ANLAMIN ANLAMSIZLIĞI MI, ANLAMSIZLIĞIN ANLAMI MI?
((Anlamamak Tanımamaktır, Tanımamak Yaşamamaktır. Fikri Adil))
Başlık kendi içinde nasıl bir çelişki taşıyor gördünüz mü, evet görülüyor, ama hayatın içinde anlamsızlığı göremedikçe biz yaşadığımız sorunları göremeyeceğiz, sorunları ilahi bir cezalandırma, başka toplumların başımıza sardığı belalar olarak anlamlandıracağız… Gerçekte öylemi? Belki başka toplumların bize yaşattığı sorunlar olabilir, bunlara karşı önlem almak ise bizim görevimizdir… İlahi cezalandırmamı sanmıyorum…
Biz inandığımız dini, anlamadığımız bir dille anlamsızlığın anlamını zirve yaptırarak inanıyormuş gibi yaşamaya çalışırken, neye inandığımızın anlamını kavramadan, kavradığımızın üzerine düşünmeden, düşünmelerimizin sonucu iyi olanı davranışa dönüştürmeden nasıl inanıyoruz ki? Yani anlamsızlıktan nasıl anlam çıkarıyoruz anlamakta zorlanıyorum… Dini alan da durum bu da, siyasi alanda durum nedir?
Siyaset ne için yapılır, siyasi parti ve düşünceler ne için tercih edilir, bir günümüzde birçok kişinin yaptığı kişisel faydalar için, ihale alayım, bizim oğlanı işe sokayım, iki mesleksel faydalar için, üç içinde yaşadığımız toplumun genel menfaatleri için… Bunlardan birine göre siyasal tercih mi yapıyoruz? Yoksa… Ekonomik paylaşım modelleri üzerinden mi siyasi tercih yapıyoruz, içinde bulunduğumuz sosyal sınıfın mesela işçilerin çıkarlarını koruyacak bir parti ve düşünceyi mi tercih ediyoruz? Yoksa… Demokrasi, sosyal demokrasi, teokrasi, monarşi, kominizm, sosyalizm, liberalim, faşizm gibi siyasi bilimlerin siyaset yapma şekillerine göre siyaseti anlamlandırıyor, anlıyor ve ona öre mi siyasal tercihlerde bulunuyoruz? Yoksa… Adamın biri konuşuyor, bizim dini, milli, o an yaşadığımız nefret ve sevgiler üzerinden siyaset yapıyor, bizde bunlar üzerinden siyaset yapıyor, siyasi tercihlerde bulunuyorsak… Siyaseten de anlamsızlığın anlamını yakalamışız demektir…
Dini, Siyasi anlamsızlıklar böylede ekonomik anlamlarımız nasıl? Ekonomi neye dayanır derseniz, ben ihtiyaçların üretilmesine dayanır derim, başkası üretim paylaşım ilişkisi diyebilir, bir diğeri kıt kaynakların, sonsuz ihtiyacı olanların mücadele alanı da diyebilir… Ben maliyet fayda ilişki derim, siz gelir gider dengesi deyin… Dönün, kendimizi, toplumumuzu ekonomik davranışlarınızı bu ölçülerle değerlendirin, biz ekonomi bilimini ne kadar anlamışız ne kadar uyguluyoruz? Sadece ekonomiye tüketici ve borçlu olarak katıldığımızı görüyorum, bunu da ekonomik anlamsızlığımıza bağlıyorum... Sonra…
Maddeyi varlığı, doğayı, evreni, insanı tanıma, anlama cabalarımıza bakıyorum, siz ne görüyorsunuz ama ben üzülerek söyleyeyim hiç birini gereken, gerçek anlamı yükleyecek kadar tanımadığımızı bilimsel çalışmalarımıza ve sonuçlarına bakarak söyleyebilirim… Bilimsel çalışmaların sonucu nedir derseniz, ben teknik derim, teknolojik gelişme için patent, icat, buluş, sanayi, tarım gibi alanlara üretimin artması derim… Son 20 yılımızı değerlendirin üretimimiz, sanayide, tarımda artmış mı, azalmış mı? Varlığı tanıma, maddeyi tanıma, yaratanın yarattıklarını anlamlandırma, anlama ile anlam vererek onlarla uyumlu bir şekilde yaşama… Bunları Yaratanı tanıdığını, gönderdiği mesajları yabancı bir dille mırıldanarak anladığını, iddia et… Bunların hepsi alanına göre anladığın dille anlamaya, anlamlandırmaya dayalı okumalarla mümkün olduğunu unutma…
Anlamadığını bile anlama, böylece anlamsızlığın zirvesini yaşa, yaşadığın olumsuzlukları, sorunları ise başka yerlere havale et, şeytan de, kem göz de, kader de, kıskançlık de… Sakın ha anlamsızlık, anlamamazlık deme, yoksa yaşadığımız sorunların neden sonuç ilişkisini kurarız ve sorumluluğumuz ortaya çıkar… Benim öncelikle bana, sonra birlikte yaşadıklarıma önerim şu, karşılaştıklarımızı, kişiyi, doğayı, maddeyi, mikrobu tanımaya çalışalım ve yaşadığımız hayatı anlamalarımıza dayanarak, anlamlı bir şekilde yaşayalım… Önerimdir, dileğimdir, temennileriyle.. selam ve Sevgilerimle…
Fikri Adil – 26.12.18 – vatandasfikri.com
|