedir, bu kılavuzun ilkeleri ne olmalıdır? Ben kötülük yaptığımda kendi nefsime(İçgüdülerime) uyuyor ve karşı nefisleri düşünmüyorsam, ne kadar insanım? Bir gün de bana kötülük yapılıp duygusal, inançsal, ekonomik, siyasi istismar edildiğim de ne hissedeceğim, yaptığım kötülüklerin topluma yansıması ve oradan bana dönemsimi diyeceğim? İşte insanın kendini tanıması bunun için gerekli, ben ne yapmalıyım, ne yapmamalıyım sorularının cevabı aslında kendini tanımaktan geçmektedir… Biz yukardaki kavramlarla kendimizi tanımaya çalışacağız, buyurun kendinizi, yani insanı merak ediyorsanız, tanımaya, çalışmaya devam edelim…
Zihin yani akıl, ne yapar, üzerimizde etkisi nedir, bunları bilmeden akıl yeteneğini nasıl kullanırız, akıl neyle çalışır, bilgiyle, mantıkla biz akılımızı bilgiyle donatmazsak, bir felsefi mantığımız yoksa biz bizi tanıyabilir miyiz, bence yok… İşte kendimizi tanımanın yolu, önce aklı tanımak ve bu ne işe yarar üzerine düşünmektir, ne işe yaradığını görüyoruz, dünya hayatı öldürmek için aklı kullananlarla, yaşatmak için aklı, bilimi kullananların mücadelesi gibi görünüyor… Bunun için insanı iyi tanımamız ve kötülük problemini böylece çözmemiz gerektiğini ifade ederek ve konu üzerine devam etmemiz düşüncesiyle…
İnsan: Toplum hâlinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen, bulguları sonucunda değiştirebilen ve biçimlendirebilen canlı ise… Bu yeteneğini genelin iğliğine doğru kullanmalıdır.. İnsan; Huy ve ahlak yönünden insani vasıflarla vasıflanmış üstün niteliklere dayanan kimse…
İnsan: Usu(Aklı) olan canlı varlık, bir yandan biyolojik olarak canlı varlıklar, hayvanlar aleminin bir üyesi, türüdür… Aklıyla, düşünceleriyle, eyleme yeteneğiyle öte yandan onu aşan bir varlıktır… Beyni, Aklı özel bir biçimde gelişmiş olan, özelleşmiş organları olmayan, çevresini değiştirebilen, dünyaya ve evrene açık olan, konuşan ve yaratıcı düşünme yeteneği olan, deney dünyasını aşabilen, kendinin ve evrenin bilincine varmış olan, eylemlerinden sorumlu olan bir canlıdır…
Sonra neydi kavramımız fizik, tabiiki biz uzay fiziği yapacak kadar aklımızı bilgiyle donatmadık, zaten konumuzda o değil, insanı tanımak ve fizik deyince bu nedenle beden anlıyoruz..
Beden, olarak aşağı yukarı metabolizmamız hayvanlara benzer, bizi onlardan ayıran yanımızı (Aklı, Düşünceyi, Mantığı, Duyguyu) güçlü tutmazsak hayvan seviyesinde yaşarız.. Kötü müdür, biz sadece iç güdülerimizle oluşuyorsak değildir her hal de, ben bilmem sadece iç güdülerimle yaşamadım ki, ne diyorduk beden..
İnsan: Beden, vücut olarak hayvanların memeliler sınıfından, familyasından, iki ayağı üzerinde duran ve yürüyen, kolları kısa, vücudunun birçok yerlerinde tüyler azalmış, çeneleri belirli, beyinleri çok gelişmiş, kafatası yuvarlak ve yüz açısı yüksek, konuşabilen tek hayvan, yaratık der.. Bedeni tam tanımak için içgüdüleri de katarsak daha iyi bizi, beni tanımış oluruz… İçgüdüler ise temel ihtiyaçlardan doğar ve bunları hiçbir canlı yok sayamaz, yeme, içme, üreme ve korunma…
Genel olarak insani iç güdülere bakacak olursak şunlardır.. Beslenme ve Dışkılama İçgüdüsü Kendini Koruma ve Üreme ya da Cinsel İçgüdü, Çekişme (Rekabet) ve Kahramanlık İçgüdüsü , Thanatos (saldırganlık veya öldürme ya da yok etme) içgüdüsü… İçgüdüleri akıl kılavuzuyla kullanmazsak bizi korurken, bize zarar verecektir… Bu ne demektir? Rekabet, korunma ve saldırganlık içgüdüleri akıl, mantık içinde kullanılmazsa biz kendimizi koruyalım derken başkalarına zarar verebiliriz… Bunu karşımızdakiler de yaparsa biz, insan olarak bize zarar vermiş oluruz… Bunları da insanı bizi, beni, seni tanımak için bir kenara koyduğumuz da, son olarak erotikliğe geliyoruz.. Biz bunu sadece cinsellik olarak anlıyoruz, bunu sevgi, aşk olarak anlarsak sorun çözülmüş olur…
Erotizm, değildi eros dersek, Aşk, Sevgi ve bunlara dayalı yaşam dersek, bunun içine tabiiki sevgiye dayalı cinselliği de alabiliriz, biz sadece bunun üzerinden aşkı, eros’u tanımlarsak eksik belki de yanlış tanımlamış oluruz… Biz bu konuda felsefeden yardım almak zorundayız… Buyurun, felsefeciler bu kavram hakkında ne demişler ona bakalım yazıyı bitirelim..
Eros: ta eski Yunanlılar da sevgi tanrısı Afrodit'in oğlu olarak anlatılır… Her türlü yaratmanın ana ilkesi olduğu söylenir… Yine Yunanlı olup dünyaya mallolan düşünür Platon’a göre eros güzele duyulan ilgiyi belirten önemli bir kavramdır.. Bu ilgi sadece haz duyma için değil, estetik acıdan güzel, iyi olan bir şey ortaya koymak, yapmak içindir… Yani eros aynı zamanda ölümsüz olan, eser, iz bırakmaya doğru yönelişin yönlendiricisidir, güdücüsüdür… Sonuç olarak Eros, fiziki dünyadan metafiziki aleme, somuttan soyuta, duyusal dünyadan ideler dünyasına doğru felsefî, düşünsel bir yükseliş tutkusudur. Buna biz manevi olarak olgunlaşmış insan yolculuğu, hali diyebiliriz… Bu olgunluk haline ulaşmak hepimizin hedefidir, hedefi olmalıdır.. İnsani olgunluk insanı, yani bizi, bizim yeteneklerimizi daha çok tanımak, geliştirmek ve kullanmakla mümkün olduğunun bilinciyle, bunlarla insanı tanımaya çalışmak dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle..
Fikri Adil – 3.12.18 – vatandasfikri.com
Kaynaklar
|