AHLAK/AHLAKSIZLIK
Ahlaksızlığı anladığımızda ahlak sorunumuzu çözmüş oluruz, kimseye ahlak dersi vermek niyetinde değiliz, ama önemsediklerimizle önemsemediklerimizin yerlerini değiştirirsek toplumsal ahlak sorunumuzu çözeceğimizi düşünüyoruz. Önce neden ahlaksızlık yaygın, arkasından ahlak adına yaptıklarımız ve yapmadıklarımızı ortaya serelim ve ona göre davranalım. Ahlak kurallarına uygun davranış sergilemenin yolu bellidir neye inanıyorsak, ne düşünüyorsak onu yapmalıyız. Yani inancımız ve düşüncemiz bizi, etkilemeli bizi doğruya, iyiye, güzele sonuç olarak mutluluğumuza ve birlikte yaşadıklarımızın mutluluğuna hizmet eder hale getirmelidir.
Ahlaksızlığın kaynağı inançsızlık ve ideal eksikliğidir. Bir dine mensup isek, o dinin kurallarını rehber edinirsek, bir düşünüş yöntemini benimsemişsek bu düşüncenin ilkelerini yaşayarak özümsersek ahlaksızlık yapma ihtimalimizi azaltmış olmaz mıyız?
Genel olarak insan davranışları incelendiğinde basiti, bireyseli önemseyip, önemliyi, toplumu ilgilendireni önemsemeyi ayırt etmediğimizi görmekteyiz. Bunun ne yazık ki işimize geldiğini ifade etmek durumundayım. Belki böyle davranarak küçük küçük kısa vadeli kişisel kazançlar sağlayabiliyoruz. Ama uzun vadede herkesin herkesi aldattığı, ne mahrem, ne ekonomik, ne de insani hakların dikkate alındığı ortamların insanları nasıl mutsuz ettiğine tanık oluyoruz, olmaktayız. Buna rağmen bu yanlış algılamalara devam ediyoruz.
Kişisel ahlak ve toplumsal ahlak konusunu gündemimize alarak, inancımızın ve düşünce şeklimizin önerilerine uygun ahlak sistemimizi kendi kültürel değerlerimiz üzerine inşa etmeyi neden düşünmüyoruz?
Şimdi sizlere genel olarak hayatın içinden bazı davranışlar sunacağız, bu davranışlar üzerinden biz ne yönde davranışlar sergilediğimizi de tartarak bir öz eleştiri yapmış olacağız. Öz eleştiri bizim yanlıştan dönmemize yardımcı olacak en önemli özelliğimiz olmalıdır, yoksa yanlış doğru yargısına nasıl varırız.
Özünü( kendini) eleştirmeyenler başkasını da eleştirmemelidir. Fikri Adil
Bir gencin sevgilisi ile cilveleşmesi mi, yoksa zekâtımızı vermemek mi ahlaksızlıktır.
Ahlaksızlık bir giyim tarzı mıdır, yoksa vergimizi vermemek midir?
Normların dışında sakal bırakmak mı yoksa işi yokuşa sürüp rüşvet almak mı ahlaksızlıktır?
Ahlaksızlık genel inanışın dışında inanmak mı yoksa çalışanların ücretini (alın terini) ödememek midir?
Bağımsız bir kadının, erkeğin birlikte olmasını yoksa iftira atmak mı ahlaksızlıktır.
Ahlaksızlık bir genç kızın kısa etek giymesi midir, yoksa ihaleye fesat karıştırarak ihaleyi sen ben bizim oğlana mı vermek midir?
Birkaç kadeh içki içmek mi, yoksa yalan yere tanıklık etmek mi, ahlaksızlıktır?
Ahlaksızlık argo konuşmak mı yoksa yapmamız gereken bir işi yapmamak görevimizi ihmal etmek midir?
Erotik bir film izlemek mi, sınavlarda torpil yaparak bizim kazanmasını istediğimiz kişilere ayrıcalık tanımak mı, ahlaksızlıktır?
Ahlaksızlık komşu kızının/oğlunun karşılıklı kur yapması mı özel hayatları hiçe sayarak kişisel bilgileri, insanların mahrem anlarını kamuoyuyla paylaşmak mıdır?
Mastürbasyon (kendi kendine tatmin) mi yoksa trafik kurallarını hiçe sayarak can ve mal kaybına neden olmak mı, ahlaksızlıktır?
Ahlaksızlık denize mayo ile girmek mi, insanları senin gibi inanıyorum, düşünüyorum, seni seviyorum yalanları ile istismar etmek midir?
Rakiplerimizin eksikliklerini görüp onları abartmak mı, kendi eksikliklerimizi, hatalarımızı görmeyerek toz kondurmamak mı, ahlaksızlıktır?
Küçük bir ekmek kırıntısını zayi etmek mi, yoksa para kazanma ve kariyerimizde ilerleme hırsı ile bütün insani özellikleri yok saymak mı, ahlaksızlıktır.
Daha da acısı insanlar açlık sınırında yaşarken, hatta aç yaşarken bizim lüks içinde yaşamamız ne kadar insani ne kadar ahlakidir?
İnsanlar iyi şeylere layıktır diyerek lüksü özendirerek başkalarının ürettiğinin üzerinden geneler, eşek arıları misali yaşamak ne kadar ahlakidir?
Ne yazık ki toplum olarak bunları yapıyoruz, belki bunların arasında günah ve ayıplarda var, ama asıl önemli olan ikinci şıkları yok sayarak yaşamak, günahkârlıktan daha ileri bir duruma neden olacak, toplumsal güveni zedeleyerek sorunları da tetikleyecektir.
Bütün bunları üst üste koyuyor ve düşünüyoruz… Ahlak seviyemizin ne durumda olduğunu biz söylemeyelim, siz üzerinde biraz düşünün.
Bu listeyi daha da uzatabiliriz, küçüklü büyüklü birçok yanlışı bilerek veya bilmeyerek yapıyoruz. Bu yapıp ettiklerimiz de bizim ne olduğumuzu, ne olmadığımızı ortaya koymaktadır.Lütfen ne olmak istediğimizi iyi düşünmeliyiz ve ona göre net davranışlar geliştirmeliyiz.
Toplumsal sorunların önüne geçebilmek için, hangisinin küçük hata, hangisinin ise ahlaksızlığa zemin hazırlayan büyük hatalar olduğunun farkına vararak davranışlarımızı ona göre yapılandırarak, disiplinine etmeliyiz.
Birçok düşünür ahlak konusunda toplumların kültürüne göre değişkendir demelerinin nedeni toplumların olayları algılamasına bağlamıştır. Ama birçok olayda öyle belirgindir ki ahlak bir iş sırayla yapılıyorsa ve biz o sıraya uymuyorsak, kendi işimizin görülmesi için sıralamayı ve oradaki kişileri yok sayıyorsak, ahlaklı davranmış olabilir miyiz?
Ahlaklı insanı bizim kültürümüz ‘eline, beline dilline sahip çıkan diye tanımlamaktadır.
Biz kendimizi bu tanımın neresinde görüyoruz, Elimizle yanlış, hırsızlık, kötü işler mi, yoksa Dünyanın imarına katkı sunarak, iyi ve güzel işler yaparak, kişilerin hayatını kolaylaştırıyor mutluluğuna mı hizmet ediyoruz?
Belimize gelince yani cinsel isteklerimizi meşru sınırlar içinde tutabiliyor muyuz? Meşru sınırlar tanrının ve devletin yasalarıdır, birine inandığımız için diğerine ise toplumsal düzene uyum sağlamak için uymamız gerektiğinin bilincin demiyiz?
Dilimizle barışa, mutluluğa mı katkı sunuyor, yoksa iftiraya dedikoduya mı neden oluyoruz. Dedikoduların ve iftiraların insanların canını nasıl da acıttığını unutuyoruz. Canı acıyanların haklarını yediğimizin, veballerini aldığımızın daha acı bir ifadeyle ahlaksızlık yaptığımızın farkın damıyız?
Vermediğimiz vergi ile vermediğimiz zekât ve fitrelerle kul hakkını gasp ettiğimizin farkında mıyız? Hak, gaspının nasıl bir günah olduğunu unutarak kişilerin topluma güvenlerini yok etmek üzereyiz: Bir ahlak dışı davranış sadece bizi ilgilendirmiyor, o maruz kalan ve yapanın dışındakileri de etkileyerek toplumda bundan sonraki davranışları da etkileyerek yön vermektedir.
Bireylerin toplumsallaştığının en önemli göstergesi bireysel ahlakla birlikte toplumsal ahlakı da önemsemiş, ona uygun davranışlar geliştirmiş olmalarından bellidir.
Bu da ancak kendi kültürel değerlerimizin yönlendirmesine uyarak ve bu yönü kullanarak ortaya koyacağımız ve özümseyeceğimiz genel geçer hale getireceğimiz ahlak kuralları ile mümkün görünmektedir.
Değerlerimize sahip çıkarak, bizi toplumsallaştıracak bu harcı kullanarak kültürel ve ahlaksal kayıpların önüne geçebiliriz. Bizim hayata karşı tavır almamızı saylayarak bizi, biz yapan inançlarımız ve düşüncelerimizdir, ahlak da bize insana ait bir durumdur biz ne kadar önemsiyor ve nerede duruyoruz? .
Şimdi sizlere daha acıklayıcı olsun diye ahlaka çeşitli bakış acılarından atnımlar veriyoruz.
Ahlak(dini)
Sözlükte "huy, seciye, tabiat, mizaç, karakter" gibi anlamlara gelen hulk veya huluk kelimesinin çoğuludur. İnsanın fiziki yapısı için çoğunlukla halk, manevî yapısı için ise hulk kelimesi kullanılmaktadır. Bir terim olarak ise "insanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine sebep olan manevî vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlarının bütününe" verilen addır. Ayrıca bu konuları inceleyen bilim dalına da ahlâk adı verilir.
İslâm ahlâkının kaynağı Kur'ân ve sünnettir. Hz. Âişe, bir soru münasebetiyle Hz. Peygamber'in ahlâkının Kur'ân ahlâkı olduğunu belirtmiştir (Müslim, Müsafirîn, 139). Bu iki kaynak dinî ve dünyevî hayatın genel çerçevesini çizmiş, amelî kurallarını ortaya koymuş, başta fıkıhçı ve hadisçiler olmak üzere kelamcılar, mutasavvıflar ve filozoflar tarafından geliştirilen ahlâk anlayışının temellerini oluşturmuştur. Allah insanı en güzel bir biçimde (kıvamda) yaratmış (Tîn, 95/4), ona kendi ruhundan üflemiştir (Hicr, 15/29). Bu sebepledir ki, Allâh'ın emriyle melekler, insanlığın atası olan Hz. Âdem (a.s.) karşısında saygı ile eğilmişlerdir. Ancak insanın bu üstün ruhî cephesi yanında bir de bedeni cephesi vardır. İnsan, ahlâkî bakımdan çift kutuplu bir varlık özelliği taşımaktadır. Allah insan nefsine "fücurunu da takvasının da" ilham etmiş, yani iyilik de, kötülük de yapmaya yatkın bir kabiliyet ve istidatla yaratmıştır (Şems, 91/9-10). (M.C.)
Ahlak (felsefi)
Belli bir dönemde, belli insan toplumlarınca benimsenmiş olan, bireyler arası ilişkileri düzenleyen kuralların tümü ahlak adını alır. Ahlak konu olarak alan felsefe disiplinine etik adı verilir Etik ahlaki olayları genel olarak incelediği bu alanda ideal olanı ortaya koymak istediği için ahlaktan farklıdır Ahlak bir kişinin ya da toplumun ahlakını etik genel olarak ahlak olgusunu ele alır.
Ahlak (sosyoloji)
Ahlak kuralları, belirli bir yerde geçerli olan değer yargılarıdır. Herkes için genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallar olmadığı gibi her yerde genel geçerliliğe sahip ahlaki kurallar da yoktur. Bununla birlikte, bazı davranış ve eylemlerin (örneğin, yalan söyleme, hırsızlık yapma vs.) herkes tarafından ve her yerde kabul edildiğini söylemek mümkündür. Burada ifade edilmek istenen tüm ahlak kurallarının her yerde geçerli olmadığıdır.
Bu açıklamalarımız çerçevesinde ahlak kavramını daha bilimsel olarak şu şekilde tanımlamamız mümkündür. Ahlak, toplumsal yaşamda, belirli kişi, grup ya da toplum için belirli zamanda ve belirli bir yerde geçerli olan (ya da geçerli olması beklenen) değer yargılarının, örf, adet, norm ve kuralların oluşturduğu bir sistem bütünüdür.
Selam ve sevgilerimizle..
|