DÜNYANIN İLK ON TOPLUMU OLABİLME
Hedefler koymak güzel, hepimizin hoşuna gidiyor, yalnız o hedeflere hangi araçlarla ulaşılır derseniz, koyduğunuz hedeflere göre araçlarınızda degişir…
Örnegin ekonomik hedefleriniz varsa araçlarınız da ekonomi agırlıklı olur, siyasal hedefleriniz varsa araçlarınızı agırlıklı olarak siyasal araçlardan seçersiniz, sosyal hedefleriniz, kültürel hedefleriniz hepsi araçların seçimi ile gidilecek yollardır ve varılacak hedeflere bu araçlar aracılığıyla varılır… Biz genel olarak büyük hedefler koruz buna ulaşım araçlarını düşünmeyiz neden mi? Ben de bilmiyorum… Hep beraber anlama çalışalım ne dersiniz?
Dünyanın ilk on ekonomisi olma hedefi koyduk kendimize, bu hedefin araçı nedir hiç düşündük mü? Bizi hedefe götürecek araçlara yol denir deyip hep yol yaparsanız, Cankırı dan Ankara gitmeyi hedefliyorsunuz demektir. Ama toplumun araç gereçlerini, teknik ve teknolojisini hesaba katan raraç ve gereçlerle ilerliyorsanız demek, o zaman dünyanın belli başlı ekonomisine ve teknik teknolojisine sahip olma yolunda ilerleyen bir araçtasınız ve yoldasınız demektir… Bunun için de, ülkemizde ki markaların dünya sıralamasın da ilk marka olması gerekir… Böyle kaç markamız var? Ülkemizde ki markalar yetmez, yeni alanlar da yeni markalar da ortaya koymamız gerekir, böyle cabaların desteklenerek, dünya da şu anda markalaşmasını tamamlamış, belli başlı, araba, tv,, bilgisayar, cep telefonlarından da hızlı büyüyerek ya onların seviyesine gelmemiz yada onları geçmiş olmamız gerekir? Böyle kaç markamız var, dünyanın ilk onu arasına girecek? İşte araçsız yola çıkarsak yolda kalırız… Eleştirmezsek, sormazsak nasıl, hangi araçlarla gidecegimiz konusunda düşüncelerimiz yoksa, nasıl gidecegiz diyenleri de, eleştirenleri de düşman ilan ederiz… Bize hiçbir faydası olmaz, Donkişot'a döneriz, sürekli düşmanlarımız vardır, bulamadığımızda da yel degirmenleriyle savaşırız… Öyle mi yapıyoruz ne?
İster siyasal, ister sosyal, istersenizde teknolojik, ve teknik olarak gelişmenin yolu eleştirel düşünmedir… Bir, eleştiri ile saldırıyı karıştırıyoruz, iki, gercekten de yapıcı eleştirenleri düşman sayıyoruz… Yani sorun iki taraflı, hem eleştirenler, en azından böyle görünüyor, hem de eleştiriye maruz kalanlar, acısından sorunlu bir eleştiri gelenegimiz var… Nasıl aşarız?
Gercek eleştirenlerenlerle gruplarımızı zenginleştirerek, yani içi eleştiri sistami kurarak… Ayrıca gercek eleştiri kaynakları tespit ederek bir kulağımızı onlara vererek… Yani grubumuzu biraz çok sesli yaparak, demokratik hale getirerek, eleştiri gelenegi oluşturarak bu eleştiri sorunumuzu aşabiliriz…
Bu sadece siyasal caminın da sorunu degil, akademik camia siyasal camiadan daha otoriter duyumları alıyorum… Öyle ki, siz akademik olarak biraz otorite olmuşunuz, sizin tezinize karşı tez getirecek bir, sizin tabirinizle çömez araştırma görevlisine ne yapılır? Bu soru akadamil camiaya… Yaşayanlar bilir… Ya sizin teziniz gercekten de yanlışsa, bunu da o çözmez araştırma görevlisi görmüşse… Bilim çalışmaları yeni doğrular, gercekler araştırma çalışması degilmiydi?
Medya bagımsızlığı ise var, benim medyam beni över, senin medyan da seni övsün karışmam.. Övme ve alkışlama özgürlüğünü sonuna kadar kullansınlar… Herkes bir medya tabanına dayanırsa, gercek haber alma hakkı ne olacak? Ben br tarafgirim, sürekli de haberleri tarafı olduğum siyasal gözlükle haberlere ve yorumlara bakarak, izleyerek doğru bilgi sahibi olunabilir mi? Bizim medya hep benim hoşuma giden haberler ve yorumlar yazar… Beni bizim grubu hep poh pohlar… Karşı gurubu da hep düşman sayar… Öyle mi olduk ne?
Kendi iç eleştirimiz yoksa, yanlış yaparken durun, yanlış yapıyoruz diyen yoktur. Dış eleştirileri ya saldırı olarak algılıyorsak, ya da gercekten de saldırıysa dikkate almıyorsak… Akademik eleştiriler ise, ya tarafgirligin, ya siyasetin, ya da hem siyasi, hem de akademik otoriteden korkularak sesi kısılmışsa, bu alandan da sağlık eleştiriler gelmiyorsa… yada bizi eleştiren akademisyenleri dinlemiyorsak…
Efendim ben bu eleştirilerin hangisi gercek eleştiri hangisi saldırı ve düşmanlık üzerine anlayamıyorum dersek, bütün eleştirilere kulak tıkarsak … aklınızı, düşüncenizi kullanarak, çalışırsanız başarılı olursunuz, ayrıca işleriniz de birbirlerinize danışın, emirlerini de yok sayarsak… Kısacası n eleşitrel aklı, nede ilahi bilgileri dikkate almıyoruz demektir ki… Bırakın ilk on ekonomi olmayı mevcudu bile korumakta zorlanırız…
Eleştiri kaynağı bulmalıyız, yoksa eleştirecek bir yapı üretmeliyiz, bu ister içten olsun, ister dıştan, ister siyasal, ister akademik mutlaka eleştiri kaynagımzı olmalı ki, bir dünya milletleri arasın da, belli başlı bir yer edinebilelim…
Dilegim ilk on ülke arasına her alan da gireriz, bu yolda ki çalışmalara devam etmeliyiz, düşüncesiyle selam ve sevgilerimle…
Fikri Adil --- www.vatandasfikri.com - ARALIK 14
Not: Ülkemizin üretecegi Elektirikli araba ve motorlar ne oldu?
|