DİL/ÜSLUP SORUNU
(Siyasal ve Sosyolojik Dil Sorunları)
Ben ister siyasal, sosyal, ister kişisel ya da uluslararası ilişkilerimiz, diplomaside büyük bir dil sorunu yaşadığımızı düşünüyorum, öyle ki yapıcı değil yıkıcı, sorun çözücü değil soruna neden olan, uzlaştıran değil çatıştıran, hatta toplumsal ve uluslararası barışı tehdit eden bir dil/üslup içinde olduğumuzu düşünüyorum, görüyorum.. Bu dil ve üslup hataları değişmedikçe sorunlarımızı çözmek bir yana daha da büyüteceğiz… Şimdi birkaç örnekle devam delim ne dersiniz?
Örneğin iç sorunumuz olan Kürt sorunu, Terör sorunu, Doğu sorunu ne derseniz deyin, bir sorun var ve çözümü içinde çok dilli(sosyolojik, ekonomik, güvenlik, Uzlaştıran, birleyen vs…vs) bir yöntem gerekiyor… Bu sorunun iki tarafı var, biz kabul edelim etmeyelim, hatta üç tarafı var, yok yok beş, altı tarafı var, bir devlet tarafı, iki HDP tarafı, Üç Pkk tarafı, dört orada terörden bıkmış gerçekten de barış isteyen taraf halk, bir de bu işin ülke genelin de vatandaş tarafı var, bu sorunu çözmeye çalışan hükümet tarafı var…. Burada herkesin sorunu çözmeye yönelik dil ve yöntem kullandığını söyleyebilirmiyiz? Ya insaf edelim yola mayın döşe patlat askeri öldür, kazara patlasın yöre halkı ölsün, dağlarda, bağlarda, ketin sokakların da eli silahlı bize göre terörist bazılarına göre gerilla, bazılarına göre barışı bozan illegal silahlı unsurlar olsun bunun normal sayılasını bekleyen bir dil kullanılsın… Bu gruplar silahla dolaşamaz dendiğin de, çatışma çıktığın da devlet sorumludur, devlet şudur… Ankara da bomba patlar devlet, hükümet… Çatışmada illegal silahlı bir kişi öldürülür devlet, hükümet yanlış politikaları denir, ya da katil denir… Ya hiçbir devlet ve hükümet devletin silahlı güçlerine paralel bir silahlı güç oluşmasına izin vermez…. İşte bu nedenle bu dil terk edilmedikçe barış gelirmi sizce?
Devlet, Hükümet yetkilileri ise bu sorunu sadece güvenlik sorunu görmesi yanılgısını aşmaları lazım, son hükümetle bu aşılmaya çalışılıyor. Bu sefer de Kürt siyasal hareketi beklentilerini biraz daha, biraz daha derken, istek ve taleplerini o kadar aşırı hale getirdi, o kadar çok silahlandı ki, ister istemez devletin eski reflekslerine dönmesine neden oldu… Kendileri uluslar arası konektörle rüzgarı arkalarında hissedince şunu da isteyelim, bunu da isteyelim, biz bu görüşmelere başladığımız da gücümüz şuydu, uluslar arası meşruiyetimiz bu kadar yaygın değildi… Artık elimiz güçlendi ve isteriz isteyebildiğimiz şeklinde ki dil, sorunu çözmez besler… Bu sorunda hükümet dili düzelmesine rağmen Kürt vatandaşlarımız adına siyasi temsilciler, ne istediklerinin farkında değiller gibi, sözler söylemektedirler…. Bu alanda ilk yapılacak şeyin dil sorununun aşılması olmasıdır… Aşılır umuduyla…
Mezheplerin ve tahrikâtların da birbiri hakkında ki dillerin de ciddi sorunlar var, bu sorunlar ciddi sosyolojik sorunlara neden olmaktadır… Bu alanda ki dil ve üslup uzun vadeli sorunlara neden olur. Türban sorunu, Alevilerle ilgili dedikoduya dayalı söylemler, toplumumuz da ciddi kırılmaları körüklemektedir… Bu alanda ki tartışmalar, eleştiriler siyasi yöntemler gibi olmamalıdır… Siyasal alanda bir dikkat edersek, bu alanlarda beş dikkat etmeliyiz… Kültür ve inanç alanı, siysal alan gibi değildir, burada haksız ithamlar veya dedkodular daha kırıcı olmaktadır… Lütfen dikkat…
Siyasilerimiz birbirine söyledikleri sözleri başka bir demokratik ülkede söylense, yada yaptıkları davranışlar o ülkelerde yapılsa hemen siyasal hayatları biter… Katil diyeni mi arıyorsunuz, hırsız diyenlerimiz arıyorsunuz, soy ve soplarını tartışanlarımı arıyorsunuz… Ajan ve hain suçlamalarını, artık en uç söylemler ve hakaretler bile normalleşiyor… Oysaki normal üslup saygı ve sevgiye dayanır, nezakete dayanır, ülke siyasal ortamını germemeye dayanır ki düşünsel tartışmalar yaşansın… Son 1-2 yılı, 5-6 yılı izleyin, parti liderlerinin grup konuşmalarını dinleyin, hakaret, saldırı mı çok, yoksa düşünce ve bilgiye, gerçekliğe dayalı bir tartışmamı var? Lütfen liderlerin açıklamalarını ve konuşmalarını izleyin, dinleyin ülke sorunlarına çözüme dayalı düşünce var mı, yok mu görün öneririm… Sen onu dedin, ben onu aşan bir üslupla senin o lafını boğazına tıkarım tavrı tavır değil, siyasetimize nitelik getirmez, sorunumuzu çözmez… Beklenen siyasal tarafların kısır tartışmalarda enerjilerini harcamamasıdır…. Bırakın siyasal tartışmaları akademik alan da, seminer ve acık oturumlarda bile düşünsel tartışmalardan çok inatlaşmaya dönük bir dil ve üslup sorununu net bir şekil de görüyoruz.
Uluslararası ilişkilere de bu iç siyasal üslup sirayet etmeye başlamıştır, komşularımızla politik nedenler kadar siyasal, diplomatik üslup/dil nedeniyle de sorunların çözümünü bırakın, sorunlar tırmanmaktadır. Kişisel alan da olduğu gibi, toplumsal ve uluslararası alanda da sorunlar çıkar bu normaldir, anormal olan sorun çözme yeteneğine dayalı yöntemin olmamasıdır. Bu dil bize Mısır, Libya, Suriye, Irak da pahalıya patlamış, İsrail de sorun çıkarmış, Rusya ile de sorun yaşar hale gelmişiz… Görülen odur ki bu dil ve üslup iç siyasetimizde de dış siyasetimizde de sorunlara neden olmuştur… Bu sorunları besleyen dile muhalefet ve hükümet olarak devam edecek miyiz? Yoksa sorunlar karşısında sorunların çözümüne dönük, bilgiye dayalı, eleştiri, öz eleştiri, tartışma, düşünsel rekabete dayalı bir yarışla mı demokratik siyasi rekabete devam edeceğiz?
Yoksa kahvelerde ki okey kavgalarına, hamam tas kavgalarına, kayıkçıların müşteri kavgalarına benzer kavgalarla mı devam edeceğiz? Bu ister ırksal, ister mezhepsel, ister ideolojik aidiyetlerimizi vatandaşlık aidiyetimizi yok edecek bir halde yaşarsak… O ülke de ne sosyolojik, nede ekonomik sorunları çözmek bir yana, bu sorunları besleyen ve bu sorunlardan beslenen bir siyaset yöntemi ortaya çıkar ki bu şekliyle devam ettikçe vatandaşlık bilincini, ülke sorunlarını çözme bilincini de kaybeden bir toplum ve siyasal yapı oluruz… Kendi aramızdaki laf giydirmeleri siyaset sanırız.. Dilerim ilk önce liderimiz, sonra siyaset mensubu vatandaşlar, mezhep ve kanaat önderlerimiz, sade vatandaşlar olarak kendi düşüncelerini açıklarken üslup ve dillerini diğer vatandaşları (siyasal, inançsal) yok sayacak şekil de devam ettirmemiz gereğini tekraren hatırlatarak… Toplumumuz ve siyasilerimiz bu dil ve üslup hatalarımızı düzeltmek dileğiyle… Selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil --- Aralık 15 --- www.vatandasfikri.com
|