OLMADAN, OLAMAYIZ / OLMAZSAK, OLUNMAZ
(Olunmadan, olunmayacağını bildikçe, oluruz. Fikri Adil )
Yeterince Türkiyeli olmadan, yeterince Dünyalı olamayız, Müslüman, Mümin olmadan Ümmet olamayız, başarılı bir Millet olamazsak, insanlığa katkı sunamayız, kısacası bilgiye, bilime, düşünceye dayalı fertler de olmadan, medeni bir toplum olarak insanlık ailesinin bir parçası olamayız… Bunun için ne yapmalıyız derseniz, mucize yaratmalıyız, bunun adına da Türk, Türkiye mucizesi demeliyiz/dedirtmeliyiz ki biz dünya insanlık yarışında var olabilelim… Var olabilmek için… Sadece şu soruyu soralım mı? Cevabı acıda olsa, çamura yatmadan doğruyu söylemezsek olma yolunda, olamayız.. Dünyada son 10 yıldır kaç patent alındı, biz toplum olarak kaçını aldık? Son on yıl son 15 yıldır ülkeyi yöneten parti yöneticilerini ve partilileri rahatsız eder, bunu son 20 yıldır kaç patent aldık?? Şeklinde düzeltelim… Patent alamazsak dünya İnsanlık, yarışında olamayız, bunu bilmeden yola çıkarsak yolda kalırız? Bunun için bazı şeyler olmadan, bazı şeyler başarılamaz, bunu bilerek yola çıkmak lazım… Mesela ne olmadan ne olamayız?
Örneğin Ümmet olmak için önce İmanlı, Müslüman, Mümin olunmadan, bu aşamaları geçmeden Ümmet olamayız, bunlar için ne gerekiyor derseniz, işi yokuşa sürüyorsunuz, kimi hesaplara göre, 1300 yıldır kimi hesaplara görede 1350 yıldır Müslümanız… Gerçek Müslüman, Mümin olmak için daha nelerin gerektiğini öğrenememişsek, tartışıyorsak sorun büyük demektir… Olamamışız demektir, olamayız demektir…
Bu ülke sınırları için de var olabilmek için bu ülkenin vatandaşı olmak gerek, bu ülkenin vatandaşlık hakları ve ödevleri bellidir, bunlar yazılıdır, bu yazılı kuralları da halk seçtikleri temsilciler aracılığıyla yapar… Seçtiğiniz temsilcilerin vatandaşların haklarını istismar ettiklerini düşünüyorsanız, seçtiklerinizden yasa yapma hakkını geri alacaksınız… Geri alıncaya kadar da sizce yapılan yanlış yasalara tepki göstereceksiniz ki yasa yapma hakkı da istismar edilmesin… Biz vatandaş olarak temsilcileri denetlemezsek, sonra çıkan yasalar, yapılan icraatlar ülkeye zarar verdiğin de şikâyet hakkımız yoktur… Bunun için önce vatandaş olduğumuzun, sonrada haklarımızın olduğunun farkında olmadan vatandaş olunmaz… Kısacası iyi bir vatandaş olunmadan iyi bir toplum ve devlet olunmaz…
Siyaset mi yapmak istiyoruz, siyasetçi mi olmak istiyoruz, herkes den çok ahlak ve adalet kurallarını özümsememiz ve dikkat etmemiz gerekir değil mi? Bizim kararlarımız sadece biz değil toplumu ilgilendirecek kararlar olacak… İçinde siyaset yaptığımız sistem demokratik, laik, hukuk sistemi ise, bizde bu sistem içinde siyaset yapmayı kabul etmişsek, demokrat olmadan siyasetçi olunmaz… laikliğe dayalı bir işleyiş ile siyaset yapılan bir ülkede, bu işleyişe saygı duymadan bu sistem içinde siyaset yaparsak sorun üretiriz… Şunu anlamazsak, bazı şeyler olmadan, bazı şeyler olmaz…
Bir meslek mi edinmek istiyoruz, örneğin Doktor mu olmak istiyoruz, bazı aşamalardan geçmeden doktor olamayacağımızı biliriz… Nedir bu İlk, Orta, Lise eğitimi ve Üniversite sınavlarında yeter puan, sonra Tıp fakültesinde gereken başarılar sağlanmadıkça Doktor olunmaz, olanlar varsa da sahtekârdır… Biz acaba birçok konuda rol, numara, takiye mi yapıyoruz? Yoksa bu kadar güvensizliğe, soruna neden olunabilir mi?
Sağlıklı bir toplum için ilk önce güven gerekir, neye güven gerekir, devletin adaletine, hukukuna, yasasına, devleti idare edenlerin adaletine, ahlakına inanmak ve güvenmekle başlar güvenin temeli… Sonra kişilerin ikili ilişkileriyle devam eder, kişiler ikili ilişkilerin de dürüst, ahlaklı olursa birlerine karşı da güvenirler… Güven olması için ahlak adalet, hukuk, yasa, erdem, dürüstlük gibi değerlerin toplum da, kişiler de yaşanması gerek… Yani güveni bu ancak bu değerlerle inşa edebiliriz… Toplumun devletine, devletin vatandaşına, kişilerin birbirlerine güveni için olması gereken değerler olmazsa, bunlar olmadan olmaz…
Gördüğümüz gibi birçok şeyin olması için başka birçok şeyin olması gerek, yani ol dendiğin de hiçbir şey olmuyor, o şeyin olması için, biz o şeyi, olduracak yetenekler içinde olursak, o şey olur… Bu düşünsel aşamaya geçemedikten sonra oluyormuş gibi, olduruyormuş gibi, yaşıyor muş gibi, yapıyor muş gibi yaşarız… Sonrada sorunlarla karşılaştıkça diğer kişileri, kurumları suçlayarak, kasaba politikacısı kurnazlığıyla işin içinden çıkmaya çalışırız.. Olmadan oldurmaya çalışmak, bir bataklığa düşen kişinin çırpınışı gibidir… Çabaladıkça batarız, öyle mi oluyor ne??? O zaman olmak ve olmalarımızın üzerine olanları inşa etmek dileğiyle, selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil – Mart 16 – www.vatandasfikri.com
|