|
|
|
Genç Yazarlarımız |
|
Reklam |
İMAN ETMEDİKCE CENNETE GİREMEZSİNİZ, BİRBİRİNİZİ DE SEVMEDİKCE İMAN ETMİŞ OLAMAZSINIZ!
H.z. Muhammed
Adrese Git |
|
|
|
EGİTİM, EGİTİM |
EGİTİM Mİ?
EGİTMEK Mİ?
YENİ BİLGİ VERMEK Mİ?
BİLİNENLERİ EZBERLETMEK Mİ?
EGİTİRKEN BAŞIN ACIK/KAPALI OLMASININ ÖNEMİ!!
Eğitim yılına bu yıl de yeniliklerle başladık, egitim yetkililerine bakarsak her şey yolun da, eleştiriler ise kıskanclıktan dolayı yapılmaktadır. Bizde egitimin tartışdığı konular fen bilimlerinin nasıl öğrenilecegi üzerine şekillenmez. Dini ne zaman ne kadar, nasıl öğretelim diye her kafadan yüz çeşit düşünceye benzer şeyler çıkar…
Egitim görecek öğrenciler başlarını örterse ya bilgiler girmezse, yada örtmez de zararlı bilgiler girerse kızlarımızı nasıl koruruz telşıyle uğraşırken gençlik bir sürpriz yaptı patır patır bonzai denen illetden ölmeye başladı… Biz neremizi örtelim diye tartışırken bir yerleri açık bırakmışız ki bular başımıza geliyor, acık veya kapalı başın öğrenmeye ne etkisi var araştırıldımı bilmiyorum ama ben denedim başımı kapattım okudum, başımı açtım okudum aşagı yukarı aynı şeyleri anladım…
Uzun süredir eğitim denilince akla imam hatip okullarına kimler gitsin kimler gitmesin, gidenler nerelere girsin girmesin, baş örtmeler, açmalar dışın da, bunları savunmanın ve itiraz etmenin dışında ki tartışmalar dışın da hiç neden egitim de vasatız sorusu aklımıza gelmiyor… Gündemi bunlar işgal ederken, daha iyi nasıl bir egitime ulaşılırı ve iyi düşünceleri es geciyoruz…
Bunu nereden çıkarıyorsun diyorsanız, dünya öğrencilerinin test edildiği uluslar arası ölçme degerlendirme sınavlarından. Ülke olarak dünya ölceginde egitim yapmak istiyorsak, başka ülkelerin ölçülerini de, dünya ortalamalarını da dikkate alarak bu ölçekler de gençlerimizi hayata hazırlamalıyız.
Eğer bilimde teknolojide, sanatta, ekonomide, tarımda, üretimde ülkemizi geliştirmek, başka ülkelerle rekabette yok olmamak istiyorsak, çocuklarımıza onların çocuklarıyla aynı eğitimi, hatta daha iyisini vermeliyiz.
Uluslararası değerlendirmelere baktığımız da, eğitim seviyesinde ki ölçülerimiz dünya ölçegiyle kıyaslandığın da düşük olduğunu görüyoruz. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) her 3 yılda bir, Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA) kapsamında, üye ülkelerin öğrencilerinin 3 temel konuda seviyelerini belirlemek için ölçümler yapıyor. Biz genel olarak ortamaların altın da kalıyoruz…
Bizim öğrencilerimiz 64 Ülke arasında 42’nci sırada: Bu ölçme verilerinin 2012 yılında yapılanına göre PISA’ya toplam katılımcı 64 ülke, 15 yaş öğrencileri üzerinden yapılmış olan test sınavları sonuçlarına göre, öğrencilerimiz 2003 yılındaki 423 olan matematik puanını 448’e yükselterek 42’nci sırada yer aldı. Türkiye, ilk kez 2006’da yapılan okuma sınavında aldığı 424 puanını 454’ye, fende 424 olan puanını ise 464’e yükseltmiş olup egitim alanın da gelişmeye rağmen 42'inci olabilmişiz. Bu durumun egitim yöneticileri tarafından da degerlendirilmesi düşünceesiyle, egitim camiasının dikkatine sunmalıyız…
Bu sınavlar da belli başlı ülkelerle kendmizi kıyasladığımız da ise şunları görüyoruz: Matematik’te Şangay-Çin 613 puanla birinci, Hollanda 523 puanla 10’uncu, Türkiye 448 puanla 44’üncü sırada yerlerini almıştır. Üstelikte egitime bizden daha yüksek derece alan ülkelere göre daha çok para ayırmamıza rağmen…
Diger bir alt başlık olan Okuma-Anlama’da ise Şangay-Çin 570 puanla birinci, Polonya 524 puanla 6’ncı, Avustralya 512 puanla 10’uncu, Türkiye 475 puanla 42’nci olarak ortalamın da altın da bir sırada yerimizi almışız. Okullaşmanın ve öğretmen başına düşen öğrenci sayısı da fena olmamasına rağmen…
Matematik, okuma- anlama başlıklarından sonra üçüncü konu ise Fen bilgileirn de ise Şangay-Çin 580 puanla birinci, Polonya 526 puanla 9’uncu, Ülkemiz Türkiye ise 463 puanla 43’üncü sırada yerimizi almışız… Matematiği bu kadar önemseyerek, çocuklarımızın zekalarının fena olmamasına rağman bu sonucu almamız da başka şeyler aramalıyız…
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği örgütü (OECD) her yıl üye ülkelerin eğitimiyel ilgili bir rapor yayınlıyor, bu yılki (2014) raporu geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Raporun başlıklarına bakacak olursak…
Derslik üzerinden degerlendirildiğimiz de sınıf mevcudumuz ve öğretmen başına düşen öğrenci sayılarımız OECD ortalamasına göre pek de fena olmamasına rağmen bu sonuçun nedeni ne olabilir?
Ama bizim ilkokullarımızda yıllık ders saatlerimiz ortalamanın altında, OECD ülkelerinde ortalaması yılda 820 saat ken, biz de ders saati 720 saatte kalmaktadır. Bura da 100 saatlik bir eksiklik var…
Bu ülkeler de ilköğretim 6 yılken ve ilköğretim de 4.553 saat eğitim görüyorlarken, bizde ilköğretim 4 yıl ve öğrencilerimiz bu ilköğretim de 2.880 saat eğitim görüyorlar. Burada da 1000-1500 saatlik bir eksiklik olduğunu görülüyor…
Diger önemli bir fark ise Türkiye’de ders programlarında bazı derslere yer verilmedigi görülüyor. Bizde olmayıp da yada nezaketen olup da, söz konusu ülkelerin ders programlarında daha agırlıklı olan sanat, müzik, spor, sosyal bilimler, mantık, felsefe, teknoloji gibi egitimin reelleşmesine katkı sunan derlere agırlık verildiği görülüyor. Bizim eğitim programlarımız da ise bu derslerin agırlığı giderek azaldığı görülüyor.
Egitimin başka bir çıktısı ise düşünsel olarak topluma yansımasıdır, bunu bir, toplumsal sorumluluğu yüksek bireyler, iki, teknik ve teknolojik olarak gelişmiş bir toplum olarak dünya capında yerimizi almaktır. Egitimin sonucu ister uluslararası ölçüm testleri, ister daha yüksek egitimin neden olduğunu düşündüğümüz akademik calışmalarla ortaya konulan düşünceler olsun, yada egitimin çıktıları arasınn da olan AR-GE veya sonucu icata/buluşa neden olabilen patentlere ne derece yansıyor olduğunu egitim üzerinden ciddi olarak düşünmemiz lazımdır. Bizim ister kamu isterseniz özel sektör eliyle ister ailelerin egitime çok önem verdiğini ve kaynak ayırdığımızı düşünürsek böyle bir beklenti içinde olmamız normaldir. Yukardaki ölçümler ve teknoloji üretimimiz düşünülürse egitimden iyi sonuç aldığımız hatta sonuç alamadığımız söylenebilir… Bunun üzerine ne yapabiliriz diye düşünceler üretilmelidir…
Bu eğitim ve öğretim döneminde 16 milyonu gecen öğrencimiz okula gidecek, sadece okul binası yapmak, öğretmen tayin etmekle eğitim sorununu çözmeye çalışmanın yeterli olmadığını, dünya ölçeginde çocuklarımızı yetiştirmek istiyorsak, önce meslegini seven, mesleki yeterlilikleri olan, hem devletin yetkililerince, hem de yöneticilerinin saygı duyduğu, hem öğrencilerce, hem de ailelerce sevilen sayılan, egitimin topluma ve toplumsal üretime nasıl katkılar sunacağının, yansıyacağının bilincin de olan egitim gönüllüsü öğretmenler yetiştirererek ve sonra da bu işi bizden iyi yaparak başarılarını yükseltmiş ülkelerin okullarında yer alan bilgileri verecek dersleri ders, programlarımıza alarak egitimi daha çok önemsememiz gerekiyor.. Ancak böylece yukarıda ki birlikte degerledirildiğimiz ülkelerin egitimiyle, egitimimizi kıyasladığımız da başarı ortalamamızı yükseltebiliriz düşüncesiyle egitim döneminin bilgilerimize bilgiler, başarılarımıza başarılar katması dileklerimle tüm egitim camiasına selam ve sevgilerimle…
|
|
|
Bu Üyenin Diğer Yazıları |
|
|
|
Reklam |
“Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur."
M.Kemal Atatürk
Adrese Git |
|