İNSAN GÜCÜNÜ NEREDEN ALIYOR?
Aslan, kedi hızlı, ama aslanın güçlü pençeleri var, zürafa erişilmesi zor yerlerdeki gıdalara boyunun uzunluğunun sayesine erişmesi, bukalemunun renklerini değiştirerek ortama uyum sağlaması, köpeklerin koku yeteneği, hepsi o canlıların özellikleri ve onların gücünü oluşturuyor… Doğada yaşamak için onlara güç veriyor, ya insanın gücü nedir? İşte bunun üzerinde düşünelim ve biz insanların gücünün farkına varalım mı?
Dünya genelin de toplumsal düzenlerini kurmuş, teknolojilerini geliştirmiş öne çıkan toplumları incelediğimiz de insanın yeteneklerini en üst seviyede kullandıklarını görüyoruz… Bunlar nedir mi?
İnsanın dünya da diğer canlılardan daha fazla egemen olmasının bir kaç temel nedeni vardır, bunlar, akıldır, düşüncedir, konuşmadır yazıdır… Bunların ortak amaçlar ve doğayı kontrol almak için kullanılmasıdır… Soğukla karşılaştık, ısıttık, sıcakla karşılaştık soğuttuk, ama bunu biraz abarttık gibi…
- Takım ruhunu geliştiren İşbirliğine yatkınlığa neden olan geninin bulunması ise başka bir özelliğidir…
- Akılla, düşünceyle, eğitimle, çalışmayla ulaştığı araç ve gereçlerle doğaya diğer canlıların aksine uyum sağlamak yerine değiştirerek doğayı kendine uyumlu hale getirmesi….
70.000 yıl önce insanoğlunun en zekileri olanlar dünyaya yayılmaya başladılar, öncelikle bu insanlar Avrupa’da ve Asya’da kendilerine yerleşim alanları kurmuşlardır. Gittikleri her yerde ekolojik sistem üzerin de çok ciddi değişiklikler yarattılar… İnsanlık serüveni günümüz teknolojisine ulaşıncaya kadar pek çok çağlardan geçti…
Olağanüstü işbirliği eğilimi
İnsan topluluklarının başlangıç da yan yana gelme nedenlerine ilişkin ortaya atılan kuram iki temel olguya dayandığı tahmin ediyor…
Bunlardan birincisi göçün başlangıç dönemiyle ilgili olanlar, İkincisi ise hızlı yayılmacılığın altındaki mekanizma ile ilgili nedenler…
Bir kere modern insanın en temel özelliği, olağanüstü bir işbirliği yeteneğine sahip olması, işbirliği yaptığımız kişilerde akrabalık ilişkisi aramamamız. Öyle ki hiç akrabalık bağımızın olmadığı insanlarla el ele verip, başka gruplara karşı rekabet içine girebiliyoruz, savaş açabiliyoruz… Bilim insanları bu özelliğin öğrenilmiş bir eğilim olmadığını, bunun genetik bir özellik olduğunu söylüyorlar. Bazı hayvanlarda da buna benzer özellikler bulunmakla birlikte, modern insandaki tamamen farklı ve daha gelişmiş bir organize ve işbirliği içeriyor…
Araştırmalara göre bir grubun içindeki üyeler ne kadar çok sosyal ise, o grubun daha sağlıklı, mutlu bir yaşam sürdükleri ve rakiplerini daha kolay alt edebildikleri görülüyor. Bu durumda hayatta kalmayı ve üremeyi kolaylaştıran işbirliği genleri bir sonraki nesle geçiyor ve işbirliği yatkınlığı kuşaktan kuşağa yayılıyor. İşte insan hem akıl yoluyla hem de biyolojik olarak işbirliğinin gerekliliğine inanıyor ve gücünü birlikte hareket ettirmekten alıyor… Biz Türkiye cumhuriyeti vatandaşları olarak birlikte hareket etme kabiliyetimizi büyük ölçüde kaybettik… Neden mi? Bana göre siyasal gerilim, size göre etnik farklılıkların abartılması, öbürüne göre Mezhepsel farklılıklar, bunların da ötesinde vatandaşlık bilincinin geliştirilmemesi diyebiliriz…
Gruplar arası çatışmalar, neredeyse insanla birlikte var olduğu görülüyor…
Genellikle 25 kişiden oluşan bu gruplar sıklıkla birbiriyle çatışıyorlar, çatışmaların nedenine baktığımız da ise şunu görüyoruz… Öncellikle ekonomik olduğunu, başka bir deyişle yiyecek stoklarını yabancılara karşı koruma maksatlı savunmaya dayalı çatışmalar. Bol ve sürdürülebilir beslenme kaynaklarına sahip olanlarla, olmayanlar ve daha çoğunu ele geçirmeye çalışanlarla ellerinde kini korumaya çalışanların çatışmasına dayalı çatışmalar… Beslenme kaynakları söz konusu olduğu vakitler, gruplar arası çatışmalar daha şiddetli ve acımasız olabiliyordu. Bugün bile aynı kural geçerli degilmi? Gruplar, devletler, petrol, su, zengin tarım toprakları ve madenler, hammadde kaynakları tehlikeye girdiğinde çatışmaya gözü kapalı girerler… Önemli olan bu çatışmaları, akılla, düşünceyle, anlaşmayla, uzlaşmayla, müzakereyle, en aza indirebilmektir. Bunun adı diplomasidir, bunun adı siyasettir, yok çatışma başladığında siyaset askıya alınır, diplomatlar yerine askerlerin namluları konuşur…
Çatışmalar için gerekli olan silahlar
Yiyecek stokunu düşmanlarından korumak için grup içi işbirliğini oluşturan insan toplulukları, çatışmalarda kullanmak üzere yepyeni silahlar geliştirmek zorundaydı. Yakın plan çatışmalarda yaralanma ve ölme riskinin yüksek olması, uzaktan çatışmaya uygun silahlar ve pusu kurma becerisi gerektiriyordu. Bütün bu gereksinimlerin sonucunda mızrak ve ok gibi fırlatılabilir silahları geliştirdiler. Günümüzde ise bu silahların nasıl geliştiğini, öldürme yetkilerinin nasıl geliştigi hepimiz biliyoruz.. İkinci dünya savaşın da Japonya’nın iki büyük şehri yok edildi ve onbinlerce insanı acımasız öldü… Bu nükleer silahtan çıkan radyasyonun olumsuz etkileri belki de hala devam ediyor… Üstelikte bu silahı o zaman uçakla taşıma zorunluluğu vardı şimdi onbinlerce kilometre uzağa bu vahi, silahları atılabiliyor… Silahların gücü ve öldürme kapasiteleri, canlıya, çevreye, insana verdiği zarar dikkate alındığın da barış zorunludur…
Soykırımların nedeni
Modern insan zekasının ve işbirliğinin gücüyle, dünyayı kana bulayan soykırımların nasıl oluştuğuna ışık tutuyor… Yiyecek ve toprak kıtlığı belirdiğinde, bize benzemeyen veya bizim gibi konuşmayan insanları ötekiler olarak nitelendirerek, savaşma eğilimlerimiz güçlenmektedir. Bazen sadece beslenme ve toprak kaynakları da olmaz savaşma nedenlerimiz, onları ötekileri tehdit olarak algılamamızda onları ortadan kaldırma gerekçesi olabilir… Bilimsel çalışmalar, son yıllar da insanların kendi dışındakileri “yabancı” olarak görme ve onlara kötü muamele etme geninin olduğu, bu genin insanların ötekine davranışını ne kadar etkilediği üzerin de duruyorlar… Ama biz günümüz insanları bu geni aklımızla kontrol altına alabilirizzz.
İster kıtlık dönemlerinde olsun, ister bolluk dönemlerin de olsun bu kadar acımasız davranışlar sergilenmesinin önüne insanların geçebileceğini biliyoruz…. Bunun için de eğitim, ve kültürün bizim en güçlü biyolojik dürtümüzün bile üstesinden gelebileceğinin bilinmesi, biraz olsun bizi rahatlatmakta ve sürekli savaşmaktan kurtarmaktadır… Bundan böyle en güçlü silahımız olan, akıl, düşünce, bilgi ve kültürü savaşmak için değil sevişmek için kullanırız dileğiyle selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil -- 24.05.2016 05:42– www.vatandasfikri.com
Kaynak: HBT Dergisi Reyhan Oksay
|