DÜŞÜNCE, DÜŞÜNME!!
Neyle Düşünülür?
(((Düşünce, Düşünmemek Lazım, Düşmeden, Düşünmek Lazım. Fikri Adil)))
Bilgi neyle gelir? Eğitimle, okumayla, bilgilenmeyle gelir… Neden gelmiyor? Türkiye gibi okuma düzeyi çok düşük bir ülkede, internet ve diğer kanallarda genel olarak eğlence için kullanılıyorsa bilgi bize gelemez, bir müddet sonra da, küser terk eder… Bilgi terk ederse ne olur? Bu soruya gelmeden önce bilgiye ulaşma imkanına rağmen neden ulaşmadığımızın bazı göstergelerine bakalım mı?
Türkiye de kişi başına yıl da 1 kitap okunurken, Japonya’da bu oran 25 kitapsa, oturup düşünmek gerekmez mi? Bütün gelişmiş ülkeler dikkate alındığında bu oran ortalama 10-15 kitap arasında değişiyorsa…. Bilgisizlik Çukuruna Düşmeden, Düşünmek Gerekmez mi? Nakli bilgilerin yanı sıra; yeni daha iyi arayışının motoru bazı alanlar, bunların verdiği bilgiler vardır, bu alanlarda ise okuma ve eğitim seviyemiz daha beterin, beteridir dersek abartmış mı oluruz? Bu alanlar….
Felsefe, sanat, Yüksek Matematik, akademik ve entelektüel bilim ve dünya tarihi, genel olarak zayıf olan okuma oranımızla karşılaştırıldığın da, daha da düşük, hatta yoka yakın seviyedeyse, bize hangi düşünceler lokomotif olacak da harekete geçirecektir ki?
Yazınsal Deneme ise, düşünce jimnastiği saylırken, düşünsel deneme alanında yok gibiyiz, edebiyata dayalı denemeler de ise fena sayılmayız… Düşünsel deneme de boşluları tercümeyle, aşmaya çalışıyoruz ve bazı alanlarda gelişmelerde sağlamış bulunmaktayız… Ben hep derim bizde umut var, insan sermayemiz var, sadece blgiyle buluşma ve bunu uygulama sorunlarımız var… Dilerim aşarız… Bilgiyle buluşmaya gelelim mi?
Bilgiye ulaşmayı kolaylaştıran bilgisayar, bilgisayarlı telefonlar, bilgiye ulaşmayı kolaylaştırırken, bu bilgilerin malumat seviyesini aşamadığını ve sınıflandırılmayan, nerede, nasıl kullanılacağı, uygumlalar konusunda bilgimizin olmadığı, daha pratik, günlük hayata dönük bilgilerle kendimizi bilginç sanısına da kapıldığımız bile oluyor… Bu bilginçlik hali bilgi ve düşünce arayışımıza da ket vuruyor… Bunları aşabilmek için düşünceye neden olacak bilgilere gerek olduğunu aşağı yukarı hepimiz biliriz, bilmesine, ama bu bilgiye, ulaşarak, bunları uygulamaya dönüştüremeyiz… Bunun nedeni ne derseniz genel olarak vasatlık diyebiliriz…
Bu vasatlığı aşabilmek için, bir, nitelikli bilgiye ulaşım sorunu, iki, bu bilginin sınıflandırılma ve uygulanmaya hazırlanması sonunu, üç, bu bilgilere dayalı olarak yorumlamalarla yeni bilgiler üretme durumuna geçerek bu vasatlığı aşmamız lazımdır… Bunları sağlayacak iletişim araçlarına sahibiz sadece doğru kullanmak gerekmektedir… Bu bir araç ve gereç kullanma kültürünü gerektirmektedir.
Bizim için önemli olan, bilgisizliğimizi, bilgi seviyemiz düzeyini yükseltmektir. Bunun için de içi boş politik tartışmalar ve cinayet, suç haberleriyle dolu gazeteler yerine, magazin, satışa ve pazarlamaya yönelik, reklam kokan bu iletişim ortamıyla da zor aşarız gibime geliyor. Televizyonlar da seriler halinde ki zihinsel uyuşukluğa neden olan dizilerle ve bunlarla beslenen toplumdan daha başka ne bekleyebiliriz ki?, Bunlar yerine kültürel, entelektüel, bilgisel, bilimsel yoksulluğumuzdan kurtulabilmek için daha ciddi yayınlarla beslenmemiz gerekir. Türkiye’de eğitimin düzeyi, popüler yayınlar bunu teşvik edecek, bir yükselmeye neden olacak seviye de olmadığı, olanlara da toplumun ilgi göstermediği görülüyor.
Başa dönecek olursak, düşmeden düşünmek için, bilgi ile düşünüldüğüne göre bilgi boşluğuna neden olan eğitim ve iletişim ortamlarını bilgiyle doldurmalıyız… Eğitimi sadece nakilcilikten, ezbercilikten, iletişimi de sadece eğlence, magazin, reklamdan, siyasal yönlendirme cabalarından ve malumatfuruşluktan kurtarmalıyız ki… Düşmeden cahillik çukuruna, bilgiye dayalı düşünerek düşmeyelim veya düşmüşsek çıkalım, çıkaralım ülkemizi, toplumumuzu gelişmiş insanlık seviyesine… Selam ve Sevilerimle…
Fikri Adil – 28.7.17 – vatandasfikri.com
Kaynak :: http://www.herkesebilimteknoloji.com/yazarlar/dogan-kuban/dusuncenin-kimligi
|