HEPİMİZ SUÇLUYUZ!!
(Demokrasi Kültürü, Birlikte Yaşama Kültürü, Olmayan Hepimiz Toplumsal Olaylardan Dolayı Sorumluyuz)
Şöyle geri gidelim 40-50 yıl daha da geri gidelim 100 yıl hiç fark etmez, yüz yıl önce de ittihat ve terraki ile uğraşıyordu iktidardakiler, işimiz hep birbirimizi anlamak değil bastırmak oldu… Bastırmak için sürekli ötekiler bulduk, birini dövdük, birini sövdük ve hep biz haklıydık, hiç suçlu biz olmadık hep karşıyı suçlu saydık… Üzülerek söylüyorum hepimiz suçluyduk, kimimiz adaletten uzak olduğu için, kimimiz zalimliğin için de tutsaklığın nefretiyle hınç ve kin dolduk… Kısacası nefret ettiğimiz kadar nefret ediliriz de, işte bu bilinçle nefretlerimizi, kinlerimizi, kıskançlıklarımızı, para, makam, mal hırslarımıza bir dengede tutacak kadar gem vuramazsak daha çok olaylar yaşarız…
Sevgilerimiz de bile aşırılıkların sorun olduğunu düşünürsek, nefretlerin, kinin bize ne yaptıracağını, bu nefretle ister görev yaparken, ister sokak da başka bir inanç ve düşünce veya yaşam tarzı mensuplarıyla karşılaşırken nasıl onlarla birlikte yaşamak mı, saldırmak mı olur niyetimiz… Nefretin fanatizme ve çatışmaya dönüşme ihtimali her zaman vardır… Daha bugün aşağı yukarı aynı düşündüğüm bir kişi beni sosyal medya arkadaşlığından sildi, nedeni yaşanılan olaylara onun gibi bakmıyorum diye… Bu nefret bize hep şunu düşündürür….
Karşıda hep hainler vardır, bu bizim adaletten uzaklaşmak için hep bahanemiz d olur, kimi irticaydı, kimi malum ülkelerin ajanı, kimi hain, kimi kafir, kimi laikçi piçti, kimi gominist, kimi faşitti, kimi irticacı yobaz gericiydi mutlaka bir düşmanımız vardı ve ne yazık ki düşman içimizden biriydi… Bizde onlar için düşmandık, birbirimizin gözün de, ne biz nede onlar hiçbir zaman T.C vatandaşı olamadık… Sürekli kendimizle savaşıyorduk bir gün durup da neden hep böyle sorusunu sormadık işte bu nedenle hepimiz suçluyuz… İşte o düşman ilan ettiklerimiz bir gün galip geldi devletin iktidarını ele geçirdi, sonra öbürleri derken herkes birbirini devletin gücüyle baskı altına almaya çalıştı… Bu bizim için haktı, karşıdakiler o kadar fena insanlardı ki ne yapsak hak ederlerdi… Son olayda olduğu gibi bir grup silahlı kuvvetler mensubu bir organizasyon kurarak yurdumuza, düzenimize saldırdı… Ama her zaman olduğu gibi yine biz haklıydık, sorun çıkaranlar haksız… Aslında temel de onlar da suç vardı, ama bu noktaya gelinmesi konusunda hepimizin suçu vardı…
Kimimizde fanatiklik, kimimizde yobazlık, kimimiz de adına çağdaşlık dense de yobazlamasına davranarak, hep karşı tarafa nefretle baktık, hınçla, kinle baktık, bunları farklı olanları bizim olan bu ülkeden kovmalıydık… Bunun için ölümü bile göze alırdık, öldürmek bizim için zaten haktı… Bir vicdanlı çıkıp içimizden durun vurduğunuz sizin ülkenizin vatandaşı, askeri, polisi yapmayın etmeyin diyen olmadı… Olduysa da zaten biz duyamamaya programlıydık, duyduysak da durun diyene kızmak dışında bir şey yapmadık… Sonra neden böyle bizim toplum ve bize benzeyen toplumlar da, bu olayların ardı akası kesilmiyor dedik.. Şunu düşünemedik adaletli yasalarınız yoksa ya da olanları da kendi çıkarımıza göre uyguluyorsak, rahatsızlıkları, tepkileri isyan sayıyor en agır şekilde bastırıyorsak… Bastırdıkca bir ciban gibi azıyordu sosyal yaralarımız, sosyoloji doktorları bize önerilerde bulunuyordu, reçeteler yazıyordu onları da dinlemiyorduk… Artık soruna alıştık, sorunsuz yapamıyorduk.. Neden diye düşünmüyorduk bile… Neden acep? Birkaç soru ile yazıyı bitirelim sözün bittiği noktalarda yaşıyoruz hala anlamamak da ısrar ediyoruz…
Bu soruları son 50-60 yıl için değerlendirin…
Patronsanız işçinize ücretini adaletin gereği hak ettiğini ve zamanın da ödediniz mi? İşçisiniz işinizi işin gereği gibi yaptınız mı? Hayırsa toplumsal işleyişe çomak soktunuz demektir…
İktidara geldiniz, görevlendirmeler de liyakatin gereklerine uydunuz mu, ihaleler de ihalenin gergini yaptınız mı, her vatandaşa eşit muamele ettiniz mi, yoksa adaleti hukuk kurallarını çiğneyerek kayırmacılıklar mı yaptınız mı? Toplumsal sorunların tohumlarını attınız demektir ve sorumlusunuz…
İktidar odaklarının adil icraatlarını, devlet kurumlarının adil kararlarına, yasalara uymuyor, yok mu sayıyormusunuz? İşte toplumsal işleyişi yok sayıyorsunuz demektir…
Geleneklere, kültüre, hakka, hukuka, bilimsel bilgilere dayalı ilk eğitim ve akademik eğitim alınarak bilgiye, liyakate, tecrübeye göre ilerlemek yerine benim adamdır ilerlemeli mantığı taşıyormusunuz? Her adaletten uzaklaşız zulüm demektir ve toplumsal sorunların tohumudur…
“”Ekonomik, sosyal, coğrafi adaleti sağlamak gibi düşüncelerimiz olmadıkça sorunlarımız olacaktır. Fikri Adil””
En küçük bir sorunla karşılaşınca hemen ben kimim beni tanımıyorsan sana kendimi tanıtırım mı diyorsunuz? Sorulu birisisiniz ve toplumsal sorunlara hep katkınız olacaktır..
En küçük toplumsal kuralı gücünüze dayanarak ihlal ediyormusunuz? Bunun toplumsal yaşamda karşılığı olmadığınımı düşünüyorsunuz yanılıyorsunuz…
Trafik kuralları yerin arabanızın havasına mı uyuyorsunuz? Toplumsal alan da canlı bombasınız demektir…
Üç dört kişi olunca karşınızda ki haklı bile olsa geri adım atmıyorsunuz, üstüne üstelik haksızken haklıyı dövüyormusunuz? Toplumsal yaşamı yok sayıyor ve toplumsal aidiyeti ve güveni öldürüyorsunuz demektir…
Eleştirildi mi saldırı sanıyoruz, tartışıldı mı isyan, gerçek isyanla karşılaşınca da şaşırıyorsunuz, değil mi? Toplumsal yaşam da daha iyiyi aramıyorsunuz demektir, daha iyi arayışı durmuş, o zaman durağanlık ve kokuşma başlayacak demektir…
Bütün bunlar toplumsal güveni, saygıyı, birlikte yaşama ve aidiyet duygularını öldürüyor, sonuç da halinden memnun olmayan isyana hazır bir toplum ortaya çıkıyor…
Şimdi iktidardakilere soruyorum hep karşı taraf muhalifler mi haksız, sizin sorumlu olduğunuz alanlar da bile ikinci üçüncü sorumlular, hatta muhalefet mi suçlu, ne kadar adilsiniz, muhaliflere soruyorum iktidarın hiç bir iyi icraatı yok mu, siz etkili ve saygılı muhalefet yaptığınızı düşünüyormusunuz? Siyasal olarak demokratik bir işleyişimizin olmadığını hepimiz biliyoruz, bunu demokratik hale getirmedikçe toplumsal sorunları besleyeceğiz demektir..
Bir baba olarak, bir anne olarak, çocuklarımıza adalette ve ahlak da örnek olabildik mi? Aslında ilk eğitim yeri ailedir, burada inanç ve ahlak adalet ilkeleri öğrenilir öğrenememişsek toplumsal hayata sorun yayacağız demektir ve sorumluyuz bu eksiklikten…
Ayrılmak için, bölmek için düzenimizi bozmak için o kadar çok bahane, o kadar çok komplo teorisi üretiyoruz ki, sonra bu kendi ürettiğimiz komplo teorilerine inanıyor, inanmayanları da düşman ilan ediyoruz… Allah Islah etsin hepimizi, hepimizin yaşanılan olaylar da öyle veya böyle payı var, olduğunu düşünüyorum… Kabul edin etmeyin ama bu kadar soruna acık toplumlar da sorunların neden olduğu olaylar tek taraflı değerlendirmelerle çözülemez… Son olaylarda kaybettiğimiz canlara rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara acil şifa, suçlulara da adil davranışlar diliyorum… Selam Ve saygılarımla…
Fikri Adil - 19.7.2016 – vatandasfikri.com
|