AHLAK SORUNUMUZ, VAR MI, YOK MU?
Ahlaki yozlaşmanın önüne nasıl geçilebilir, bunun çeşitli yolları vardır, ilk yolu eğitimdir, bu eğitim dini ve felsefi acıdan daha ilk yaşlarımızda bir ahlak bilinci inşa etmemize yardımcı olur… Sadece okul eğitimiyle de olmaz, toplumsal bir ahlak değerlerimiz, kişisel bir ahlak değerlerimiz de toplumda yaygınlaşmış olarak kişisel ve toplumsal örneklikler sergilenmelidir… Toplumumuzda ahlaki değerler ne kadar yaygındır? Bu oran aslında bizim toplumsal güven endeksimizi de belirler…
Şimdi kendime ve size soruyorum, çevremizde ki kişi ve kurumlara ne kadar güveniyorsunuz, bir kurum da işiniz var, bu kurum da işleriniz işin gereğine göre, hukuk ve ahlak kurallarına göre yürüyeceğine inanıyormusunuz, yoksa hemen bir tanıdık mı bulmaya çalışıyorsunuz, Çalışıyoruz? Genel de bir tanıdık bulmaya çalışırız neden dersiniz, bu kurumlar da ahlaksız sayısı çoktur, ayrımcılık, kayrımcılık yapabilirler, bize haksızlık edebilirler, diye… Demek ki ahlak sorunumuz var, hem de karşılıklı, birde bizim acımızdan değerlendirelim mi? Hep aynayı toplum, toplumun kurumlarına çevirirsek kendimizi göremeyiz, bize çevremizdekiler bize ne kadar güveniyorlar? En basitinden, en büyüğüne kadar verdiğimiz sözleri yerine getiriyormuyuz, aldığımız borçları zamanın da ödüyormuyuz, görevlerimizi, işlerimizi, mesleklerimizi, arkadaşlık, akrabalık, iş, eş sorumluluklarımızı yerine getiriyormuyuz? Getirmiyorsak ahlaksızlık oranımıza bizde katkı sunuyoruz demektir… Demek ki, çok da masum değiliz… Bunun için ahlak kaynaklarımıza dönüş yapmalıyız, ahlak kaynakları ne dersek?
Ben felsefe, ve din kişilerde de ve toplumlarda da ahlak inşaa edeceğini düşünüyorum, üzülerek devam ediyorum, dinimizden inşaa edeceğimiz ahlakla aramıza yabancı bir dil girdi, dinimizi Arabca, okuduk ve anlamadan ezberledik ve tekrarladık durduk.. Din bazı ilkeler bildirir bize bu ilkeleri dilimizle anlamazsak nasıl ahlak ilkeleri inşaa ederiz? Edemeyiz ve ne yazık ki din kaynaklı bir ahlak edinemedik… Felsefe kaynaklı ahlak da inşaa edemedik, neden, dini anlamayan, dini sadece ibadet etmek sanan, kişilerin yönlendirmesiyle felsefeyi de dinsizlik diye algıladık, felsefeye karşı da hep mesafeli durduk, buradan gelecek ahlak ilkeleriyle aramıza duvar ördük, hala bu duvarı örmeye çalışanlar var olduğunu görüyoruz… Başka bir şey daha görüyoruz, hatta dünya görüyor, bizi tanıyan herkes de bu durumu kabul ediyor… Amca oğlum Hasan Almanya da uzun zamandır yaşıyor, ben abi bizi AB’ye alırla mı dedim, yok dedi, Müslüman olduğumuz için mi almazlar dedim, yok ahlaksız olduğumuz için almazlar dedi ve bu yazıyı yazmaya karar verdim… Şimdi dünya ahlaksızlık sıralamasında ne durumdayızı gösteren bir ölçü olabilecek bilgiyi sizlerle paylaşıyorum.. Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin son açıklamasına göre, Türkiye’de yolsuzluk artmış, 176 ülke arasında 75’inci sıraya inmişiz. Şimdi felsefeyi önemsemedik, dinle aramıza yabancı dil duvarı ördük, ahlak kurallarını özümseyemedik, ne yapmamız lazım? Hukuki denetimlerle ahlaksızlıkları cezalandırarak ahlak inşaa edilebilir , bu maliyetli bir yöntemdir, hem güvelik güçleri, hem yargı sistemi, hem de cezaevleri derken, baştan dinle ve felsefeyle almadığımız ahlaki ilklerin ve önlemlerin cezasıdır aslında bu… Zamanında almadığımız her önlem, ilke, ahlak topluma daha çok maliyetlere neden olmaktadır… Ahlaksızlığı önlemenin son aşaması olan denge ve denetim içinde bazı şartlar gerekmektedir.
Ahlaksızlığın maliyetleri ekonomik maliyetlerden daha ağırdır. H.Benek
Denetim ve denge için sadece muhalefet partilerinin olması yetmez, onların ahlak ve hukuk dışı uygulamaları gündeme yüksek sesle taşımaları gerekir… Sonra bağımsız yargı zaruridir, devamın da hür basın şarttır. Bunlar da yetmez, Sayıştay denetiminin evrensel kalitede ve kapsamda olması, kurum içi ve dışı denetimlerin de iyi düzenlenmesi gerekmektedir. Sosyal hayatta da hukuki denetim yapacak bir güvenlik ve yargılama sistemi olması gerekmektedir… Baştan almadığımız ahlak ilkelerinin nasıl bir toplumsal maliyeti olduğunu yaşayarak görüyoruz… Başka bir ahlak sistemi ise hukuki ve siyasal önlemlerdir…
Temelde anayasada güçler ayrılığına dayalı, denge ve denetim mekanizmalarının sağlıklı kurulması manevi ve felsefi bir ahlak sistemi, inşaa edemeyen toplumlarda neredeyse zorunludur. Ahlak kaynaklarından ahlak kurallarını alma, güçler ayrılığına dayalı denge ve denetim sistemi kurma… Yolsuzluk sıralamasında, 176 ülke arasında 75’inci sıra, sonuç da gelinen nokta. Daha başka Ahlak sistemimizi güçlendirmek için ne yapılabilir derseniz?
“Ahlakı önemsemeyen bir dindar, dinin ahlak kurallarını özümseyen bir dindar, felsefenin erdemini, olgunluğunu, yüksek iyi gibi kavramlarını özümseyen bir vatandaşlık bilinci… Devamın da hukuku, demokrasiyi önemseyen bir devlet yapılanması, denetim için, yürütmeden bağımsız yasama ve yargı, medya, akademiya özgürlüğü, özerkliği, örgütlü sivil toplum denetimi ve tabiki şeffaflık gerekmektedir…
Her vatandaşımıza daha ilk yaşlarından ihtibaren, manevi alanda, dinin, felsefenin bir siyasi hareket olarak değil, yüksek ahlaki değerler olarak anlatılarak bu sorunumuzu aşabileceğimizi düşünüyorum…
“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen bir peygambere inanan toplumun, Peygamberi gibi düşünmesi dileğiyle selam ve sevgilerimle.
Fikri Adil – 1.8.17 --- vatandasfikri.com
Kavram: Ahlak: a. Belli bir dönemde belli insan topluluklarınca benimsenmiş olan, bireylerin birbirleriyle ilişkilerini düzenleyen törel davranış kurallarının, yasalarının, ilkelerinin toplamı. b. Çeşitli toplumlarda ve çağlarda kapsamı ve içeriği değişen ahlaksal değerler alanı. 2. Bir kişi ya da bir insan öbeğince benimsenen eyleme kurallarının toplamı. 3. Ahlaksal olan şeylerle bağlantısı olan bir görüşler dizgesi (tek kişinin, bir ulusun, bir toplumun, bir çağın). 4. Felsefenin bir dalı olarak: a. Ahlak üzerine kavramsal öğretiler. b. İnsanların kişisel ve toplumsal yaşamdaki ahlaksal eylemlerine ilişkin sorunları inceleyen felsefe öğretileri.
|