KÜRT& GÜNEYDOGU&KÜRTLERİN SORUNUNU ÇÖZELİM Mİ?
Kürt meselesi artık hepimiz için bir büyük bir sınav, neden mi? Çünki herkes ölümler üzerine karşı tarafın geri adım atacağı hesabı yapıyor, yani 100-150 can yok edersek karşı taraf geri adım atar diye, bu nasıl hesaptır ki 30-35 yıldır tutmuyor, herkes karşı tarafdan geri adım atmasını bekliyor. Demek ki daha canımız yeterince yanmadı, bunu barışa razı olmayışımızdan anlıyoruz. O zaman öldürerek can yakmaya devam edecegiz demektir, neyreye kadar?
Yaşatmak için, barış için, bu sorunun labiretinden çıkmak için, birbirimizin ortak yanlarını degerlerini görerek, örnegin aynı ümmetten, aynı ülke vatandaşı olmanın az bir şey olmadığı fark ederek, vicdanlarımıza danışarak, yabancı parmaklamalarını aşarak, senin düşmanın benim dostundur mantığını terk ederek, en iyi dostluğun bu iki halkın dostluğu olduğunu tarihsel olarak görerek, kanı kanla yıkamayı bırakarak bu sorunu aşmalıyız artık degil mi? Öyle çok büyük uzman tahlillerine filan gerek yok, karşılıklı kasaba politikacısı tavırlarına hiç gerek yok, ben şu hareketi yaparsam şu anlaşılır ve ben ofsayıta düşerim gibi ince diplomat hareketlere hiç, hiç gerek yok, sadece insan olalım ve barış isteyelim yeter. Bu istegimizde samimi olunması yeter de artar bile. Aşagıda bu olayın kime yaradığını kime yaramadığını anlamaya ve anlatmaya çalıştım kısacası sözçüklerle düşündüm, bazı önerilerden yararlandım barışa katkımızın olması dileğiyle…
Bu olaya dört taraftan bakmak lazımdır diye düşünüyorum. a) Bölgede yaşayanların gözüyle bakış b) Bölge dışındaki yerlerde yaşayanların bakışı c) Kamu görevlilerinin, devleti temsil edenlerin oluşturduğu sorunlar. d) Demokrat Kürtler ve Türkler.f) Devlet ve iktidar.
Solcu demokratların, Kürtlerin, Müslüman Türk ve Kürtlerin, demorat Kürtlerin ve Türklerin artık ciddi tepki göstermesi gereken bir döneme giriyoruz… Bu dönem öyle bir dönem ki her iki tarafda anlaşmak istiyor, ama bunu acıkca ifade edemiyorlar diye düşünüyorum. Yüksek sesle barış istiyoruz diyelim mi artık, savaşa alışanlar barışa yanaşmıyor mu yoksa?
a) Bölgede yaşayanlar terör olaylarından iki şekilde etkileniyor; 1) Develetin güvenlik güçleri ve PKK lı teröristlerin baskısıyl karşılaşıyor. Birisi benim vatandaşımsın yasalarıma uyacaksın diyor, devlet vatandaş bağı acısından böyle, devletin vatandaşlarından yasalara uyma gibi bir beklentisi, hakkı vardır. PKK lılara gelince sizin hakkınızı savunuyorum, benim bölgemde yaşıyorsun, bana hem ekonomik hemde eleman destegi sağlayacaksın diyor, bu düzen içinde yasal olmayan zorlayaıcı bir durum, gönüllüler olabilir ama destekcilerin çogunluğu kerhendir. Ben askerseyken, birisi Istanbula gidiyorum diye askere gelmişti, aileme zarar verirler diye korkuyordu.
Şimdi vatandaşını koruyamayan bir devlet, hakkını savunduğu tabanın kerhen destegini alan bir örgüt ve yasal degil, silahlı baskı gruplarıyla istediğini yaptırıyor demokrat degil. Devletten vatandaşın güvenlinin sağlanmasını, Pkk’dan da silahı, şitdeti, terörü bırakarak, demokratik siyasete yönelmesini bekliyor halk. Sen elinde silahla bu ülkenin dağlarında dolaştıkca seni destekleyenler gönüllümü zorunlumu bilinmez, ben derim zorunlu, sen dersin gönüllü, yani destegin hep tartışılır. Bunun için derim ki şitdet yok hak talebini yasalara uygunda yapabilirsiniz. Yasaların degişmesi için şitdet dışında onlarca tepki yöntemi vardır, bunları gösterebilirsiniz.
b) Sorun yaşandığı söylenen bölge dışında yaşayan Kürt kökenli vatandaşlar, ülkemizin her yerine yerleşmiş, iş edinmişler, mülk edinmişler, tesis kurmuşlar, ekmek peşinde koşuyorlar. Şimdi buraya kadar her şey normal, haklarıdır, çünki bu ülke vatandaşlarıdır.
Anormallik buradan sonra başlıyor, sen bu ülkeyi böldüğünde batıda yaşayan Kürt vatandaşların vatandaşlıklarının tartışmaya açılmasının önünü açmış olmuyormusunuz? Hem doğuda bir Kürt bölgesi, hem batıda Kürt yerleşgesi biraz tuhaflık yok mu? Batı illerinde şuan yaşanan hoş görü ve kabulü ayrışma sonrası bulamayacağımız kesindir, bu nedenle bu ülkede böyle saçma düşünceleri destekleyenlerin öncelikle Kürt vatandaşlarımıza zarar vereceklerini görmüyorlar mı? Bence görüyorlar ama şuanda hepsi bir küçük, üçük de olsa lider, şef, baaşkan, eş başkan, sekreter falan ve filan biraz daha zorlar Türk ve Kürt genci ölürse belki bu konumlarımız kalıcı olur hesapları.
c) Devlet görevlileri; Bu görevlilerinin hataları yüzünden bu bölge vatandaşları kendilerini devletimizin nispeten vatandaşları hissetmişlerdir. Bu görevini yapmayan kamu görevlileirnin dogu illerine gönderilmesiyle başlamış, bu çalışmaz, yılın yarısını raporlu geciren tiplerin sorunlu bir bölgeye gönderilmesi demek sorunun üzerine benzin dökmektir. Ayrıca askerlerin görevleri geregi karşılaştıkları kişileri dost yada düşman diye ayırma egilimleri nedeniyle, yaşanan onbinlerce olaydan dolayı oradaki vatandaşlara davranışlarının bir güvenlik, bir kamu görevlisi gibi degil, karşılıklı bir husumeti olanlar gibi davranması ancak son yıllarda yok edilebilmiştir. Bu vatandaş ile kamu görevlileri arasına, PKK’nın prokatif eylemlerle girdiği zamanlarda olmuş, devlet vatandaş bağı kopma noktasına gelmiştir.
AKP hükümetiyle bu bağ bir nepze olsun kurulmuştur, Kürtce eğitim, sanatsal ve yazınsal yasakların Kürt dili üzerinden kaldırılışı, TRT Şeş’in kurulması, bölgeye ekonomik teşviklerin yogunlaşması, son zamanlarda kamu hizmetine girenler arasında bölge insanının agırlıklı oluşu, daha başkaca sosyal desteklerle yöre halkına yıllardır ihmal edilmenin acığı kapatılmaya çalışılmaktadır. Bazı kere bu öyle abartılmaktadır ki, örnegin ne vergi, nede elektirik faturası ödenmediği gibi en asgari vatandaşlık görevlerinin bile yapılamadığı haberleri gelmekte ve bu konudaki rüşvete varan tavizler orada bulunan vatandaşları yardımla ve beleşle yaşamaya özendirmektedir. Bazı vatandaşların iyiki terör var, ne elektirik ödüyorum, bana terörist olmasın diye bütün kurumlar ayrıcalıklı davranıyor diyerek buradaki olayların sanki devamını istiyorlar. Terör rantı küçük kazançtır, asıl kazanç barışın tesisidir…
d) Demokrat, Türk ve Kürt kökenli vatandaşlar; Hangi şehirde yaşarsa yaşasın, hangi etnik kökene mensup olursa olsun, Allahın yaratığı her insan tek yaratılmıştır ve degerlidir. Bu nedenle böyle saçma sapan rantlar ve bütün kültürel baskıların kalkmasına rağmen siyasi taleplerin vede PKK lıların kendilerine ayrıcalık istemelerinden kaynaklı bu sorunun devamına ses çıkarmayan Türkler ve Kürtler sorumlusunuz dökülen kanlardan ve yok edilen canlardan rahatsız ol ve ses cıkar, demokrasi ve barış talep et.
PKK lılardan demokrasi talep edin bakalım ne oluyor? Biz adaylarımızı şehir meydanlarına sandıklar koyarak belirleyecegiz deyin bakalım, arkadaş siz ne istiyorunuz, üstelikde bunları benim adıma istiyormuşsunuz diye sorun bakalım. Kaç kişi Leyla Zana delikanlılığını gösterecek merak ediyorum!!
e) Olaya dini acıdan yaklaşanlar; bu yukarıda saydıklarımın yanı sıra bu grubunda olayların çözümüne ciddi katkı sunabilirler. Aynı dini paylaşanlar kardeşlerdir, hem Kuran’ın ifadesi hem de Peygamberimizin, dolyısıyla bu kardeş kavgası çözülmelidir, barışa katkısı olacak her görüşün degerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bakış acılarının hepsininde katkısı olur yeterki yeteri kadar olayın çözümü için caba harcansın.
f) Devlet ve iktidar; burada aynı bölgede yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımız gibi arada kalmıştır, çözüme çok yaklaşsa tavizle suçlanıyor, çözüme uzaklaşsa güvenlikci ve silahhı öne cıkaran politikalr kullanmakla suçlanıyor. Bana sorarsanız her ikisinide kullanmalıdır ve kullanıyor, sosyal yardımları artırmış, devletin hizmet birimlerini seferber etmiş, pkk engellemedikce hizmet yapıyor burada bu hükümetin hakkını teslim etmek gerek.
Nihai olarak bölgede Kürt vatandaşlar zarar görüyor, bu olaylar tırmandıkca İzmir dekiler, Bursa dakiler, Mersin dekiler, Hatay dakiler de zarar görecek sen eli silahlı arkadaş dağda Kürt halkı adına savaştığını düşünüyorsun ama geniş düşündüğünde, bu coğrafya sadece 5-6 ilden ibaret degildir, başka bölgelerde yaşayan Kürtleri de düşün. Başka bir şey daha düşün buradaki emperyalist oyunlar sayende daha rahat oynanıyor farkındamısın….
Şimdi çözüm önerilerine bakalım, gerçektende insanlar bu sorunun çözümü için çok kafa yoruyorlar, neden çok gençimizi kaybediyoruzda ondan, birazda pkk lılar kafa yorsa….
“Somut olarak ne yapılmalı?” sorusuna, elbette ‘ortak akıl’la cevap aranmalı. Ancak sorunun bir an evvel çözümü için irade ortaya konulmalı. Bu irade, Kürt sorunu hakkında söyleyecek sözü olan, çözüme katkı sunacağına inanılan herkesin sivil iradesidir, ortak akılla ortaya koyacağı çözüm önerileridir. CHP ’nin Meclis Başkanlığı’na sunduğu çözüm bildirisinde yer alan ‘Akil İnsanlar Grubu’ önerisi, bu sebeple hayati önem taşıyor. Akademisyenler, siyasi partiler(gençlik ve kadın kolları), sivil toplum kuruluşu temsilcileri, toplumun görüşlerine itimat ettiği kişiler yani çözüme katkı sunacak herkes, ortak akılla bir sivil irade ortaya koymalı. Kürtler PKK ya baskı yapmalı, Ülke kamuoyu da iktidara ve dolayısıyla devlete.
Başka bir girişimde temas ve diyaloğ grubudur.
İkinci toplantısını geçen cuma gerçekleştiren Temas ve Diyalog Grubu’nun içinde Bekir Ağırdır, Fethiye Çetin, Raci Bilici, Mehmet Emin Aktar, Şah İsmail Bedirhanoğlu, Cengiz Çandar, Mithat Sancar, Osman Kavala, Gencay Gürsoy, Cemal Uşak, Yılmaz Ensaroğlu, Hidayet Şefkatli Tuksal, Avni Özgürel, Akın Özçer ve Abdurrahim Ay bulunuyor.
Grup adına Radikal’e konuşan Bedirhanoğlu, sayının 20’yi bulacağını söylüyor. “Yol haritamız belli” diyen Bedirhanoğlu, yol haritasını şöyle aktardı: “BDP ile görüşecğiz. Sonra AKP, ardından CHP ile görüşülecek. Sonra başbakan ve son olarak da cumhurbaşkanı ile görüşmeyi planlıyoruz. İlk aşamada gerilimi tırmandıran üslup üzerine eğileceğiz ve dozunu düşürmeye çalışacağız. Küçük adımlar atılması için çalışacağız. Bu önümüzdeki dönemlerde atılacak büyük adımlara hazırlık olacak.” Siyasetçilere durumun iyi olmadığını, toplumsal barışın tehlikede olduğunu anlatmak amacında olduklarını kaydeden Bedirhanoğlu, “Duyduğumuz kaygıyı ifade edeceğiz. Bu üslüpla ülkenin gidişatı iyi bir noktaya gitmiyor diyeceğiz” dedi. Başarılı olurlar umarım, barışa katkısı olacagı kanatindeyim.
Şimdiye kadar önerilerini, uyarılarını ve düşüncelerini dinlemediğimiz hatda böylede düşünülmez diye cezalandırdığımız İsmail beşikciye kula verelim. Cumhuriyetin ilk yıllarında M.Akif dinlenmiş olsaydı, bundan 30-40 yıl önce de İsmail Beşikci dinlenmiş olsaydı olaylar bu noktaya gelmezdi diye düşünüyorum. Devlet vatadaşının dini ve dili yüzünden vatandaşıyla çatışmazdı. Beşikciye kulak veriyorduk: 1960 larla kıyaslayan Beşikci şöyle diyor,” Beşikçi, kültür konusunda da önemli kurumlaşmaların olduğuna dikkat çekti. “Ama bir yerden de şöyle söylenebilir. Çok büyük bedeller ödendi. Bu ağır bedellere baktığımızda bu değişiklikler çok az. Sonuç olarak ben yine de değişimlerin 1960’a nazaran çok büyük, çok önemli olduğunu biliyorum. Gerek dil alanında, gerek sosyal alanda çok önemli, büyük değişiklikler, kazanımlar oldu” dedi. 1960’larda Güney Afrika ve ABD için dünyanın en ırkçı devleti denildiğini anımsatarak, şunları söyledi:
“Orada şu oluyordu; beyaz yönetim diğerlerine şunu söylüyordu; sizin renginiz kara, siz bizden ayrı yaşayın. Sizin mahalleleriniz, okullarınız, otelleriniz, eğlence yerleriniz ayrı olsun. Siz beyazların dışında yaşayın, beyazlara karışmayın. Bunun için çok geniş alanlar oluşturmuşlardı, tellerden oluşuyordu. Fakat buranın temel altyapıları çok eksikti. Kanalizasyon çalışmıyordu, su, elektirik sık sık kesilmeler oluyordu. Okul, sağlık bakımından çok yetersiz bir durum söz konusuydu. Fakat yerliler kendilerini yaşıyorlardı. Kendileri olarak yaşıyorlardı. Türkiye’de Kürtlere şu söyleniyor: ‘Siz, bizimle birlikte ama bize benzeyerek yaşayacaksınız. Kendi kimliğinizi unutacaksınız. Siz Türklerle birlikte yaşayacaksınız ama Türk’e benzeyerek yaşacaksınız. Kişi olarak bunun çok daha ırkçı, çok daha ırkçı olduğunu belirtmeye çalışıyorum.” İsmail agabeyin son degerlendirmesine katılmıyorum, kimse Kürtlere ABD de olsun G. Afrikada olsun siyahlara yapılanları yapmadı yapamazdıda, çünki sadece Kütlere degil, sadece İnsanlara degil bütün canlılara karşı Yaratandan dolayı yaratılanı sevme ilkesi vardır bu toplumun mayasında, Mümin kardeşliği vardır bu toplumun mayasında, kimse otobüsleri ayırmayı, kimse okulları ayırmayı, kimse mahallelere tel çekmeyi düşünmez, aynı camiye, aynı kıbleye yönelmenin bir anlamı ve öenemi vardır. Biz bunları unuttuğumuz için bu noktadayız. Bunları aşmalıyız, aşacagız umuduyla yazılmıştır bu yazı…
Yazımıza söcüklerle düşünerek devam edelim isterseniz; Şayet anlamak istenirse anlaşılmayacak bir şey yok, artık analamazlığa ve şitdete sığınma şansı hiç yok, her şey apaçık ortada barış olmadıkca kan akıyor, akacak, kan aktıkca canımız yanacak bunda analşılmaz bir şey yok degilmi? Her şey apaçık ayen beyan; Kürtler her şeyden önce, bir ‘haysiyet’ mücadelesi verdiklerinin farkına varmamızı bekliyor. Gerisi, inanın hikaye! Biz bu işin bir haysiyet mücadelesine döndüğünü görmemiz gerekir, ama Kürt kardeşlerimizde şunu görmeliler çok şey degişti, teröre, şitdete kapı kapansa daha iyi anlayabilecegiz birbirimizi bunu görebiliyorum…
Şimdide Radikal gazetesinden İsmet Berkan’ın önerilerine kulak vererek sözcüklerle düşüce devam etsin isterseniz.
“ “ Ve yine bu cümleden ötürü şunu da söyleyebiliriz: Türkiye’nin Kürt sorunundaki kırmızı çizgisi ayrılıkçılıktır.
Bugün bulunduğumuz nokta ile ayrılıkçılıktan bir önceki nokta arasındaki bütün arazi de esasen siyasi pazarlığa tabidir.
Sorunun doğası bunu söylüyor.
Peki PKK ne istiyor? Onların maksimum talebi ne?
Hemen baştan söyleyeyim: Bu sorunu bunca yıldır yakından izleyen, PKK’yı yakından izlemeye çalışan biri olarak ben ‘Hayır, PKK ayrılıkçı bir örgüt değil, onların derdi bağımsız Kürt devleti kurmak değil Türkiye’de eşit yaşamak ve siyasi kabul görmek’ diyemiyorum.
Kürt dostlarla, aydınlarla, siyasetçilerle yapılan sayısız toplantıda bunu hep onlara sordum: ‘Ben PKK’nın ne istediğini bilmiyorum, siz biliyor musunuz?’
Evet, şu sıralar PKK, ‘Demokratik özerklik’ adını verdikleri bir şeyi istiyor ama bunu da siyasi mücadele yoluyla değil elindeki silahla elde etmeye çalışıyor. Son günlerde ‘halk ayaklanması’ için uğraşıyor örgüt.
Bunlar, PKK’nın niyetlerini belirsizleştiren ve onu güvenilmez yapan unsurlar. Siyasi hedeflerini sık sık değiştiren ama silahtan ve savaştan hiç vazgeçmeyen bir örgüt ” ”
İsmet bey haklı çok konuda net degil ama öldürme konusunda çok net, Dünyada bu amaçla kurulmuş örgütlerin içinde en çok öldürmeye ve sitdete başvuran bir örgüt, örgüt silahtan ve şitdetten vaz geçmezse devlet operasyondan nasıl vaz gecer. Birisi yasal bir otorite diğeri yasa dışı ve kendini oterite ilan ediyor…
Şimdi olayı degerlendirmeye çalıştık birazda çözüm üzerinde duralım isterseniz.
-
Demokrasiyi ilerletmek, kaliteli bir anayasa yapmak ve PKK’ya beslenebilecegi hiçbir zemin bırakmamak, ne kullanıyorsa oyuncakalrını elinden almak.
-
Askerî baskıyı azamî seviyede tutmak ve PKK’yı fizikî mânâda yok etmek. Bütün PKK’lıları öldürmeyi kasdetmiyorum. Ama savaşma azmini yok edecek derecede “holdingi” yıpratmak, maddî kayıp verdirmek gerekecek. Savaşmayı PKK için zor ve pahalı bir hale getirmek… Holding zarar ederse terör durur. “Klasik” savaşlarda olduğu gibi. Devletin güçünü hem fiziki hemde psikolojik hissettirmek.
-
Gerçektende PKK holdign gibi bir parayı kontrol ediyor, mafya vari yöntemle rakip tanımıyor, silah güçüyle ihaleleri alıyor. Bunun içindirki devletimizin yöntemi silahlı gurplarla sonuna kadar mücadele, silahsız siyasi gruplar ilede tahrik bile etseler sonuna kadar görüşme anlaşma, tahammül etmek ve uzlaşma çabaları aramak olmalıdır.
-
Temas grubu gibi, akil adamlar gibi toplumun kanaat önderlerinden oluşan grupların önerilerini her iki tarafında, çözüm için çabaların boşa çıkmaması için çalışan katkı sunan herkes dinlenmeli ve halkta artık pasif degil, korkan degil aktif olarak barışı ve demokrasiyi savunmalı ve temsilcilerinden talep etmelidir.
-
İnsanların kimlikleri olmalı bunun kadar doğal bir şey yoktur, kimi doğuştan, kimi de sonradan inançla ve düşünceyle oluşur. Örnegin bana göre kimlik sıralamam T.C Vatandaşıyım, Müslümanım, Türküm, Sosyal Demokratım, bir ailenin ve bir siyasi partinin mensubuyum, Kastamonuluyum gibi ama catı önemli..
Hepsinden önemlisi insan olmadan “Türk” ya da “Kürt” olmanın imkânsızlığını halklarına anlatmadan bu sorun başımızı ağrıtacağa benziyor. Biran önce barışın tesis edilmesi dilegiyle selamlar.
Kaynaklar:
Yararlanılan makaleler listesi aşagıda verilmiştir.
İsmet Berkan, Makaleleri (Radikal)
Mustafa Akyol, makaleleri(Star)
Muhsin Kızılkaya, makaleleri(Star)
İsmail Beşikci, acıklamaları
Ruşen Çakır, makaleleri(Vatan)
|