YAZARLIK SAFLIKTIR…
Yazarlar saf olurlar neden, onlar olandan çok olması gerektiğiyle ilgilenirler de ondan, bu durum da olanın az yada çok dışına çıkmayı gerektirir.. Yazar olması gerekenle ilgilenerek toplumun gelecegine doğru emin adımlarla ilerlemesine yardım edebilmek için bu saflıgı gönüllü kabul eder…
Bu ise olan, para kazanma, kariyer edinme yarışlarından saf dışı kalmayı gerektirir, işte bura da yazarlar acaba saf mı, diye düşünenler olur… Olduğunu da görüyoruz…
Para kazanma telaşları yok, mal, mülk edinme telaşları yok, hiyerarjik ilerleme çabaları yok, yani normal insanların hırsları yazarlar da yok… Bunlar genel yargılardır, nasıl normal insanlar arasında hırssızlar çıkabiliyorsa, yazarlar arasından da hırslılar çıkabilir. Bu oran normal insanlar oranın tersidir, yani halk arasın da hırssızlar istisnai bir durumken, yazarlar arasında hırslılar, istisnai bir durumdur…
Yazmak ve sanatsal ürünler vermek için, normalin aşılması gerektiğini bilen yazar, çizer, sanatcı, toplumsal gelişmenin ışığı yakalabilmek için hep normali aşmaya çalışır… Yoksa yazar da normalin tuzagına düşer de, olanla ilgilenir ve günlük hayatın hay, huyu için de kaybolursa, o toplum kültürünü yeniden, yeniden üretmediği için geçmiş başarılı olunmuş bir tarih de sabitlenir ve o tarihle övünme ve o tarihe öykünme dışında bir bakış açısı yoktur… İşte yazarın görevi bu sabitlikleri aşmaktır…
Toplum anı kurtarma telaşıyla gelecek düşüncesi ve kaygısından uzaklaşır, gelecek planlanamaz olur, rast gele gelir… Bu nedenle de yöneticiler dahil olmak üzere toplum hep geçmişdeki başarılarla övünür, yönetenler hep geçmişe öykünür… Yazar olanla ilgilendikce bu durum daha da toplumun normali olur… Geçmişin övünmesi o hal alır ki, gelecekten bahsedenler toplumdan dışlanırlar… Bu arada saflıkla yazarlar toplumsal gelecegi öngörmeye ve şekillendirmeye devam ederler…
Gelecek olan, tesadüfen gelmeye başlıyorsa o toplumda düşünce sorunu vardır. Fikri Adil
Yazarların görevi, olmuşla, olanla, olacak olanla toplumun bagını kurmaktır… Yazar olmuşla ilgilenir, cünki içinde yaşadığı toplumun Kültürel gelişini bildikce toplumunu daha iyi tanır ve yaşanılan sorunlara daha iyi teşhis koyabilir… Olanla ilgilenir ama daha iyi nasıl olur, daha huzurlu, mutlu nasıl yaşanır, toplum daha nitelikli nasıl yaşar soruları üzerinden… Yazarın en önemli görevi olması gerekenlerle, olacak olanlarla ilgilenmesi gerekir ki toplum nasıl olsa gelecek olan gelecekte cagının gerisine düşmesin… Evet, yazarın görevi geçmişte yaşananlar üzerine düşünerek, toplumsal hayatın gelecekte düşünsel olarak öngörülebilmesidir.. Bunun için yazmak sorgulamayı gerektirir, yazar sorularına cevap arayandır. Toplum hangi alanlarda güçlüdür, hangi alanlara bu güç devşirilebilir? Gelecekte hangi alanlar insani ve toplumsal fayda sağlar? Bu kirlilik bu hızla devam ederse Dünyayı nasıl bir tehlike bekliyor? Sosyolojik olarak, Ekonomik olarak hangi yatırımlar yapılmalıdır ki toplumumuz gelecekte gelişmeler sağlayabilsin…
Yazar bunları sorar ve tartışmaya açar, bunun içinde biraz hayatın dışına bilinçli kaçar… Yazarın çevresindekiler bu durumu anlayışla karşılarlar, yoksa o yazar verimli olamaz, toplumsal hay huy içinde kaybolur gider… Acaba yazarlarımız öyle oldu da toplumsal sorunlar bize hep ondan mı süpriz oluyor… Yada toplum ve yönetenler yazarların sorgulamaları sonucu ulaştığı çıkarımları dinlemiyor, bu çıkarımlar böylece heba oluyor. Bu düşüncelerin heba olaması demek, aslın da gelecek kaygımızın artması demektir… Bunu engeleyebilmek için yazarın sorgulamalarına, eleştirilerine, uyarı ve önerilerine toplum kulak vermelidir…
Yazarın eleştirisini saldırı olarak kabul edilir de, susturun şunu derse toplum, yazar iyiden iyiye kabuguna çekilir, o kabugun için de yazmaya devam eder… Gelecege not düşmeye devam eder, yazar, bari gelecekte okuyanlar düşüncelerden, veya yanlışlardan ders çıkarsın diye kabugunda tarihe not düşmeye deva eder ki…
Böyle bir yazma ve algılama ne yazarın amacına hizmet eder, nede toplumsal sorunların çözümüne ve engellenmesine. Yazmakda ki amaç daha iyiyi aramktır aslın da, bu durum böyle devam ederse yazar ve toplum amacını gercekleştiremez.. Yazarın düşüncesi topluma ulaşmaz, bu şu demektir… Artık toplum geçmiş, an, gelecek arasında bag kuramıyor, işte bu noktada gelecek kaygısı yazar da daha çok olur ve biraz hırcınlaşır… Toplumla yazar arasında ki bağ bu hırcınlık nedeniyle biraz daha kopar… Yönetenler ise yaşanılan olumsuzluktan yazarı suçlarlar ve hem yönetenler hem de toplum yazarı taşlarlar… Bu nedenle yazarlık saflıktır, bu taşların gelecegini bile bile düşünce üretmeye çalışmaktır… Ben yazma dedinde olan yazarlara buradan aman diyem, saflıga devam edin, bizim geçmiş, şuan, gelecek bagımızın koparılmasına izin vermeyin…
Saf yazarlara selam olsun…
Fikri Adil – Ocak 15 --- www.vatandasfikri.com
|